10.10.2013 Perşembe 13:01
"Türkiye'nin istihbarat şefi Suriye'de kendi yolunu çizdi" başlıklı haberde Fidan'ın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'yla birlikte Türkiye'nin başta Suriye olmak üzere Ortadoğu'daki politikasının en önemli mimarlarından olduğu vurgulandı. İşte Washington'dan Adam Entous ile İstanbul'dan Joe Parkinson'ın imzasını taşıyan o haberin tam metni: Yağmurlu bir mayıs günü, Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, en yakın iki danışmanıyla birlikte Oval Ofis'te iki tarafın da zor olacağını bildiği bir toplantıya katıldı. 'ESAD'I DEVİRMENİN ARKASINDA FİDAN VAR' Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama neredeyse bir yıldır ilk kez yüz yüze görüşüyorlardı. Obama, ABD'li yetkililerin her zamankinden daha açık sözlü diye nitelendirdiği bir mesaj verdi: ABD Türkiye'nin Suriye'ye ayrım gözetmeden silah ve savaşçı akışına izin verdiğine inanıyordu ve zaman zaman bunlar aralarında Batı karşıtı cihatçılar da olan yanlış isyancıların ellerine geçiyordu. Erdoğan'ın yanında ABD'nin rahatsızlığının odağındaki kişi yani Türkiye'nin güçlü istihbarat şefi ve Suriye'de isyancılara kaynak sağlama ve Devlet Başkanı Beşar Esad'ı devirme çabalarının ardındaki itici güç Hakan Fidan oturuyordu. Arap Baharı ayaklanmalarının ardından, Ortadoğu'nun dışında pek tanınan bir isim olmayan Fidan, müttefik Türkiye'nin çıkarlarını zaman zaman ABD'nin çıkarlarının aksine yönelmesine neden olan bölgesel güvenlik stratejisinin en önemli mimarlarından biri olarak öne çıktı. 'ABD'NİN GÖZÜ KAPALI DOSTU DEĞİL' Geçmişte ABD'nin Türkiye ve Irak Büyükelçisi olarak görev yapan James Jeffrey, "Hakan Fidan yeni Ortadoğu'nun yüzü. Onunla işbirliği yapmalıyız çünkü işleri halledebiliyor. Ancak ABD'nin gözü kapalı dostu olduğunu da düşünmemeliyiz çünkü değil" dedi. SUUDİ MESLEKTAŞINA BENZEMİYOR Fidan, ayaklanmalar ve Amerika'nın bölgenin genelindeki kararsız tavrı nedeniyle doğan boşluğu doldurmaya çalışan üç istihbarat şefinden biri. Mevkidaşlarından bir tanesi Suudi Arabistan'ın istihbarat şefi Prens Bandar bin Sultan el Suud. Prens Bandar Suriye'de CIA'le güçlerini birleştirdi ancak Mısır'da askeri müdahaleyi destekleyerek ABD'nin politikalarını zora soktu. Diğeri ise İran'dan Tümgeneral Kasım Süleymani. Süleymani Devrim Muhafızları'nın İran dışında faaliyet gösteren kolu Kudüs Gücü'nün başkomutanı. Kudüs Gücü'nün doğrudan askeri desteği Esad'a iktidarda kalması için büyük bir yardım oldu. Fidan'ın gücünü artırması, ABD'nin Türkiye üzerindeki etkisindeki gözle görülür aşınmaya eşlik etti. Washington, NATO'nun en büyük ikinci ordusu olan Türk ordusuyla uzun bir süre samimi ilişkiler yürüttü. Ancak ABD'li eski ve halihazırdaki yetkililere göre, Türkiye'nin generalleri bugün Arap Baharı'nı Türkiye'nin bölgedeki liderliğini genişletmeye odaklanmak için kullanan Erdoğan ile en yakın danışmanları Fidan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na boyun eğiyor. 45 yaşındaki Fidan röportaj taleplerine yanıt vermedi. Başbakanlık ise Erdoğan ile Fidan arasındaki ilişkinin derinine inmeyi reddetti. Beyaz Saray'daki toplantıyla ilgili bilgilendirilen yetkililer, toplantıda Türklerin radikallere yardım ettikleri iddiasını reddederek, muhalefeti saldırganca silahlandırma konusunda ABD'nin desteğini almaya çalıştığını söyledi. Türk ve ABD'li yetkililer, Türk yetkililerin bu yıl benzer toplantılar vasıtasıyla Obama yönetimine muhalefeti küçük çaplı silahlandırmanın Esad'ı devirme girişimlerini aksattığını söylediğini belirtti. FİDAN BAŞBAKAN'IN BAŞ UYGULAYACISI Fidan, 2010'da Milli İstihbarat Teşkilatı'nın başına geçtiğinden beri, kurumun yaklaşımını Erdoğan'ınkine uygun olarak değiştirdi. Gittikçe artan rolü Washington'da telaşa, şüpheye ve kıskançlıkla karışık saygıya neden oldu. ABD'li yetkililer onu Erdoğan'ın Arap Baharı nedeniyle iki taraflı görüşmelerde masaya gelen bölgesel meselelerde (Mısır, Libya ve Suriye'nin geleceği gibi) güvenilir bir vekil olarak görüyor. SURİYE POLİTİKASI ABD İLE ANLAŞMAZLIĞA NEDEN OLDU Üst düzey ABD'li yetkililer, Fidan'ın üç yıl önce ABD ve İsrail tarafından toplanan hassas bir istihbaratı İran'a verip Türkiye'nin müttefiklerini rahatsız ettiği dönemde kaygıların arttığını ifade ediyor. Daha yakın zamanda ise Türkiye'nin Fidan tarafından yürütülen Suriye yaklaşımı ABD'yle anlaşmazlığa neden oldu. İki ülke de Esad'ın gitmesini istiyor. Ancak Türk yetkililer Amerikalılara uluslararası bir silahlandırma girişimini en iyi yol olarak gördüklerini söylediler. Tedbirli Amerikan yaklaşımının önceliği ise silahların ABD'li yetkililerinin gözünde Amerikan çıkarları için Esad'dan daha tehlikeli olan cihatçıların eline geçmemesini sağlamak. ABD istihbarat kurumları Fidan'ın isteğinin ABD'nin önünü kesmek değil Erdoğan'ın çıkarlarını öne sürmek olduğuna inanıyor. ABD'li ve Türk yetkililer, geçtiğimiz aylarda, radikal İslamcılar Suriye'nin kuzeyinde Türkiye sınırı boyunca yayılınca, Türk yetkililerin politikalarına ayar çekmeye başladığını bunun nedeninin ise ABD'nin kaygıları değil Türkiye'nin güvenliğine gelecek tehditler olduğunu ifade ediyor. TÜRKİYE'NİN 2 NUMARALI ADAMI İstihbarat şefinin konumuyla ilgili Türkiye'de kimsenin şüphesi yok. Muhafazakar bir gazete için yazarlık yapan Türk istihbarat analisti Emre Uslu, Fidan'ın, "Türkiye'nin 2 numaralı adamı" olduğunu söyledi: "Herhangi bir bakandan çok daha kuvvetli ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den çok daha kuvvetli." Buna rağmen Fidan hala ılımlı bir figür. Eski ve halihazırdaki Türk yetkililer onu nazik ve gösterişsiz biri olarak tanımlıyor. Onunla sık sık görüşen ve gösterişçi Suudi istihbarat şefi Prens Bandar'la kıyaslayan ABD'li yetkililere göre Fidan görüşmelerde koyu renk takım elbiseler giyiyor ve sakin bir sesle konuşuyor. Bir yetkili, "Hiç Bandar gibi değil. Büyük puroları, süslü takım elbiseleri, koyu renk gözlükleri yok. Havalı değil" dedi. Fidan'ın yükselişinin dikkat çekici olmasının nedenlerinden biri de geçmişte Türk ordusunda astsubay olması. Bu sınıftaki askerler silahlı kuvvetlerde, iş dünyasında ya da hükümet kademelerinde önemli rollere genelde yükselmiyor. TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN SIR KÜPÜ Fidan'ın Maryland Üniversitesi Koleji'nin Avrupa'daki kolundan hükümet ve siyaset dalında lisans diploması, Ankara'nın elit Bilkent Üniversitesi'nden de siyaset bilimi dalında doktorası var. 2003 yılında Türkiye'nin uluslararası kalkınma ajansının başkanlığına atandı. 2007'de Başbakanlık Dış Politika Danışmanı oldu. Üç yıl sonra ise istihbarat şefiydi. Erdoğan 2012'de gazetecilere verdiği Fidan'la ilgili "O benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sır küpü" demişti. Fidan'ın Erdoğan'ın yanında yükselişi, İran politikasını şekillendirmesi nedeniyle Washington ve İsrail nezdinde kaygıyla karşılandı. Üst düzey bir İsrailli yetkili, Fidan'ın "İran'ın düşmanı olmadığının" anlaşıldığını söyledi. ABD'li ve Türk istihbarat kurumları arasındaki ilişkiler zaten güvensizdi. Eski ve halihazırdaki ABD'li yetkililer, CIA'in Türkiye hakkında ajanlık yaptığını, MİT'in de CIA'e yanıt olarak karşı istihbarat kampanyası yürüttüğünü söyledi. Gerginlik, CIA'nin Fidan yönetimindeki MİT'in İran'a istihbarat aktardığından şüphelenmeye başlamasıyla daha da yoğunlaştı. ARAP BAHARINDAN SONRA TÜRKİYE İRAN'I BIRAKTI O dönemde Erdoğan, Ankara'nın "komşularla sıfır sorun" politikasının merkezindeki Tahran'la ilişkilerini iyileştirmeye çalışıyordu. Eski ve halihazırdaki ABD'li ve Ortadoğulu yetkililer, Fidan'ın İran'a ABD'nin İran hükümetiyle ilgili gizli tahminleri de dahil birçok bilgiyi aktardığını söyledi. ABD'li yetkililer neden Fidan'ın iddia edildiği gibi istihbarat paylaştığını bilmediklerini ancak amacının ilişki kurmak olduğundan şüphelendiklerini belirttiler. Arap Baharı'yla tansiyon yükseldikten sonra Erdoğan Tahran'ı kucaklamayı bıraktı. ABD'li yetkililere göre aynı noktada Fidan da aynı şeyi yaptı. MİT'ten ve Türk Dışişleri Bakanlığı'ndan yetkililer, suçlamalar üzerine yorum yapmayı reddetti. 2012'de Fidan, Türkiye'nin bir dönemler baskın konumdaki askeri istihbaratının kontrolünü ele alarak MİT'in iktidarını genişletmeye başladı. ABD ile yakın ilişkileri olan birçok üst düzey general, toplu bir dava sonucu hapse atıldı ve bu yıl Erdoğan hükümetini devirme planı yapmaktan hüküm giydi. Pentagon nezdinde hapis cezaları, ordunun Türk sistemi içindeki konumuna vurulan öldürücü darbe oldu. Fidan'ın Esad karşıtı kampanyasının kökleri Erdoğan'ın Esad'a istifa çağrısı yaptığı Ağustos 2011'e dayanıyor. Eski ve halihazırdaki ABD'li yetkililere göre, Fidan daha sonra aralarında Suudi Arabistan, Katar ve diğer Körfez müttefiklerinden gelen silahlar da bulunan silah, para ve lojistik desteğin Suriye'nin kuzeyine akmasına izin vererek isyancıları güçlendirecek gizli bir girişim başlattı. PARTİ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİ DESTEKLİYOR Siyasi analistler, Erdoğan'ın Esad'ı hem Türkiye'nin sınırlarındaki düşman bir rejimi yerinden etmek hem de Suriye'nin petrol zengini kuzeyinde Kürt devleti kurulması olasılığını zayıflatmak için devirmek istediğini söylüyor. Eski ve halihazırdaki yetkililere göre, 2012 başında alınan yardımı MİT üzerinden gönderme kararı sayesinde Erdoğan'ın ofisi bu girişimi kontrol edebilmeyi başardı ve durum nispeten şeffaflaştı. Fidan'la birlikte çalışan Suriye muhalefetinden liderler, Amerikalı yetkililer ve Ortadoğulu diplomatlar, MİT'in silah indirmeleri organize eden ve Türkiye'nin Suriye ile arasındaki 565 millik sınırda bulunan kontrol noktalarından konvoyların geçişine izin veren bir "trafik polisi" olarak hareket ettiğini belirtiyor. Bazı ılımlı Suriyeli muhalif liderler, derhal silah sevkiyatının kendilerini baypas ettiğini ve Müslüman Kardeşler'le bağlantılı gruplara gittiğini söylüyor. Erdoğan liderliğindeki İslamcı kökenli Adalet ve Kalkınma Partisi bölge genelinde Müslüman Kardeşler hareketlerini destekliyor. Bu arada Suriyeli Kürt liderler Ankara'yı PKK bağlantılı Kürt milislerin gücünün artmasını önlemek amacıyla silah ve desteğin radikal gruplara ulaşmasını sağlamakla suçluyor. Suriye Demokratik Birliği'nin Eş Başkanı Salih Müslim, Türk sınır muhafızlarının Kürt tugaylarla savaşmak amacıyla radikal savaşçıların Suriye'ye girişine defalarca izin verdiğini söyledi. Müslim, sınırın yakınlarındaki Türk ambulanslarının El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi'ne mensup yaralı savaşçıları aldığını belirtti. Türk yetkililer bu iddiaları reddediyor. Sınır şehri Hatay'ın muhalif milletvekilleri Türk yetkililerin İslamcı savaşçıları sınır köylerine taşıdığını ve savaşçılarla dolu uçakların Hatay Havalimanı'na inmesine izin verdiğini söylüyor. Türk yetkililer iki iddiayı da reddediyor. Hatay'ın en büyük kenti Antakya'nın milletvekillerinden ve parlamento dış ilişkiler komitesinin üyelerinden Mehmet Ali Ediboğlu, yabancı savaşçıları taşıyan en az 50 otobüsten oluşan ve 10 polis aracıyla eşlik edilen bir konvoyu Güveççi köyüne kadar takip ettiğini söyledi. Ediboğlu, "Bu birçok örnekten biriydi" dedi. Ediboğlu'nun seçim bölgesindeki seçmenler Türkiye'nin Suriye muhalefetine verdiği desteğe güçlü bir dille karşı çıkıyor. Türk yetkililer Ediboğlu'nun anlattıklarını reddediyor. Amerikalı yetkililer ve Suriye muhalefetinden liderlerin aktardığına göre bu kişilerle yaptıkları toplantılarda, Türk yetkililer Esad karşıtı El Nusra Cephesi'nin yarattığı tehditle daha sonra uğraşılabileceğini söyledi. ABD, aralık ayında El Nusra'yı terör listesine ekledi. İç müzakerelere katılan yetkililere göre bu adım kısmen Ankara'ya silah akışını daha sıkı kontrol etmesi gerektiği mesajı vermek amacıyla atıldı. Eski ve halihazırdaki ABD'li yetkililere göre, Mayıs 2013'teki Beyaz Saray görüşmesi, Obama'nın Türk liderin Suriye, İsrail ve basın özgürlükleriyle ilgili politikalarından rahatsızlığının arttığı bir dönemde geldi. Obama Türk liderlere daha yakın bir ilişki istediğini söyledi ancak Türkiye'nin muhalefeti silahlandırma yaklaşımıyla ilgili kaygılarını da dile getirdi. Üst düzey bir ABD'li yetkilinin ifadesiyle amaç Türkleri, "tüm savaşçılar iyi savaşçı değildir" fikrine ve İslamcı tehdidin daha geniş bir bölgeye zarar verebileceğine dair ikna etmekti. Bu yıl Türkiye Suriye'deki radikal İslamcı grupların etkisinin Türkiye için geri tepebileceği endişesiyle silahlandırma çabalarına fren koydu. Yabancı savaşçıların Suriye'ye gittiği yol olduğu iddia edilen Hatay Havalimanı'nda faaliyet gösteren bir servis şirketinin çalışanı, akışın gözle görülür oranda azaldığını söyledi.HÜRRİYET Eylül ayında Türkiye ılımlı Suriyeli isyancılarla El Kaide'nin Irak'taki kolunun Suriye yansıması ISIS arasında çatışmalar başlayınca sınırını geçici olarak kapatmıştı. Türk Cumhurbaşkanı Gül radikal gruplar için, "Bizim için bu büyük bir güvenlik tehdididir" dedi. Müzakere katılan ABD'li ve Türk yetkililere göre, geçtiğimiz aylarda Türkler, ABD'li muhataplarına Amerika'nın muhaliflere destek vermemesi nedeniyle radikal hareketlerin güçlendiğini zira ön cephedeki tugayların Batı'nın kendilerini yalnız bıraktığına inandığını söyledi. ABD'li ve Türk yetkililere göre, eylül ayında ABD'li mevkidaşıyla görüşen Dışişleri Bakanı Davutoğlu Türkiye'nin Suriye sınırındaki radikaller nedeniyle kaygılı olduğunu söyledi. ABD'li yetkililer Türklerin Kerry'den ABD'nin Suriye muhalefetine verdiği desteği sürdürdüğünü teyit etmesini istediğini belirtti. EYLÜL AYINDA CIA DİREKTÖRÜ İLE BİR ARAYA GELDİ Kerry, Türk yetkililere ABD'nin desteğinin sürdüğünü söyledi ancak, üst düzey bir yetkilinin ifade ettiği üzere, "doğru insanları desteklemeleri gerektiğini" açık bir dille aktardı. Türk ve ABD'li yetkililere göre, yine eylül ayında Fidan, CIA Direktörü John Brennan'la ve Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper'la bir araya geldi. Ancak yetkililer ne konuşulduğunu açıklamayı reddetti. Eski bir ABD'li istihbarat görevlisi Fidan'ın birçok uluslararası mevkidaşıyla güçlü ilişkiler kurduğunu söylüyor. Öte yandan şu an görevde olan bir ABD'li istihbarat yetkilisi ise "Dünyaya farklı gözlüklerle bakıyoruz" diyor.