15.02.2017 Çarşamba 15:44
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile Katar arasındaki ilişkilerin her geçen gün güçlendiğini belirterek, "Türkiye ile Katar'ın bu derece yakın iş birliği içinde olması bölgenin geleceği açısından da çok önemli." dedi. Bahreyn ve Suudi Arabistan'ın ardından Körfez turunun son durağı Katar'a gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada El-Arab gazetesine verdiği mülakatta iki ülke arasındaki ilişkiler, 15 Temmuz darbe girişimi karşısında Batılı ülkelerin tutumu, Suriye krizi ve Mısır'la ilişkilerin geleceğiyle ilgili soruları cevapladı. Erdoğan, "Türkiye-Katar ilişkileri özellikle son yıllarda her alanda hızla gelişiyor, mükemmel bir seviye yakaladık. Ülkelerimiz arasında tarihi bağlara dayanan, hakikaten güçlü ilişkiler var. Birbirimize güveniyoruz, ilişkilerimizi daha ileriye taşıma konusunda her iki ülkede de güçlü bir siyasi irade var. Karşılıklı güven artık stratejik boyuta da evrilmiş durumda. Nitekim iki ülke arasındaki iş birliğinin giderek her alanda güçlenmesi, neticelerini verdi. Biliyorsunuz, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani 2014 yılının Aralık ayında ülkemizi ziyaret etmişti. O ziyaret sırasında Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komitesi adıyla bir iş birliği ve istişare mekanizması kurulmasını kararlaştırdık. Bu çok önemli bir adımdı." ifadelerini kullandı. - "Katar kara gün dostu olduğunu gösterdi" Söz konusu komitenin kurulmasının ardından yapılan yeni anlaşmalara ilişkin Erdoğan, "Elbette, o tarihten bu yana da çok önemli gelişmeler yaşandı. İlişkilerimiz de muhabbetimiz de her gün daha da güçleniyor. Yüksek Stratejik Komite, kısa sürede meyvelerini verdi. Doha ve Trabzon'da gerçekleştirdiğimiz ilk iki toplantıda, 30 anlaşma imzaladık. Bunlar gerçekten ciddi adımlar. Bölgesel meselelerde benzer düşüncelerimizi, tavırlarımızı yansıtan Ortak Bildiriler yayımladık." diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: "Bize göre, Türkiye ile Katar'ın bu derece yakın işbirliği içinde olması bölgenin geleceği açısından da çok önemli. Komite'nin bu yıl Doha'da yapacağı toplantı da inanıyorum ki her iki ülkeye önemli faydalar sağlayacaktır. Her buluşma, fikir birlikteliğimizi, gönüldaşlığımızı perçinliyor. Katar'ın 15 Temmuz darbe girişimi sırasında ve sonrasında sergilediği dayanışmayı, desteği unutamayız. Katar kara gün dostu olduğunu gösterdi. Kardeşim Şeyh Temim ile el ele vererek bölgemizin huzur ve sükuna kavuşması için daha nice yeni çalışmalar yapabileceğimize inanıyorum." - "Türkiye ile Katar bölgesel barıştan yana" Katar'da kurulan Türkiye'nin askeri üssünün Körfez bölgesinin istikrarı bağlamında neleri hedeflediğine dair soru üzerine Erdoğan, şunları kaydetti: "Bunu şöyle izah etmek gerekir: Siyasi alandaki ilişkilerin mükemmel olan seviyesini korumak, daha da geliştirmek, askeri ve savunma alanlarında da yakın iş birliğine bağlıdır. Biz bunu güçlendirmek istiyoruz. Bakın, işte görüyorsunuz, bizim silahlı kuvvetlerimizin geldiği düzey malum, zaten dünyanın önde gelen orduları arasındayız. Kaldı ki savunma sanayimizdeki gelişmeler, yerli silah sanayimize yaptığımız yatırımlar, ortaya çıkan ciddi ürünler iki ülkenin tereddüt etmeden askeri alanda iş birliği yapabileceğini gösteriyor. Bununla ilgili adımı da attık, yeni adımlar atmaya da devam edeceğiz. 19 Aralık 2014 tarihinde 'Türkiye Cumhuriyeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim, Savunma Sanayi ile Katar Topraklarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin Konuşlandırılması Konusunda İşbirliği Anlaşması' imzaladık. Ekim 2015'ten bu yana bir grup askerimiz Katar topraklarında. Askeri eğitimden, ortak tatbikatlara alt yapı hizmetlerine kadar pek çok alanda iş birliği yapacağız inşallah." Türkiye ile Katar'ın bölgesel barıştan yana olduğunun altını çizen Erdoğan, "Terör ve her türlü güvenlik tehdidinin artık son bulmasını istiyoruz. İki ülke de üzerine düşeni fazlasıyla yerine getiriyor. Buradan bölgedeki diğer ülkelere de seslenmek istiyorum: Kardeş ülkeler olarak bu iş birliğini genişletelim, teröre, güvenlik tehditlerine birlikte müdahale edelim." diye konuştu. - "Biz bu iş birliğini bölgedeki tüm ülkelere teşmil etmek istiyoruz" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Katar yakınlaşmasından kaygı duyanlarla ilgili soruyu şöyle cevaplandırdı: "Kimse Türkiye ile Katar'ın tamamen kardeşlik esasına dayalı yakınlaşmasından, iş birliğinden kaygılanmasın. Ne dedik, biz bu iş birliğini bölgedeki tüm ülkelere teşmil etmek istiyoruz. Mühim olan, bölgedeki tüm kardeşlerimizin, bölgedeki insanların barış, huzur ve güven içinde hayatlarını idame ettirmesidir. Bunun ötesinde bir amacımız yok, olamaz. Anlaşmalarımız şeffaf, görüşmelerimizi herkesin gözü önünde yapıyoruz... Sadece bu iş birliğinin istikrarlı büyümesini temenni ediyoruz. Beni bilen bilir... Ben samimiyetten yanayımdır, açıkça konuşmayı severim, sahici olma taraflısıyım. Bakın çok net ifade ediyorum: Bizim bir gizli gündemimiz, gizli ajandamız yok. Kamuoyuna deklare ettiklerimizden farklı bir görüşümüz de bulunmuyor. İşte burada yine tekrar tüm bölge ülkelerine iş birliğini genişletme çağrısında bulunuyorum." - Katar'ın bölgesel ve uluslararası rolü Erdoğan, Doha'nın bölgesel ve uluslararası rolüyle ilgili de "Katar'a burada müstesna bir yer vermek gerekir... Katar, gerçekten son derece dinamik, son derece akılcı, gayet güçlü bir dış politika izliyor. Krizlerin çözümünde bakıyorsunuz Katar var, ara buluculuk yapıyorlar, inisiyatif alarak ciddi ve reel çözüm önerileri getiriyorlar. Bu kuşkusuz Katar'ı dünyada görünür kılıyor, takdirle karşılanmasını sağlıyor." değerlendirmesinde bulundu. Katar'ın ekonomik gücünü de çok yerinde ve etkili kullanabildiğini ifade eden Erdoğan, "Ortadoğu, Afganistan ve Afrika’daki krizlerin yönetiminde, çözümünde Katar'a çok iş düştüğü gibi, küresel ve bölgesel aktörlerin de Katar'a aktif roller verebileceğini düşünüyorum. Akan kanın durmasında, trajedilerin önlenmesinde, krizlerin ve çatışmaların bitmesinde Katar bundan sonra daha da etkili politikalar geliştirecek; buna samimi olarak inanıyorum." dedi. - "15 Temmuz darbe girişimi sırasında, Batı maalesef iyi bir sınav veremedi" Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kendi liderleri demokratik yollarla gelmiş olmalarına rağmen Türkiye'nin darbecilere karşı uygulamalarını eleştiren bazı Batı ülkelerinin Türkiye'ye yönelik bu ikircikli tutumlarını nasıl yorumlarsınız?" şeklindeki soru üzerine şunları söyledi: "Batı'nın ikircikli bir tavır sergilediği konusundaki tespitiniz doğru. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, Batı maalesef iyi bir sınav veremedi... Bunu bir defa kendilerinin de kabul etmesi gerekir... Bize geçmiş olsun bile diyemeyecek kadar aciz duruma düştüler, günler sonra akıllarına taziyelerini bildirmek geldi. Bu, demokrasiye ve özgürlüklere sahip çıkma açısından Batı'nın Türkiye'de 15 Temmuz'da sınıfta kaldığının göstergesidir. Biz demokrasi tarafındaydık. Milletimiz demokrasiye ve özgürlüğüne sahip çıktı. Kurşunlanan, tankların altında ezilen, uçak ve helikopterlerle saldırıya uğrayanlar, o saatte evlerinden çıkıp gelen sivil insanlardı. Batı bunu görmedi, görmek istemedi." Batılı ülkeleri bu konuda öz eleştiriye davet eden Erdoğan, "Düşünebiliyor musunuz, demokrasinin, milli iradenin merkezi Meclisimiz bombalandı ama Batı'dan şöyle güçlü bir darbe karşıtı destek mesajı almadık, alamadık. Bu konuda Batı'nın kendini ciddi manada sorgulaması gerekiyor. Batı ülkeleri artık başka milletlere demokrasi, insan hakları, özgürlükler, hukuk propagandası yaparken tekraren düşünmesi gerekir. 15 Temmuz’da nasıl davrandıklarını iyi tartsınlar. Savunduklarını iddia ettikleri evrensel değerlere sahip çıkma konusunda Batı, kendini ciddi bir nefis muhasebesine tabi tutmalıdır." dedi. - "Gazetecilik kılıfı altında suç işlenmesine, hiçbir hukuk devleti seyirci kalmaz" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de özgürlükler konusunda gerileme olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını belirtirken şu ifadeleri kullandı: "15 Temmuz’da darbe girişimine karşı güçlü bir ses çıkaramayan Batı ülkelerinde sözünü ettiğiniz türden bir propaganda söz konusu. Türkiye’de muhalefet, partileriyle parlamentoda mevcut olduğu gibi televizyonları ve gazeteleri aracılığıyla hükümete en ağır eleştirileri de yöneltebiliyor. Bazı yayın organlarının kapatılması yargının verdiği kararlar neticesindedir. Hangi yayın organları kapatıldı? Terörle iltisaklı olan, terör propagandası yapan yayın organları kapatıldı." "15 Temmuz darbe girişiminin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının işi" olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Basit bir örnekle açıklayayım: Batı'da gazetenin ya da bir televizyonun gerek maddi, gerek içerik, gerek eğilimler açısından El Kaide'yle bağlantılı olduğu ortaya çıksa ne olur? El Kaide destekçisi sahipleri ya da çalışanları hakkında basın özgürlüğü adına hiçbir hukuki işlem yapılmaması mümkün mü? Türkiye'de bazı kişilerin tutuklanması, o kişilerin gazetecilik faaliyetlerinden ya da görüşlerinden değil, hukuku çiğnemelerinden, adi suçlardan tutun da terör örgütlerine mensubiyete kadar uzanan farklı suçlardan dolayıdır. Gazetecilik kılıfı altında suç işlenmesine, hiçbir hukuk devleti seyirci kalmaz. Böyle bir şey zaten gazetecilik etiğiyle de bağdaşmaz. Kısacası bizim medya özgürlüğüyle hiçbir problemimiz yok." diye konuştu. Türkiye'de basın özgürlüğünün Batı'daki pek çok ülkeden fazla olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi Avrupa'nın değişik ülkelerinde patlamalar, terör olayları oldu. Orada medya yaralıların, ölenlerin kanlı görüntülerini anında sosyal medyada yayımlayabilir mi, tabii ki hayır. Bu zaten etik değil... Ama Türkiye’de birileri bunları hemen sosyal medyaya koyuyor, tabii devlet bu tür etik olmayan paylaşımlara müdahale edince de medya özgürlüğü yaygarası yapıyorlar. Mesela darbecilere destek olanları, hatta darbecilerle birlikte olanları, terör propagandası yapanları siz nasıl gazeteci olarak göreceksiniz? Sorun burada. Terörü ya da darbe girişimini bir hak ya da ifade özgürlüğü olarak tanımlayamazsınız. Medyada çeşitlilik, basın ve ifade özgürlüğü, demokrasinin de güvencesidir. Türkiye’de her türlü siyasi partinin, farklı siyasi eğilimlerdeki medya organlarının varlığı, basın özgürlüğü açısında bir sorun olmadığının somut göstergesidir. Halka doğru, hızlı, güvenli haber aktaran medyanın başımızın üstünde yeri var!" Erdoğan, "Son zamanlarda 'Halkını öldüren değil, koruyan bir ordu istiyoruz' şeklinde anlamlı bir cümle kullanmaktasınız. Askeri darbeler mirasına sahip ülkede tek görevi vatanı ve sınırları korumak olan ve siyasete karışmayan bir ordu denklemini nasıl tesis edeceksiniz?" sorusuna karşılık, "Malum, Türkiye’de ordu-siyaset ilişkilerinin sabıkalı bir geçmişi; bunun da derin bir tarihi arka planı ve serencamı var. AK Parti hükümetleri devlet-millet kaynaşmasını temin ettiği gibi ordu-siyaset ilişkilerini de doğal mecrasına çekmeyi başardı. Tabii ki zaman zaman farklı eğilimler ortaya çıksa da milli iradenin gücüyle, dirayetli, dik duruşumuzla bu vartaları atlattık. Burada temel mesele devletimizin temel ilkeleri konusundaki kaygıların giderilmesidir. Biz devletimizin kurucu değerlerini çağa göre yeniden, bölgesel ve küresel gelişmelere göre çok daha ileri bir anlayışla organize etmek istiyoruz. Kuşkusuz burada ordumuza da çok ciddi görevler düşüyor. Siyasete, bürokrasiye ağır yükler biniyor. Süreç sancılı olsa da ülkemizi gelişmiş ülkelerin seviyesine çıkarmak için çok çalışacağız, görevimizi layıkıyla yapacağız." ifadelerini kullandı. - Suriye krizine ilişkin değerlendirmeler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar'ın El-Arab gazetesine verdiği mülakatta bölgesel gelişmeleri de değerlendirdi. Suriye'de olayların başladığı 2011'den beri Katar ve Suudi Arabistan ile çalıştıklarını vurgulayan Erdoğan, "Öncelikle şu gerçeği dile getirmek isterim: Suriye’de olayların başladığı 2011 yılından bu yana gerek Suriye halkının güvenliği, huzuru için Katarlı ve Suud Arabistanlı kardeşlerimle çok yakın çalıştık, iş birliği yaptık, eş güdüm içerisinde çalıştık. Biz Suriye'de kanın durmasını, mazlumların, çocukların, yaşlıların artık yaralanmamasını, ölmemesini istiyoruz. Suriye'de şehirler harap oldu, alt yapı çöktü. Kalıcı barış bir an önce sağlansın istiyoruz. Bahreyn, Suudi Arabistan ve Katar'ı kapsayan bu bölge turum, ikili ilişkileri konuşmanın yanı sıra başta Suriye olmak üzere bölgesel meseleler hakkında görüş teatisi açısından da önemli. İnanıyorum ki, bölgesel istikrarı sağlayacak adımları hep birlikte atacağız." dedi. Erdoğan, "Suriye konusunda Türkiye-Rusya-İran temasları nasıl bir ufka açılıyor? Ankara, bu üçlü iş birliğiyle Suriye'deki trajediyi nihai olarak durdurabilir mi?" sorusu üzerine şu değerlendirmede bulundu: "Burada üç önemli gerçeği göz önüne alarak konuşalım. Rusya Eylül 2015 itibarıyla bir şekilde askeri olarak Suriye'de bulunuyor; İran ise rejimin desteklediği Şii milisler üzerinde nüfuz sahibi... Biz Suriye ile uzun bir sınıra sahibiz, 3 milyon Suriyeliyi misafir ediyoruz. En büyük yükü de biz çekiyoruz. Suriye'de çok taraflı bir çözüm öngörüldüğü için bu ülkelere çok ciddi roller düşüyor. Suriye'de barış öncelikle Suriyelilerin sonrasında da üç ülkenin çıkarları için hayati boyutta. Halep'teki ateşkes, Astana görüşmeleri kuşkusuz önemli ve ciddi adımlar. Tünelin ucunda bir ışık göründü. Bu ışığı öldürmeden, daha da büyüterek, tünelden, kaostan çıkmamız gerekir; 20 Şubat’taki Cenevre görüşmeleri bu açıdan mühim. Suriye meselesinin çözümü açısından Sayın Trump döneminde ABD'nin takınacağı tavrın yanı sıra Suudi Arabistan ve Katar gibi bölge ülkelerinin de önemli katkılar sağlayabileceklerine inanıyorum." - Mısır ile Türkiye ilişkileri Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Herkese (halkına ve bölgesel istikrara) yararlı olacak biçimde Mısır'daki krizin çözümü sizce nasıl mümkündür? Kahire ile sorununuz sadece Sisi mi?" şeklindeki soruya cevaben şunları kaydetti: "Mısır, bölgenin en etkili devletlerinin başında geliyor. Mısır'la bizim de tarihi bağlarımız çok sıkı, kuvvetli, derin. Mısır halkı bizim kadim dostumuz. Bizim Mısır kardeşlerimizle hiçbir sorunumuz yok, olamaz da... Fakat Mısır yönetimiyle diplomatik açıdan maslahatgüzar seviyesindeyiz. Küreselleşme, ticaret, ekonomik boyutlarda ilişkilerimiz var; Mısır tarafı TOBB öncülüğünde iş adamlarımızı Kahire'ye davet etti. Bunlar önemli ve gerekli. Bu ilişkiler siyasi boyuta da yansır mı diye sorarsınız, o önümüzdeki süreçte yaşanacak gelişmelere bağlı. Şahsen ben, Mısır'da siyasi mahkumlara yönelik af başta olmak üzere atılacak olumlu adımların, sadece Mısır'daki toplumsal barış açısından değil, dış ülkelerle ilişkiler açısından da daha sağlıklı bir atmosfer oluşturacağına inanıyorum."