05.01.2017 Perşembe 11:00
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) ilişkileri hakkında, "AB ile maalesef bir güven bunalımı var. Ama şu anda her şey ortada. Bu konuda esasen AB'nin bir karar vermesi lazım. Bize de dürüst davranması lazım. Bizim beklentimiz bu. Dürüst olalım birbirimize. Ne istiyorsak söyleyelim, istiyorsak da istemiyorsak da. Ondan sonra herkes yoluna devam eder." dedi. Çavuşoğlu, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na katılarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı. "ABD'nin Rus diplomatları sınır dışı etme kararı, yeni bir soğuk savaş başlangıcı mı yorumlarına neden oldu.Yeni bir soğuk savaşa mı giriyoruz, taktiksel hamleler mi? ABD-Rusya ilişkilerinin bu gerilimli seyri Obama yönetimi ile mi sınırlı olur yoksa Trump yönetime geldikten sonra bir değişiklik görülebilir mi?" sorusuna Çavuşoğlu, ABD'nin Rus diplomatları sınır dışı etme kararının ardından soğuk savaş dönemine girmek istemediklerini belirttiklerini ve bugün de aynı düşünceye sahip olduklarını ifade etti. ABD'nin kararına karşı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yapıcı ve ılımlı yaklaşımının, bu endişelerin ortadan kalkmasına sebep olduğunu anlatan Çavuşoğlu, Putin'in 35 ABD'li diplomata gönderdiği yılbaşı etkinliği davetinin olumlu bir adım olduğunu vurguladı. Çavuşoğlu, ABD ve Rusya'nın, Türkiye için stratejik ortak olduğunu dile getirerek, farklı birtakım sorunlar olmasına rağmen Türkiye'nin kazan kazan formülüyle iki ülkeyle de ilişkilerin geliştirilmesi için çaba sarf ettiğini belirtti. ABD ve Rusya arasındaki gerginliğin hiç kimseye faydası olmadığını söyleyen Çavuşoğlu, dünyada çok fazla sorunun bulunduğunu, bu sorunların çözülmesi için iki ülkeye de ihtiyaç olduğunu kaydetti. Yeniden bir kamplaşma ve soğuk savaş belirtileri üzerinde durmak yerine, ABD ve Rusya'nın işbirliği ve var olan sorunları çözmeye yönelik çalışmalar üzerinde durması gerektiğini söyleyen Çavuşoğlu, Türkiye'nin dengeli bir şekilde iki ülkeyle de ilişkilerini daha fazla geliştirmeyi istediğini belirtti. -"AB ile maalesef bir güven bunalımı var" Türkiye ile AB ilişkilerini değerlendiren Çavuşoğlu "Hiçbir ülkeyle veya kurumla ilişkilerimizi gergin bir şekilde yürütmek istemeyiz. Ama yanlış olan konularda düşüncelerimizi net bir şekilde söylüyoruz." ifadelerini kullandı. AB liderlerine ve kurumlarına Türkiye'ye yaklaşımlarının doğru olmadığını aktardıklarını söyleyen Çavuşoğlu, bunu her fırsatta vurguladıklarını dile getirdi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Son zamanlarda Türkiye'yi kaybetme kaygısıyla AB'nin yaklaşımlarında bir değişiklik olduğunu görüyoruz. Örneğin son Dışişleri Bakanları Toplantısında Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz ,Türkiye'ye karşı tutumunda tek başına kalmıştı. AB ile ilişkilerimizi niye kötü bir çizgide götürelim? Bize ne faydası var?" değerlendirmesinde bulundu. AB'nin çifte standartlarından ve tepeden bakan tutumundan dolayı hayal kırıklıkları ve güven bunalımı olduğunu belirten Çavuşoğlu, Türkiye'nin ise bugüne kadar AB'ye verdiği sözleri hep tuttuğuna dikkati çekti. Çavuşoğlu, "AB vize serbestisini terör ile ilgili kanunlara bağlarsa o zaman bu gerginlikler devam eder." diyerek, AB'nin dayatma yapmaması durumunda işlerin yoluna gireceğini ifade etti. AB ile Türkiye arasında 18 Mart'ta yapılan anlaşmanın yükümlülüklerini AB'nin de yerine getirmesi gerektiğini dile getiren Çavuşoğlu, "3 milyar avro konusunda gecikme halen devam ediyor. 2016 sonu itibarıyla bitmesi gerekiyordu." şeklinde konuştu. Bakan Çavuşoğlu, şu ana kadar 700 milyon avroluk yardımın geldiğini, bunun yanlış olduğunu ifade etti. Çavuşoğlu, 18 Mart anlaşmasına göre yeni fasılların da açılması gerektiğini, en son Avusturya'nın da engellemesiyle yeni fasıl açılıp açılmayacağının belirsizliğini koruduğunu belirterek, "Anlaşmayı uygulamak istemiyorsanız söyleyin. Geri kabulü, 18 Mart anlaşmasını, vize serbestisini, hepsini birden kaldıralım." ifadelerini kullandı. Kaçak göçün azaldığı noktada AB ile gönüllü yeniden yerleşimin başlaması konusunda da daha önceden anlaşıldığını hatırlatan Çavuşoğlu, bunun da başlamadığını kaydetti. Çavuşoğlu, AB'nin 15 Temmuz darbe gecesinden sonra sergilediği tutumdan ve yıllardır uygulanan çifte standartlardan ötürü şu an Türk halkının AB sürecine olan desteğinin oldukça düşük olduğuna dikkati çekti. "Bu, Türk halkının AB'ye güvenmediğini gösteriyor." diyen Çavuşoğlu, kendileri iktidara geldiğinde bu desteğin yüzde 80 civarında olduğunu hatırlattı. AB liderlerinin, ülkelerindeki Türkiye ve İslam karşıtlığını da yönetmeyi başarmaları gerektiğinin altını çizen Çavuşoğlu, basına "Türkiye'ye karşı neden bu kadar negatifsiniz?" diye sorduklarında "Siyasiler bizi böyle yönlendiriyor" cevabı aldıklarını dile getirdi. Çavuşoğlu, aynı soruyu siyasilere sorduklarında ise "Bizde yok ama basın halkı etkiliyor" cevabı aldıklarını söyledi. Türkiye'nin AB üyeliği ile ilgili Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı: "Ahde vefa olmalı, herkes imzaladığı belgeye sadık kalmalı, tam üyelik için. Şimdi 'biz bunu imzaladık ama şu anda fikir değiştirdik artık istemiyoruz' diyorlarsa da açıkça söylesinler. Bizim problemimiz bizi oyalamaları. Bizi oyalamayın. Net konuşun bizimle. Bir taraftan kaybetmek istemiyorsunuz, oraya, buraya gitmesin Türkiye, bize de gelmesin. Türkiye böyle çaresiz bir ülke değil ki." Türkiye'nin İngiltere ile AB dışında da ikili ilişkilerini ortak iradesi çerçevesinde güçlendireceğini dile getiren Çavuşoğlu, İngiltere Başbakanı Theresa May'in 27 Ocak'ta Türkiye'yi ziyaret etmesinin planlandığını aktardı. Çavuşoğlu, "AB ile maalesef bir güven bunalımı var. Ama şu anda her şey ortada. Bu konuda esasen AB'nin bir karar vermesi lazım. Bize de dürüst davranması lazım. Bizim beklentimiz bu. Dürüst olalım birbirimize. Ne istiyorsak söyleyelim, istiyorsak da istemiyorsak da. Ondan sonra herkes yoluna devam eder." dedi. -"Kıbrıs Türk halkı da Türkiye'nin garantörlüğünün devam etmesini istiyor" Çavuşoğlu, İsviçre'nin Cenevre kentinde 9-12 Ocak'ta yapılacak Kıbrıs müzakerelerine ilişkin de Türkiye'nin Kıbrıs'ta kalıcı, adil ve iki tarafın da eşit haklarını koruyan, 11 Şubat 2014'teki Ortak Açıklama metni çerçevesinde çözüme ulaşılması için samimi gayret sarf ettiğini belirtti. Türkiye'nin KKTC yönetimiyle yakın işbirliği içinde olduğunun altını çizen Çavuşoğlu, Türkiye'nin Kıbrıs konusunda çözüm için her zaman herkesten bir adım önde olduğunun altını çizdi. Türkiye'nin çözüm için "her türlü tavizi verme" anlayışında olmadığını vurgulayan Çavuşoğlu, bir çözüm olacaksa iki tarafın da ortak anlayışı olması gerektiğini söyledi. İsviçre'nin Mont Pelerin kasabasında sonuçsuz kalan Kıbrıs müzakerelerinin iki tur halinde yapıldığını anımsatan Çavuşoğlu, ilk turda Rum tarafının görüşmelerde kritik konulara gelindiğinde ara vermek istediğini, ikinci turda ise masadan kalktığını ifade etti. Görüşmelerin tekrar takvim belirlenerek devam ettiğini hatırlatan Çavuşoğlu, ancak 4 fasılda mesafe kat edilmemesinin, Rum tarafının yaklaşımını gösterdiğini anlattı. Çavuşoğlu, şunları kaydetti: "Bizim anlayışımız ortada ama Rum tarafının da bu iradeyi ortaya koyması gerekiyor. Birçok fasılda daha açık noktalar var, bunlara odaklanmak yerine Türkiye'nin garantörlüğü ve güvenlik konularını gündeme getiriyorlar. Bu son derece yanlıştır. Kıbrıs Türk halkı da Türkiye'nin garantörlüğünün devam etmesini istiyor. Kendisini güvende hissetmek istiyor. Bizim için tabii ki iki tarafın da güvenlik endişesi önemli, bir anlaşma olacaksa. Ama Kıbrıs Türk halkının güvenlik ve diğer konulardaki hassasiyetleri bizim için de çok önemlidir." AB'nin Kıbrıs müzakerelerine yeterince destek verip vermediği sorusuna da Çavuşoğlu, "Tabii AB bu süreçte masada olmadı. Yani desteğini söylüyor ama bir kere buradaki anlaşmanın birincil hukuka dahil edilmesi gerekiyor." şeklinde konuştu. Çavuşoğlu, suistimaller olmaması için bunun gerekli olduğunu söyledi. ABD'de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'i ziyaretinde bu konuyu da görüşeceklerini dile getiren Çavuşoğlu, "Biz her yerde net tutum sergiliyoruz, çözüm konusunda da, güvenlik ve garanti konusunda da bizim tutumumuz nettir. Ama seçim atmosferine girerse, Rum tarafının bu anlaşma konusunda hangi tutumu sergileyeceği konusunda soru işaretlerimiz var. Şu anda çözüme karşı olan üç tane siyasi parti mevcut. Biz yapıcı yaklaşıyoruz, yapıcı yaklaşmaya da devam edeceğiz. Ne Annan'da ne de bu süreçte Mont Pelerin'de masadan kalkan, kaçan biz olmadık. Çünkü biz kendimize de güveniyoruz, tezlerimiz son derece nettir. Bu anlayış olursa çözüm olur. BM, KKTC'nin ve Türkiye'nin bu konudaki tutumunu biliyor ve her zaman da takdir ettiklerini de vurguluyor."