02.11.2014 Pazar 21:51
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Necip Fazıl bugün bile Türkiye için genç nesiller için Türkiye'deki hak mücadelesi için çok büyük bir talihtir çok büyük bir imkandır" dedi. Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen "Star Gazetesi Necip Fazıl Ödülleri Takdim Töreni"nde yaptığı konuşmada, Etem Sancak, Murat Sancak ile Mustafa Karaalioğlu ve Star Grubuna, Necip Fazıl Kısakürek adına bu anlamlı ödülleri ihdas ettikleri için şükranlarını ifade ederek sözlerine başladı. Ödül jürisinde yer alan büyüklere, sanatçı ve akademisyenlere de ayrıca teşekkür eden Erdoğan, "Bu yıl ilk kez verilecek olan Necip Fazıl Kısakürek ödüllerine layık görülen şair, yazar ve mütefekkirlerimizi özellikle tebrik ediyor, kendilerine uzun hayırlı, yeni başarılarla dolu bir ömür Allah'tan niyaz ediyorum. Bir büyük umudu, aşkı, sevgiyi büyüten 'Ölüme, dirime ve aşka düğüne gider gibi gideriz' diyen bir modern zaman dervişi şair Hüseyin Atlansoy'u tebrik ediyorum. Ölüme, yabancılaşmaya bir pencere açan o pencereden umuda sevgiye ve geleceğe bakan genç yazarımız Güray Süngü'yü aynı şekilde tebrik ediyorum. Bize medeniyetimizin zirvesi Mimar Sinan'ı hatırlatan eserleriyle tarihi ve bugünü kucaklaştıran değerli akademisyenimiz Gülru Necipoğlu'nu yine bu ödüle layık görüldüğü için kutluyoruz" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kitap aşığı olan kültür ve medeniyet tarihine katkılar sunan aynı zamanda sahip olduğu hazineyi öğrenci yetiştirmek suretiyle genç nesillere de aktaran akademisyen İsmail Erünsal'ı da tebrik etti. "(Necip Fazıl saygı ödülü ilk olarak kime verilmeli?) diye sorulduğunda sanırım herkesin aklına o gelecektir" diyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Selamlamasını, az önce bakanımıza onu dedim, 'çaldın dedim biraz sabırlı olsaydın.' Selamlamasını dahi 'dostlarım sizi antifaşist, antiemperyalist, antikapitalist, antifiravunist duygularımla selamlıyorum' diye yapan 'insanın en çok kalbi temiz olmalıdır' diyen sevgili Nuri ağabeyimizi, muhterem Nuri Pakdil'i özellikle kutluyor, tebrik ediyor, bize hilas duruşu ve devrimci başkaldırışı öğrettiği için kendisine şahsım, yolarkadaşlarım, ülkem ve milletim adına sonsuz şükranlarımı sunuyorum." "ÖDÜLÜ SON DERECE ÖNEMLI, ANLAMLI BULUYORUM" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, Türkiye'deki kültür, sanat ve fikir hayatının böyle bir ödüle ihtiyacının olduğunu dile getirerek, "Şahsen bu ödülü son derece önemli, anlamlı buluyorum. Türkiye değişirken, Türkiye artık zincirlerinden, prangalarından, dar kalıplarından kurtulurken kültür, sanat ve fikir hayatının da kendisine musallat olan vesayetten kurtulmasının zamanı gelmişti. Türkiye'de ve dünyada şairlerin, yazarların ve mütefekkirlerin adına çok sayıda ödül veriliyor. Bu ödüllerin birçoğuna baktığınızda, belli kalıpları aşamadığını, belli ideolojik gözlükleri atamadığını, kendisine musallat olan vesayetten kurtulamadığını görüyoruz. Ödüllerin sadece ödüllerde değil, teşviklerin, kayırmaların, desteklerin belli çevrelerde gidip geldiğini, belli camiaların içine hapsolduğunu belli kalıpların dışına çıkamadığına şahit oluyoruz. İşte Necip Fazıl Kısakürek ödülleri, en başta bu dar kalıpları parçalayacak, kültür ve sanat dünyasındaki vesayete karşı çıkacak, sanatta ve fikirde dahi egemen olan al gülüm ver gülüm anlayışını inşallah ortadan kaldıracaktır" ifadelerini kullandı. "Bu ödüllerin aydın baskısına, aydın vesayetine karşı bir itiraz olduğu umudunu taşıyorum" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kendi dar ideolojik camiası dışında hiç kimsenin şiirine, hikayesine, makalesine, fikrine itibar etmeyen anlayışa karşı Necip Fazıl ödülleri bir çıkış noktası olacaktır. Kendi klanı dışında yapılan filmlere, sanat eserlerine, kültür ve sanat ürünlerine itibar etmeyen mütekebbir, müstekbir ve yabancılaşmış aydın zihniyetine karşı Necip Fazıl ödülleri kucaklayıcı, kuşatıcı objektif bir anlayışı inşallah hakim kılacak, bize bu toprağın sesini, kokusunu, nefesini taşıyacaktır. İşte onun için bu ödüller kalıcı olmak zorundadır. İşte onun için bu ödüllerin saygınlığı en güçlü derecede korunmalıdır." "BU ÖDÜLLER YERELI AŞMALI" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl ödüllerinin yereli aşması gerektiğini belirterek, "Uluslararası bir boyut kazanmalı, uluslararası alanda da bir itibara, bir güce kavuşmalıdır. Gerek ödülleri ihdas eden arkadaşlarımızın, gerek ödül komitesinin bu anlayış ve vizyonla bu ödülleri Türkiye'nin en saygın, dünyanın da en seçkin ödülleri arasına gireceğine gönülden inanıyorum" değerlendirmesinde bulundu. Bu ödüllerle ilgili bir başka boyutun da taşıdığı isim olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bu ödüller üstat Necip Fazıl Kısakürek'in o aziz hatırasını yad ederken aynı zamanda o aziz hatıra ve o unutulmaz isim üzerinden ödül sahiplerine de eşsiz bir paye veriyor ve inşallah uzun yıllar da bu payeyi dağıtmaya devam edecektir. Burada üstat Necip Fazıl'la ilgili birkaç önemli noktayı tekrar hatırlatmak isterim. Kendisini şahsen de tanıma bahtiyarlığına eriştiğim, hatta hatta takdim fırsatı yakaladığım artık üniversite yıllarımın en canlı dönemlerinde, üstada jübile yapacağız Milli Türk Talebe Birliği'nde. Bu jübileyi yapmak için iki genç artık finale kaldı ve iki genç olarak bir tanesi de benim Milli Türk Talebe Birliği'nin Cağaloğlu'ndaki şu anda halk eğitim merkezi. Bilmiyorum Milli Eğitim Bakanımız devretti mi? Tekrar aslına rücu etsin demiştik ve o salonda genel başkan üstat ve iki arkadaşımız beraberiz takdimi nasıl yapacağız bunlar okunuyor" diye konuştu. Erdoğan, bazılarının üstadı mütekebbir olarak göstermek istediklerini anlatarak, şunları kaydetti: "Asla üstat mütekebbir değildi. Nitekim orada diğer arkadaşım benden önce takdimini yapmaya başladı. 4 A4 sayfası takdim hazırlamış, öyle övdü öyle övdü ki artık üstat bu övgülere dayanamadı ne söylediğini söylemeyeceğim o bana kalsın. Ama ikinci A4 sayfası bitti ki üstat dayanamadı yerinden kalkarak o kendine has üslubuyla orada bir ifade kullandı ve orada iş kesildi. Ondan sonra sıra bana geldi. Ben de şöyle avuç içi kadar iki takdim hazırlamıştım. Ben de bu takdimimi yaptım ve üstat orada 'benim takdimimi bu genç bu genç yapsın' dedi ve işi bana bıraktı. Ve o jübilede takdimi o gecenin bu fakire kaldı. Tabii o dizi milli gençlik geceleri olarak devam etti. İstanbul, İzmir, Ankara her yerde üstatla beraber dolaştık. Hamdolsun bu şekilde kendisini ve merhume refikalarını zaten sürekli talebe birliğine gelir gider, milli gençlik gecelerine de gelip giderdi oralarda da birlikte olduk ve gayet yakından çok daha iyi tanıdım. Ama benden tabii çok daha iyi tanıyanların bu salonda olduğunu da biliyorum." Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Üstad Necip Fazıl o söylendiği gibi eğer mütekebbir olsaydı 4 A4 sayfasıyla o takdimi yapan arkadaşımızı tercih ederdi etmedi. Benimkisi daha mütevazıydı fakat bizi orada takdir etti, böyle devam etti. Çünkü Necip Fazıl aslında bir aksiyon insanıydı. Necip Fazıl o dönemde yüzlerce, bugün yüzbinlerce genci dünyaya ve ukbaya hazırlamış tek başına bir okul, tek başına bir ekoldü" ifadelerini kullandı. "KIMSE YOKKEN NECIP FAZIL VARDI" Necip Fazıl'ın bir selefinin olmadığına dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Belki 'Mehmet Akif' diyeceksiniz. Mehmet Akif, Osmanlı cihan devletinin son münevverlerindendi. Ne yazık ki cumhuriyet döneminde fikirlerini özgürce ifade edebileceği yeni bir fikir iklimi inşa edebileceği bir zemin olmadı, olamadı. Cumhuriyetle birlikte ortada yeni bir devlet vardı, sadece yeni bir devlet değil, yeni bir alfabe, dil, kültür, sanat, fikir anlayışı vardı. Özellikle tek parti döneminde kültür, sanat ve fikir belli kalıplara hapsedilmişti ve bu kalıpların dışına çıkabilme imkanı da yoktu. Yani mazi ile köprüler atılmış, irtibat koparılmış gelenek adeta baltalanmıştı, Necip Fazıl işte böyle bir atmosferin insanıydı. Her şey yeniden başlarken, her şey bir anlamda yabancılaşırken, Necip Fazıl yerli olmayı, bize özgü olmayı mazi ile irtibat kurmayı başarmış üstelik de tüm saldırılara karşı bu mücadelesini kararlılıkla devam ettirmişti." Bunun az şey olmadığını ifade eden Erdoğan, "Bakın özellikle genç kardeşlerimin şunu bilmesini isterim, Necip Fazıl bugün bile Türkiye için genç nesiller için Türkiye'deki hak mücadelesi için çok büyük bir talihtir, çok büyük bir imkandır. Kimse yokken Necip Fazıl vardı. Her türlü saldırının karşısında, tüm o saldırıları üzerine çeken ve o saldırıları püskürten bir Necip Fazıl vardı. Bir abi arayan, bir rehber bir yol gösterici arayan fikir açlığı içindeki genç nesiller için önlerinde dimdik, azametle duran bir Necip Fazıl vardı, o öyle bir kalemdi" şeklinde konuştu.