"MİT'i ele geçirselerdi Başbakan'ı düşürürlerdi!"

‘Islak imza’dan ağırlaştırılmış müebbet ve Balyozla ilgili olarak da 16 yıl hapse mahküm edilen Dursun Çiçek soruları yanıtladı.

24.06.2014 Salı 15:02

‘Islak imza’dan ağırlaştırılmış müebbet ve Balyozla ilgili olarak da 16 yıl hapse mahküm edilen Dursun Çiçek bu davalar sürerken en çok konuşulan isimlerden biri oldu. Kamuoyu onu Ak Parti’yi ve Gülen’i bitirmek için plan yapan adam olarak tanıdı. O ise, başından beri böyle bir eylem planı hazırlamadığını, büyük bir kumpas sözkonusu olduğunu ifade etti. Kızkardeşleri başörtülüydü, oğlu Genç Siviller ile bağlantı halindeydi ve Ak Partiyi, Fethullah Gülen’i bitirmeye azmetmiş bir emir komuta zincirinin kilit adamı, hayatını o sıralar 24 yaşında stajyer bir avukat olan kızına teslim ediyordu. Anayasa Mahkemesinin yapılan başvurulara hak vermesi üzerine tahliye olan Dursun Çiçek’i merak etmek için çok fazla neden vardı. Dursun Çiçek, Habertürk'ten Nihal Bengisu Karaca'nın sorularını yanıtladı.  Önce andıçla suçlandınız, sonra irtica ile mücadele eylem planı ile. Neden israrla siz? Tuncay Güney’in 2001de verdiği ifade ile başlayan süreçte üç kurum hedef alındı. Biri MGK bünyesindeki toplumla ilişkiler başkanlığı. Onu 2004te kapattılar. İkincisi özel kuvvetler ki, Atabeyler operasyonu ile vs pasifize edildi. Üçüncüsü Genelkurmayda eski adı psikolojik harekat dairesi olan 2005’te Hilmi Özkük’ün imzasıyla bilgi destek dairesine dönüşen birim hedef alındı. Orayı hedef alınca daireleri ayakta tutan kim ise, onun da hedef alınması gerekti, o kişi de bendim. Neden ısrarla denizciler? Deniz kuvvetlerinin milli gemi, mill silah karadeniz ve akdeniz politikası gibi milli konularda , NATO’ya karşı Rusya ve Doğu ile ilişkiler gibi konularda İsrail ve ABD politikalarına aykırı olan fikirleri vardı. Darbeleri karacılar yapar, Denizci nasıl darbe yapabilir? Ama içerdekilerin \%70’i denizci. Bir nedeni de tabii rahmetli Güven Erkaya’nın laiklik konusunda çıkışlarının olması. Erbakan döneminde öne çıkan faaliyetleri Deniz Kuvvetlerinin tepki çekmesine neden olmuştu. Başından beri İrtica ile Mücadele Eylem Planını ben hazırlamadım dediniz, size neden inanalım? Suçlandığım, maruz kaldığım iddalara konu olan veriler gerçek dışı. Bütün bunları belgeleriyle ispat eden yüzlerce, tam 1700 CD gönderdik basına, siyasetçilere. 2004’te MGK karar almış, ortaya çıktı işte. Ben hazırlasaydım bu eylem planını, çıkıp alnım açık başım dik, evet ben hazırladım, çünkü devlet bu yönde karar aldı derdim. Ayrıca irtica benim alanım bile değil, başka bir dairenin göreviydi. İrtica konusunda bilgi toplama görevim bile yoktu benim. İrem Çiçek: Ben burada devreye gireyim. Sorguladıkları kişilerden bu planı gördüm diyen, haberdar olan tek kişi çıkmadı. Ortaya çıkarılan kağıt askeri yazım tekniğine uygun değil, babam hiçbir belgeyi dr ünvanını kullaharak imzalamış değil o güne kadar ki, o tür imzalarda titr kullanılmaz zaten. Tüm arşiv alınmış, 3 milyon adet belge incelenmiş. Genel kurmayın bütün bilgisayarları incelenmiş, böyle bir plan hazırlandığına dair iz bulunamadı, yok çünkü. Erzincan ile alakalandırılmaya çalışıldı babam, ama MİT , İçişleri Bakanlığı, Genelkurmay babamın Erzincan’a gitmediğine dair raporlar sundular mahkemeye, kaale alınmadı. Çünkü o tarihle ilgili uçak kayıtları, banka kayıtları, HTS raporları, telefon kayıtları hepsi incelendi, yok. Kağıtta parmak izi yok. Genelkurmaya giriş çıkış kaydı var üstelik o tarihte. Buradan ağırlaştırılmış müebbet alıyor babam. Nasıl alıyor? Soruşturma aşamasında adli tıpta ayarlanan heyet raporu ile. ‘ İmza Dursun Çiçek’in el ürünüdür’ diyen adlı tıp heyetindeki kişiler daha yeni sürüldüler. İKTİDAR MİLLİ ÇİZGİYE KAYINCA KOALİSYON ÇÖKTÜ Tahliye olunca bize kumpas kuranlar başbakanın odasına böcek koyanlardır diyerek paralel yapıyı işaret ettiniz. Daha önce yapı ile ilgili tesbitleriniz olmuş muydu? 2009 Haziranda, sahte belge ile itham edildiğim an anladım bu yapının işi olduğunu. Hasan Iğsız bu nedir? Dedi, ben de ‘bir kumpas geliyor ama bu kez yüzde yüz yaş tahtaya bastılar” demiştim. Aradan yıllar geçti. Ama benim 12 Haziranda söylediğim şeyleri şimdi herkes söylüyor. Peki bakar bakmaz bu işin paralel yapı işi olduğunu nasıl anladınız? Birincisi, sahte bir şey var, imza taklidi var, örgütsel yapı işi olduğu belli. İkincisi Taraf gazetesi Ak parti ve Güleni bitirme planı başlığı atarak faili açık etmiş oluyordu zaten. Çok açıktı, Paralel yapı hükümeti kendisiyle birlikte çalışmaya zorlamayı amaçlıyordu. Başardılar da, inandırdılar. İktidar inandı, halk inandı, eh çünkü TSK da darbe yapmıyor değildi ... Geçmişte darbe yaptı yeniden yapar demek, babası hırsız ise oğlu da hırsızdır demekle aynı. TSK da genç nesil böyle değil. Sonra ne oldu, sizce işler nasıl bu kadar değişti? 17 Aralık’ta hedefler değişti. Biz iktidarı değiştiririz, TSKyı , güçlü orduyu bu hale getirdik, hükümet de kim oluyor? Noktasına geldiler. Paralel yapıdaki güç zehirlenmesini gördü hükümet. MİT'İ ALSALARDI BAŞBAKANI DÜŞÜRÜRLERDİ Neden böyle yapıyor? Sizce amacı ne? Grup çıkarını temin etmek mi, küresel bir dizayna entegrasyonun sağlanması mı? Amaç kendi istedikleri kişileri güçlü hale getirmek. Herhalde İktidarın daha milli çizgiye kaydığını düşündüler. İsrail ve ABD ile ilişkiler konusunda da ters düştüler. Ama ters düşmeler bizim için iyi oldu. Bizim iktidara rağmen paralel yapı üyelerini ortaya çıkarmamız çok güç olurdu . Ama bu sayede 6 aylık süreçte 6 yıllık mesafe alındı. 7 Şubat hakkında ne düşünüyorsunuz? Silahlı Kuvvetleri teslim aldılar, MİT’i de alsalardı kontrol tamamen ellerine geçecekti. Başbakanı çok daha kolay düşüreceklerdi o zaman. ERGENEKON VE BALYOZ DAVALARI OLMASAYDI GEZİ OLMAZDI İrem Ç: Bütün bunlardan hükümet masum sonucu da çıkmasın. Gezi gibi bir olay oldu, orada yaşananlar var. İnsanlar da şunu düşünür o zaman ama, eğer Ergenekon ve Balyoz davaları olmasaydı, asker Gezi olayları sırasında görevi başında olsaydı kesinlikle Gezi’yi bahane edip darbe yapabilirdi. Yapar mıydı? Dursun Çiçek : Hayır. Bu davalardaki hukuksuzluklar olmasaydı Gezi olmazdı zaten. Gezi’nin merkezinde Ergenekon ve Balyoz’da mağdur olanlar ve yakın arkadaşları var. Bu ve bunun gibi davalar, siyasi iktidarın açıklamaları, polis şiddeti hızlandıran faktörler oldu. Başbakan tek başına paralel yapıya karşı tavır alabildi, çabaladı ve halkı kendi tarafına çekebildi. Koskoca TSK saldırıya uğradı ama doğru dürüst bir kurumsal refleks bile geliştiremedi. Nasıl oluyor bu? Dursun Çiçek: TSK bunu hükümetle haftalık toplantılarda ihdas ederek, kurumların konuşması yoluyla, ikna ederek, bu tehlikeyi siyasetin çözeceğini düşünerek çözebileceğini düşündü. Deniz kuvvetleri komutanı, karargahtaki bütün amirallerin istifasını alarak (Uğur Yiğitpaşa) Genelkurmay başkanına gidiyor bu işi çözün yoksa istifa ediyoruz diyor. Ama kendisine “biz cumhurbaşkanıyla başbakanla görüşüyoruz sabredin” deniliyor mesela. Ama belli oldu ki siyaset paralel yapıyı dikkate aldı. Başbakana meclis başkanına cumhurbaşkanına ve yakınlarına 40 kez, suçlamaların asılsız olduğuna dair belgeli kanıtlı mektup CD gönderdim. Emine Hanıma, Bilal Erdoğan’a, Abdullah Gül’e ve Gül’ün oğluna bile gönderdim. Bu bilgiler onlara aktı. Onlara kandılar, ama bize inanmadılar. Hükümete paralel yapı ile birlikte hareket etti diye kızgınlık var anlıyorum. Ama şunu merak ediyorum, sonuçta özel yetkili mahkemeleri kuran yasa çıkarken 2005’te, TSK ne düşünüyordu mesela, neden karşı çıkmadı? Bırakın karşı çıkmayı TSK o dönemde özel yetkili mahkemelerin kurulmasını destekledi. Terörle mücadele için bize lazımdı o mahkemeler. Düşünmedik ki bize karşı kullanılacak ? Rüyamıza bile girmezdi. Darbe yapmaya niyetlenseydik tedbirimizi de alırdık diyorsunuz yani.. -Evet darbe gibi bir şey yoktu . Şunu söyleyeyim mesela, neden 27 Nisan bildirisini yazan Yaşar Paşa? Neden çıkıp ben yazdım dedi? Çünkü küçük rütbeli subaylarla bu işi yapamayabilirdi . Genç subaylardan ileri yaştaki subaylara doğru yukarı çıktıkça insan haklarına verilen değer, çağı yakalama, demokrasi inancı değişiyor. Orgeneral oramirallerde darbeye eğilimli olma oranı \%30 ise teğmenlerde \%1 dir. “Genç subaylar rahatsız” sloganı ile çelişiyor bu… Onu söyleyenler gençler değil. Birileri kendi hayal ettikleri şeyi gençlere söyletmek istemiş olabilir. ELBETTE ORDU İÇİNDE DE HATALAR YAPILDI Gerçekten geriye dönüp baktığınızda hiç mi sorun görmüyorsunuz ? Benim dedem de albaydı, insanlar öteden beri fişlendi, ayrımcılığa uğradı bu kurumda. Eşi başörtülülere yapılanlar var, oğullarının yemin törenine giremeyen başörtülü anneler var… Evet bunları yapanlar vardı ve yanlış yapıyorlardı. Ama 2008’den itibaren bir düzelme de vardı . Manisa'daki 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı'nda düzenlenen yemin törenine alınmayan başörtülü anneler meselesi mesela. O hatayı yapan, merkezden emir almadan böyle uygulamalara gidenler aranıp ikaz ediliyordu. Ben 2004’te göreve geldiğimde şehit cenazelerinde namaz kılamıyorduk ama Şehit törenlerini 2005 yılında değiştirdik, namaz kılınmaya başlandı. TSK bu hataları, daha doğrusu istismara müsait şeyleri gördü ve tedbir alıyordu, düzeltiyordu.. O SEMİNERDEN HABERİM BİLE YOKTU Balyoz darbe planında bir listede ismim var. Bu listede ismim var diye şüpheli oldum. İskenderun’da alay komutanıyım o sırada. 1. Ordudan haberim yok , seminerden haberim yok, zaten emir- komuta zinciri ayrı. Akdeniz Bölgesinde Suga planında yardım edecekler listesi bu. Bu listede sadece 3 kişi sanık ve şüpheli olmuş, diğer 39 kişiye bir şey yok. Bunun için 16 yıl veriyorlar. Darbe yapan Evren’e müebbet hapis. Bana verilen ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis . Bu hukuk mu? Plan Seminerle ilgili görüşünüz ne? Bir senaryo var, bir ayaklanma olmuş, bastırmak için ne yaparsın? diye soruluyor. Türkiye’nin karıştığı bir olasılık bu. Bunu bastırmak için tümen komutanı da stada toplarım, eylemcileri korkuturum diye konuşuyor. Gerçek kişilerin belediye başkanlarının isimleri geçiyor, bu hayli korkutucu değil mi? Evet işin o kısmı disiplin suçudur. Gerçek isimler kullanılmamalı. Bunu yapanlar da hata yaptık diyorlar. Terfi ettirilmezdi, emekli edilirlerdi, ama darbe başka bir şey. Darbe ile suçlamak ayrı bir şey. Birinci ordu darbe yapamaz ayrıca. CUMHURİYET MİTİNGLERİ DE NORMALDİ, BAŞÖRTÜSÜ EYLEMLERİ DE… Cumhuriyet mitingleri hakkında ne düşündünüz? Asker destekledi Onu ADD yaptı, ama asker de destekledi evet… Şimdi de destek verebilir bazı şeylere, sessiz çığlık gibi adalet hukuk arayışlarına yine destek verir asker. Adalet arayışı tamam ama cumhuriyet mitingleri eşi başörtülü bir cumhurbaşkanı istemiyoruz diyerek yapılan, başkasınının özgürlüğünü bloke etmeyi planlayan mitinglerdi. Belki de kendi inanç ve doğrularına uygun cumhurbaşkanı isteyen kimselerdir sadece. Kendi düşüncelerini söylemek istemelerinde demokrasi açısından bir sıkıntı yok ve hatta demokrasi tam da bu. Sen kendi mitingini yaparsın, başkası da kendi görüşünü ifade etmek için miting yapar. Askerin desteklediği mitingle diğeri bir mi? Asker ile sivilin hak ve özgürlükleri kısıtlayan bir laiklik mantığında ortaklaşması normal sayılabilir mi? Ben öyle bakmam. Çünkü mitingi yapana göre etiket kesmek gerekir o zaman. Başörtüsü serbest olsun diyene miting serbest diğeri serbest olmasın denemez. Başörtüsü serbest olsun diyen eylemleri normal karşılıyor muydunuz? Normal tabii. İkisi de normal. Demokrasi de iki taraf da görüşünü açıklar, toplum izler, hangisini ezildiğini düşünüyorsa tercihini yapar. Başörtüsü serbestisinde nitekim bu mücadelenin sonucunda bu noktaya geldik. MÜRTECİ DİYE YAFTALANMAYI BEKLERKEN… Dursun Çiçek denince irtica ile mücadele geliyor hep akla. Benim üç kızkardeşim var üçü de örtülü. Birisi sizin stilde. Benim böyle bir sorunum olsaydı, rahmetli babama baskı yapardım en azından, beni de kırmazdı, ailedeki başları açtırırdık (gülüyor) Böyle bir sorunumuz yok Başörtülü kızkardeşleriniz sizi askeri lojmanda ziyaret edebiliyorlar mıydı? Sorun olmuyor muydu? Orduevinden atıldığımız dönemler oldu zira… Evet gelirlerdi, hatta hanım sık gelip giderlerse senin mesleki kariyerin zarar görür, sana irticacı derler sonra, dikkat et derdi. Ama tabii ki dikkat etmezdim, onlar kardeşlerim. Sonunda ne noktaya geldik.Mürteci damgası yeme riskim vardı ama kamuoyu tam tersine ikna edildi beş yıl içinde. Hükümete önereceğiniz bir şey var mı? Ülkeyi yönetenlerin önüne gelen bilgileri tarafsız değerlendirmesi lazım. Dursun Çiçek’in mektubu ile polis istihbaratının verilerine bakarken bir şüphesi olduğunda Dursun Çiçek’e de itibar etmesi lazım. Aldatılmaması lazım bundan sonra yöneticilerin . Kumpasları ülke gündeminden çıkarmamız lazım SİSTEMİ İYİ KURMUŞLAR Bize kumpas kuruldu iddianıza binean, bahsettiğiniz ‘paralel yapı’ varlığını neye dayandırıyorsunuz? Ne yaşadınız? İrem Çiçek: Çok şey gördük, sadece bizimle ilgili de değil aslında. Mehmet Ali Çelebi gibi örnekler var. Tek bir amaç vardı: TSKdaki bütün başarılı subayları tasfiye etmek. Tüm teğmenler dönem birincisi mesela. Deliller de çok önemli. Çelebi’nin telefonuna Hizbullahla ilgili yüklemeler yapan Fatih emniyetindeki polis belli, suç duyurusunda bulunuluyor ve takipsizlik kararı veriliyor, o adam daha yeni sürüldü. 11 Kasım 2009. Babam sorulara cevap veriyor daha, ve o sırada TRT’de alt yazı geçiyor “Dursun Çiçek tutuklanma talebiyle mahkemeye sevkedildi “ Savcıya soruyorum bunu görmüyor musunuz? “Basın yargıya müdahale ediyor” diyorum, “amaan onlarla mı uğraşacağız” diye cevap alıyorum. Yayınlanacağını zaten biliyor. Zaten bir kaç saat sonra da alt yazıda geçen aynıyla gerçekleşiyor. Her safhada işbirliğini görüyorsunuz. Nitekim 12 Haziran 2009 da başlıyor babamla ilgili süreç. Ama dinleme kararı tam altı ay önce alınmış! Ortada ne eylem planı var, ne soruşturma var. Polisler ve 10. Ağır ceza mahkemesi hakimi Ali Efendi Peksak , dinleme kararı almışlar, ama başka bir Dursun çiçek’i dinlemişler yanlışlıkla. Dursun Çiçek: Bana izafe ettikleri eylem planının üzerinde 14 ayrı parmak izi var. Aralarında benim parmak izim yok. Polis ‘bize de ait değil’ dedi. ‘Araştırın’ diyoruz, hareket yok. İmkanları varsa bile bulmak istemedikleri o kadar belli ki. Erzincan’da bağlantı kurdukları bir gizli tanık var, biri savcı Efe adlı, Bayram Bozkurt. İzmirli, 20 ye yakın dosyası var. Rüşvet tarihi eser kaçakılığı. Sen burada gizli tanıklık yap demişler, aklan demişler belli. Mahkemede de gelip konuştu: Üniformamın rengini haki olarak hatırlıyor, ama ben denizciyim, haki renk üniforma giymem, bu kez beyaz diyor,oysa ocak şubat ayıyla ilgili ifade veriyor ve o aylarda denizci beyaz giymez, siyah giyilir. Böyle bir komedi.Sonra bu adam yeni dönem değişik isimle tekrar savcı yapıldı. Kimliği değiştirilmiş ve yeniden göreve gelmiş. 2014 Mart’ında oldu. Karşı gazetesi üst üste manşet yaptı ve hiç düzeltme gelmedi. Sistemi kurmuşlar, istediklerini yapıyorlar.(Habertürk)