Kitabı ve Peygamberi Yanlış Tanı(t)mak

26.09.2012 Çarşamba 07:50

22 Eylül Cumartesi günü İstanbul sıra dışı bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Daha önce iki kez Diyarbakır’da gerçekleştirilen etkinliğin ilk metropol deneyimi de diyebiliriz.Bu buluşma için Suriye, Irak ve Anadolu’nun birçok yerinden Seyyidler bir araya geldiler. Ortadoğu’nun günümüz çeşitliliğine ayna tutarcasına Türkçe, Arapça, Kürtçe veya Zazaca konuşan; Sünni, Alevi yahut Şii mezheplerine bağlı yüzlerce Peygamber torunu birlik, beraberlik mesajlarını yineledi.Benzeri faaliyetlerin daha geniş katılımlarla Ankara, Bağdat, Kahire, Tahran, Doğu Kudüs ve Hicaz’da da yapılmasının sembolik önemden ziyade pratik sonuçlar doğurabilmesi kuvvetle muhtemel. Tabii bu şehirlerin arasına Şam’ı da eklemek lazım...Ama malum, şu anki konjonktür buna pek imkan vermiyor. Oysa İslam dünyasında yeni Şamlar görmemek için atılabilecek adımlardan biri de Seyyidlerin bir aradalıkları olabilir. Müslüman toplumların nezdinde –en azından Dedelerine duydukları saygının tezahürünce- itibar gören Seyyidlerin birlik mesajları soğuk kalpleri ılıtabilir. En azından ötekini tanıma ve önyargıları kırma noktasında işe yarayabilir.Evet!.. “Öteki” diye yazarken kalem titremekte…Aynı dili konuşmamak veya farklı mezheplere bağlı olmak nedeniyle herhangi bir Seyyid bile birilerinin ‘ötekisi’ olabiliyor. Lâfzen tüm Müslümanların saygısını ve kabulünü kazanmış insanlar, pratikte aynı değeri elde edemiyorlar. Böylesi durumlar bile değişik yüzleşmelere, sonu birliğe ve hayra dayanacak sorgulamalara vesile olabilir, diyerek bu bahisten kaçıyorum.Asıl üzerinde durmak istediğim nokta, o buluşmada da dile getirdiğim ülkemize dair güncel bir kaygı…Evet, birçoklarımız açısından hayli sevindirici bir gelişme yaşıyoruz. Kuran-ı Kerim ve Siyer-i Nebi okullarda seçmeli ders oldu. Tartışma düzeyimiz hâlâ laik-antilaik düzeyde kaldığı için “Bu derslerin seçilmesinde öğrencilere ve velilerine baskı olacak mı?.. İyi de bunca İmam-Hatip Lisesi varken gerçekten bu derslere ihtiyaç var mı?” kabilinden gelen sorular meselenin kalbine değmekten hayli uzak…Tartışmadığımız dahası öneriler sunmadığımız esas durum şu: Nasıl bir Kuran-ı Kerim ve Siyer-i Nebi dersi öğrencileri beklemekte?Müfredat neler içerecek? Kuran dersi alan öğrenciler bu dersten sonra bazı yaygın kanaatlerin aslında birer hurafeden ibaret olduğunu öğrenebilecek mi? Yoksa birçok İmam Hatip mezunu gibi okuduklarını anlayamayan ama “Ben zaten biliyorum!..” diyen yarı cahiller mi yetiştireceğiz?Öğrenciler yakarak ceza vermenin sadece Allah’ın takdirinde olduğunu ve haliyle Madımak’ta “Allah-u Ekber” diye bağıranların en başta Kuran’a muhalif davrandıklarını öğrenebilecek mi?Siyer-i Nebi dersinde diğer tarih derslerinde olduğunca kronolojik olarak sadece savaşlardan bahsedip ordu milleti, ordu ümmete mi tevil edeceğiz?Resûlullah’a hakaret edenleri protesto etmek niyetiyle toplananların elçi öldürmek sûretiyle aslında Nebinin pak sünnetini ayakaltı ettikleri anlatılabilecek mi?Resulullah’ın örnek hayatı ışığında hak arama ve özgürlük mücadelesinin ahlâksal ilkeleri müfredatta yer alıyor mu?Ez cümle; toplumun önüne karşılıksız çek konulacak olursa bu derslerin varlığı, yokluğundan daha acı sonuçlar da doğurabilir.Tarih şahit!..Kitabı ve Peygamberi yanlış tanımak veya tanıdığını zannetmek hiç tanımamaktan daha çok zarar vermiştir.