26.09.2014 Cuma 09:28
İşverenin yüzde 60, ölen işçinin yüzde 40 kusurlu bulunduğu iş kazası sonrası, yerel mahkemece ölen işçinin eşi ve çocuğuna verilen 35’er bin liralık manevi tazminat Yargıtay’ca çok bulundu. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi kararında, "Hakimin takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması gerekir. Tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Bu ilkeler gözetildiğinde davacılar yararına hükmedilen 35'er bin liralık manevi tazminatlar bir miktar fazladır." ifadeleri yer aldı. Aksaray’da 2012 yılında meydana gelen iş kazasında bir işçi hayatını kaybetti. Yapılan incelemelerde kazada işverenin yüzde 60, ölen işçinin ise yüzde 40 kusurlu olduğu belirlendi. Ölen işçinin eşi ve çocuğu Aksaray İş Mahkemesi’ne müracaat ederek, maddi ve manevi tazminatın ödetilmesini talep etti. Mahkeme, davacı eş ve çocuk için ayrı ayrı 35’er bin lira manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verdi. Mahkeme kararını hem davacılar hem de davalı taraf avukatları temyiz etti. İş kazası nedeniyle davalı işverenin yüzde 60; ölen sigortalının yüzde 40 oranında kusurlu olduğuna dikkat çekilen Yargıtay 21. Hukuk Dairesi kararında, Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarının adalete uygun olması gerektiği hatırlatıldı. Kararda, hükmedilecek paranın zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığı vurgulandı. YARGITAY: 35'ER BİN LİRA TAZMİNAT BİR MİKTAR FAZLA Manevi tazminatın bir ceza olmadığı, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasının amaçlandığının dile getirildiği Yargıtay 21. Hukuk Dairesi kararında, tazminatta takdir edilecek miktarın mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği vurgulandı. Kararda, şu ifadelere yer verildi: "22 Haziran 1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması gerekir. Bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Bu ilkeler gözetildiğinde davacılar yararına hükmedilen 35’er bin liralık manevi tazminatlar bir miktar fazladır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. Hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir."