21.12.2013 Cumartesi 15:28
Fatih Harbiye artık Show TV’de! Dizinin başrol oyuncuları Neslihan Atagül ve Kadir Doğulu ile röportaj Sonra Oku Zengin genç işadamı Macit mi; çocukluk aşkı, mahallenin delikanlısı Şinasi mi? Peyami Safa’nın 1931’de yazdığı, Doğu ve Batı kültürü arasında kalmış Neriman’ın hikâyesini anlattığı romanı Fatih Harbiye’nin günümüze uyarlanmış senaryosu, bu akşam 20.30’dan itibaren Show TV’de izleyicisiyle buluşuyor. Yapımcılığını Koliba Film’in üstlendiği, yönetmen koltuğunda Sadullah Celen’in oturduğu, senaryosu Hayriye Ersöz’e emanet Fatih Harbiye dizisinin başrolleriniyse Kadir Doğulu, Neslihan Atagül, Yunus Emre Yıldırımer paylaşıyor. İki kültür ve iki aşk arasında kalmış Neriman’ın hikâyesini Kadir Doğulu ve Neslihan Atagül ile konuştuk... Romanda Doğu ve Batı kültürü arasında kalan bir Neriman var, dizideki Neriman biraz daha Batı’ya yakın mı ne? Neslihan Atagül: Kitaptaki Neriman hayata daha maddi açıdan bakıyor. Dizideki Neriman’ın arada kaldığı konu ise daha çok kültürü ve fikirleri... Karakter böyle bir değişime uğradı. Çocukluğundan beri Şinasi ile beraber, birden bilmediği biri hayatına giriyor ve ona karşı bir şeyler hissediyor. Doğru olup olmadığından emin değil. Çevresi istemiyor Macit’i, arada kalıyor ama kitaptaki kadar paraya düşkün değil. Ne istiyor? N.A.: Gözü tok ve ufku geniş bir kız Neriman, onun istekleri daha farklı. Aşkın peşinde mi? N.A.: Daha önceden Şinasi’ye karşı hissettiği şeyin aşk mı, sevgi mi olduğunu hiç düşünmemiş. Macit gelince kafası karışıyor. Şinasi’ye hissettikleri daha çok çocukluğuna ait. Gönlü daha çok Macit’e kayıyor galiba... 1920’lerin sonunda geçen bir roman uyarlaması Fatih Harbiye, şimdiki gençler bunları yaşıyor mu? N.A.: O zamanlarda da yaşanıyordu şimdi de yaşanıyor. Para anlamında da yaşanıyor, kültürel anlamda da, Neriman’ın yaşadığı gibi. Bitmez ki bu; uzun yıllar boyunca da yaşanacaktır. ‘BÜYÜK ŞEHİRDE BÜYÜK AŞKLAR YAŞANMAZ’ Doğu-Batı çatışması diyoruz ama aslında Batı ile Batı arasında olabilir mi bu çatışma? Doğu neresi ola ki? Kadir Doğulu: Kitapta İstanbul’un sosyoekonomik sınıfının ayrımı anlatılıyor ama günümüzde geldiği nokta ister istemez farklı. İstanbul’da ve büyük şehirlerde herkes AVM’lerde buluşabiliyor, hangi sınıftan olursa olsun. Ülke geneline bakıldığında Doğu ile Batı arasında çatışmanın ekonomik dengesizlik ve iş imkânlarıyla ya da imkânsızlıklarıyla ilgili olarak gözlemlenebilir. Ancak büyük şehirlerde bu kadar büyük aşkların yaşanacağını düşünmüyorum. Bana sorarsanız bugünkü jenerasyon daha mantıklı düşünüyor gibi geliyor, bu anlamda aşkın öldüğüne inanıyorum aslında. “Neriman ile Macit’inki gibi bir aşk olmaz” mı diyorsunuz? K.D.: Olur neden olmasın ama azaldığına inanıyorum. Niçin azalsın? K.D.: İnsanların artık çok çalışıyor olması, yorulmak istememeleri, korkuları... N.A.: Her şeye çok çok kolay erişebiliyorlar ya artık, ondan kaynaklanabiliyor. K.D.: Kıymetini bilmek lazım, ben âşık olan insanın şanslı olduğuna inanıyorum. Yaşadığım zaman şanslı olduğumu hissediyorum. Bana yaşattığı duygular, bakış açıma getirdiği açı, insanlarla ilişkime etkileri, işime yansıyışı... Bunlar hem avantaj hem de şans. Şans ama delilik mi bir taraftan da? K.D.: Yaşayınca anlıyor insan... Aşk insanı çok fevri de yapabiliyor, “Yapmayacağım” dediği şeyleri de yaptırabiliyor. İçine kapanıyor insan, duygusallaşıyor, düşünmeden edemiyor, duvarda bile görüyorsun yüzünü. Enteresan bir duygu hali... Âşık olunca nasıl birine dönüşüyorsunuz? K.D.: Her zaman pozitifimdir de âşık olunca algıları daha açık, empatisi daha yüksek, daha sempatik olabilirim. Daha mı az sinirlenirsiniz? K.D.: Aşkın her hali keyifli, açısı da dibe vurması da... Eğer seviyorsan ve kavuşamıyorsan onun bıraktığı etkiler de keyifli. Diğer ucunda yaşattığı içi içini yeme duygusu, yemeden içmeden kesilme hali; insan sağlığına iyi gelmiyor ama bir taraftan da iyi hissettiriyor insanı. Ya siz nasıl yaşıyorsunuz? N.A.: Kadir’le aynı şeyleri yaşıyorum. Yemekten içmekten kesildiğim oldu. ‘ECDADIMIZDAN GELEN BİR ORTADA KALMA DURMUMUMUZ VAR’ Doğu-Batı meselesine dönersek, herkes gün gelip Batılılaşmıyor mu zaten? K.D.: Mümkün değil ki tamamen Batılılaşmamız. Ecdadımızdan gelen bir ortada kalma durumumuz var. Sınırlarımız belirlenirken Doğu’yla Batı’nın ortasında kalmışız. Zaman zaman Batı’ya zaman zaman Ortadoğu’ya yakın olmak zorundaymışız gibi geliyor. 10 yıldır köprü olma konusunda çok daha iyiyiz. Bir tarafa dönük değil de her iki tarafı anlayabilmek adına ortada kalabilirsek, ki dinimiz de buna müsait ılımlı bir yapıya sahibiz, daha iyi olur. Tam ortada köprü olmayı tercih ederim. Sadece Doğu ve Batı yok ki bizde; Neslihan Hanım mesela, sizin anneniz Beyaz Rus’muş. N.A.: Evet annem Belaruslu. Medeniyetlerin tam ortasındayız, harmanlanmışız. Sadece Türkiyeli değilim, babam Çerkez ama Çerkez de değilim, Belaruslu da değilim, bu dünyanın insanıyım. Günümüz gençlerinin kimlik derdi yok, buna gerek yok. Fransızlar için “Batı’nın orta yaşlı güzel kadını” derler, Peyami Safa’dan hareketle Türkiye için de “Neriman” gibi diyebilir miyiz, yani Doğu-Batı kültür çatışması arasında kalmış güzel bir genç kız? K.D.: Bence uygun, diyebiliriz. Buna uygun çok şehir gördüm. Anadolu’yu karış karış gezmiş ve Mersin’de büyümüş biri olarak bunları gördüm. Doğru betimleme, bence de Türkiye Neriman’dır. ‘İyi bir oyuncu olmak tek hedefim’ Genç yaşta birçok ödül aldınız, özellikle Araf ile 2013 Sinema Yazarları Derneği Ödülleri, Cahide Sonku En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, 2012’de 25. Tokyo Uluslararası Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, 2012 Altın Koza Film Festivali Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu Ödülü, 2012 Moskova 2morrow Film Festivali Şimdinin ve Geleceğin En İyi Oyuncusu Ödülü. 2007’de de İlk Aşk ile Altın Koza Film Festivali Umut Veren Genç Kadın Oyuncu Ödülü... N.A.: Ödül almak gibi bir hedefim yok, ama iyi bir film ve senaryoyla ödül almayı çok isterim elbette. İyi bir oyuncu olmak tek hedefim. Ödül de işin tatlısı oluyor. Yeditepe Üniversitesi’nde oyunculuk okumak için okula başlamışsınız ama dondurmuşsunuz. N.A.:Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde hazırlıktayım ama dondurdum. Okulu bitirdikten sonra yurtdışında da oyunculuk eğitimime devam etmeyi düşünüyorum. ‘Erkeklere tavsiyem sporla stres atsınlar’ Rol için kilo almışsınız... K.D.: 6-7 kilo aldım. Sporu mu bıraktınız? Sporu bırakınca zayıflıyorum. Sporla birlikte 5-6 öğün yedim. Boksa devam mı? K.D.: Devam edemiyorum, çünkü yüzüme alacağım herhangi bir darbe seti aksatabilir. Başka dövüş sporlarına yöneliyorum ama. Türkiye’deki erkeklere öneriyor musunuz? Belki ülkedeki erkek problemi dövüş sporlarıyla uğraşırlarsa çözülür? K.D.: Doktor tavsiyesi üzerine boksa başladım. Gençlik yıllarında “delikanlı” bir adamdım. Burnunun dikine giden, fevri biriydim. “Bu böyle gitmez, bunu çözmeliyim” diyerek psikologa gittim ve bana enerjimi yönlendirmem gerektiğini söyledi. 2 sene kadar danışmanlık aldım. Erkeklere tavsiyem, bir spora yönlensinler ve enerjilerini, streslerini orada atsınlar. Hız tutkularını da pistlerde... İlk ehliyetimi aldığımda motosiklet sevdalısıydım. Çok da kaza yaptım. O zamanlar düşünemiyorsunuz ama etrafınızda bilinçli insanlarla sohbet ettikçe bunları aşıyorsunuz. Şimdi profesyoneller eşliğinde piste gidiyorum, hız yapıyorum, hevesimi alıyorum. Trafiğe çıkınca da sakin davranıyorum. Haftada birkaç gün de spora gidiyorum. Çok ciddi zaman ayırıyorum spora çünkü bütün enerjimi, sinirimi, sette yaşadığım stresi atıyorum, kimseden çıkarmıyorum. Bu ciddi bir çözüm herkese bunu tavsiye ediyorum. Sizin özel hazırlığınız var mı dizi için? N.A.: Kilo alıp vermedim de daha çok karakter üzerine çalıştım. Fatih’e gittiniz mi? Evet gittim gördüm, kızlarla konuştum. ‘Sürprizler olabilir’ Dizide Macit’in aşkı doludizgin gidecek sanırım, dizinin bu akşam yayınlanacak bölümünün fragmanlarında karlar altında romantik sahneler görüyoruz... K.D.: İzleyicilerin isteği bu yönde ama sürprizlere açık olsunlar. Şimdilik aşk yoğun ve iyi gidiyor, bakalım ne kadar gidecek?