Kategoriler

Yenile

Pandemi, izleyicileri yeniden televizyon kanallarına yöneltti

İstanbul Üniversitesi (İÜ) İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ergün Yolcu, "Televizyon bitecek, sosyal medya ve dijital yayıncılık, geleneksel yayıncılığın yerini alacak" gibi söylemlerin pandemi nedeniyle yakın bir zamanda gerçekleşmeyeceğini belirterek, "Pandemi sürecinin ilk ayları olan 2020 yılı Mart, Nisan, Mayıs dönemlerinde halkın teyitli ve doğru bilgi arayışı, insanları evlerimizdeki geleneksel televizyona, televizyon kanallarına yöneltti." dedi.

Türkiye'de özel televizyonculuğun gelişim süreci ve bugünkü durumunu AA muhabirine değerlendiren Prof. Dr. Ergün Yolcu, televizyon yayıncılığının Avrupa ve ABD'de 1930'lu yıllarda deneme niteliğinde yapıldığını, ilk düzenli yayınların ise 1935'te Almanya'da başladığını kaydetti.

Türkiye'de ilk televizyon yayıncılığının 1964'te kurulan ve 1968'de yayın hayatına başlayan Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) tarafından gerçekleştirildiğini hatırlatan Yolcu, özel televizyon yayıncılığını başlatan asıl önemli atılımın ise Magic Box Incorporated şirketi tarafından kurulan "Star 1" kanalı olarak kabul edildiğini ifade etti.

Star 1'in, Eutelsat F5 uydusundan test sinyali yayınlamaya 1 Mart 1989'da başladığını, 1990 yılına gelindiğinde ise Magic Box/Star 1'in Türkiye'nin ilk özel televizyonu olarak yayın hayatına girdiğini belirten Yolcu, şöyle konuştu:

"Dönemin sosyo-politik olayları Star 1'in içeriklerini biçimlendirmede de önemli rol oynadı. Ülkemizde televizyon yayıncılığının geniş kitlelere ulaşması uzun yıllar aldı. Özellikle dünyadaki gelişimi ile kıyasladığımızda ülkemizin aslında özel televizyon yayıncılığında geride kaldığını görüyoruz. Kuşkusuz bunda yayınların çok uzun bir süre TRT ile tek kanaldan yapılmasının etkisi büyük oldu. Ancak altını çizmemiz gereken nokta, aslında ülkemizde televizyona yönelik ilk ilgiler dünyada gerçekleştirilen deneme çalışmalarına paralel olarak, 1930'ların başlarına kadar uzanmakta. 1930'lu yıllar boyunca aslında televizyon yakından takip edilmiştir. Ancak savaş döneminin koşulları televizyonun geliştirilip yaygınlaştırılmasının önünde önemli bir engel olmuştur. Bu nedenle birkaç küçük çaplı girişim dışında yayıncılık tekniğinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması adına ciddi adımlar atılmamıştır. Dolayısıyla televizyon konusu da resmi olarak ele alınmamıştır."

Prof. Dr. Ergün Yolcu, 1990'da Star 1 ile başlayan özel televizyon kanalı sayısının 2017 rakamlarına göre 250 civarında olduğunu kaydetti.

Medyada "mülkiyet ve sahiplik yapısı" gibi halen tartışmalar olduğuna değinen Yolcu, "Yayıncıların geniş izleyici kitlelerine ve reklam payına ulaşabilmek için harcadığı çabalar ve sektörde emek veren arkadaşlarımızın ücret ve iş güvencesi konusunda yaşadığı kaygılar da özellikle üretilen içeriklerin kalitesine gölge düşürüyor." ifadelerini kullandı.

Türkiye'de faaliyette olan özel televizyon kanallarını reytingler açısından da değerlendiren Yolcu, şunları kaydetti:

"Haber alma açısından bakıldığında ana haber bültenleri reytinglerine göre en çok izlenen ilk iki kanalın, düşünce olarak birbirine en zıt olan iki özel kanal olduğu görülmekte ve bu iki bülten de günlük en çok izlenen 10 program arasında yer almakta. Yıllardır konuşulan 'Televizyon bitecek, sosyal medya ve dijital yayıncılık, geleneksel yayıncılığın yerini alacak' gibi söylemlerin henüz gerçekleşmediği, yakın bir zamanda da gerçekleşmeyeceği görülmekte. Özellikle pandemi sürecinin ilk ayları olan 2020 yılı Mart, Nisan, Mayıs dönemlerinde halkın teyitli ve doğru bilgi arayışı, insanları evlerimizdeki geleneksel televizyona, televizyon kanallarına yönetti. Çünkü sosyal medya bize hızlı, çeşitli ve doğru bilgi verdiği kadar yorumlarla şekillenen ve dezenformasyona uğramış haberler de göstermekte."

Türkiye'de televizyon yayıncılığını denetleyen kurum olan RTÜK'ün temel yayıncılık ilkelerinin de yayın kuruluşları tarafından farklı yorumlanabildiğini değerlendiren Yolcu, televizyon kanallarının "farkında olarak veya olmayarak" bu ilkelerden uzaklaştığını söyledi.

Özel televizyon kanallarında bir reyting kaygısı ve bu kaygının getirdiği daha çok izlenme, rakipleri sayısal olarak geçme amacı olduğunu hatırlatan Yolcu, "Bu yüzden haberlerde magazinselleştirmeye çok sık rastlıyoruz. Haberlerin öznesindeki kişilerin kişilik haklarına saygı duyarak, mağdur bireyleri televizyon draması karakteri gibi göstermeden 5N1K'ya bağlı kalarak haberi izleyiciye aktarmak gerekir." değerlendirmesinde bulundu.

- "Pandemi internet üzerinden yayın yapan platformlara da ilgiyi artırdı"

Son yıllarda internet üzerinden yayın yapan platform sayısındaki artışa da dikkati çeken Prof. Dr. Ergün Yolcu, televizyon kanalları ile internet platformları arasında bazı kesişim noktaları olsa da birebir aynı olmadıklarının altını çizdi.

Belli bir ücret karşılığında aylık abonelik gerektiren dijital platformlara olan ilgi yoğun olsa da geleneksel televizyon ile karşılaştırıldığında ulaştığı kitlenin daha kısıtlı olduğunu belirten Yolcu, şunları söyledi:

"Kısıtlı olmasından kastımız yalnızca nicelik olarak az olması değil, aynı zamanda nitelik olarak farklı izleme alışkanlıklarına ve ilgi alanlarına sahip olunması. Çünkü dijital platformlar evdeki geleneksel televizyonumuz haricinde bir ücret talep ederler. Bu ücret cüzi bir miktar gibi görünebilir ancak dijital platformları kullananların yaklaşık çeyreği başka birinin üyeliği üzerinden izleme deneyimini gerçekleştirebiliyor. Birden çok dijital platform kullananlar ise genellikle ücretini kendisi ödeyenler oluyor. 2018'de yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'de dijital platformlara abonelik oranı yüzde 41,53. Bu oran çok daha artmıştır. Abone olan kullanıcıların yüzde 61'i A grubunda, yani yüksek gelir seviyesine sahip kesimde."

Pandemi döneminde kullanıcıların dijital platformlara ilgisinin arttığını vurgulayan Prof. Dr. Ergün Yolcu, özellikle reklamsız izleme seçeneğinin tercihlerde etkili olduğunu aktardı.

Yapımların süresinin daha kısa olmasının da izleyicileri bu platformlara yönelttiğini anlatan Yolcu, "Geleneksel televizyon yayıncılığında bu süreler ülkemizde reklam gelirlerinden dolayı mümkün görünmüyor. Oysa oyuncular, yönetmenler, senarist ve yapım ekibi de bu sürelerden memnun değil." dedi.