İTÜ'deki FETÖ yapılanmasına dava açıldı

FETÖ'nün İstanbul Teknik Üniversitesindeki akademik yapılanmasına ilişkin, aralarında akademisyenlerin de bulunduğu 22'si tutuklu, 3'ü yakalamalı 35 şüpheli hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan, onbeşer yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. İlk duruşma 15 Mayıs'ta Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayında yapılacak.

20.02.2017 Pazartesi 15:55

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) İstanbul Teknik Üniversitesindeki akademik yapılanmasına ilişkin, aralarında akademisyenlerin de bulunduğu 22'si tutuklu, 3'ü yakalama kararıyla aranan 35 şüpheli hakkında, ''silahlı terör örgütüne üye olmak'' suçundan, onbeşer yıla kadar hapis cezası talebiyle dava açıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Mehmet Şenay Baygın tarafından hazırlanan ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen 233 sayfalık iddianamenin detayları belli oldu. Bir kısım şüpheliler hakkında soruşturmanın sürdüğü, 35 şüpheli hakkında dosyadaki işlemlerinin tamamlandığı kaydedilen iddianamede, diğer FETÖ/PDY iddianamelerinde olduğu gibi, örgütün mali, kültürel, yargı, askeri ve emniyet yapılanması ile Türkiye'deki eylemleri anlatıldı. İddianamede, İTÜ Rektörlüğü tarafından darbe girişiminin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 25 Temmuz 2016 tarihli yazıda, "15 Temmuz 2016'da FETÖ tarafından darbe kalkışması başlatıldığı, halen devlet imkanları kullanılarak çeşitli fiili saldırı ve tehdit yöntemleriyle kaos ortamı yaratılarak sürdürülmeye çalışıldığı" bilgisine yer verilerek, bu örgütle bağı kuvvetle muhtemel olan ve üniversite imkanlarını bu hain amaç için kullanma şüphesi bulunan personel hakkında idari işlem başlatıldığı, söz konusu kişilerin de savcılığa bildirildiği ve bu şekilde soruşturmanın başlatıldığı belirtildi. "FETÖ/PDY'nin, amacına ulaşabilmek için üniversitelerde en katı şekilde örgütlenme içine girdiği vurgulanan iddianamede, örgütün Türkiye'de 17 üniversiteyi bizzat kurup faaliyete geçirdiği, bu üniversitelerin daha sonra 23 Temmuz 2016'da 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldığı hatırlatıldı. Yurt dışında faaliyet gösteren üniversitelerin de sıralandığı iddianamede, üniversitelerde okuyan öğrencilere örgüt tarafından ev ve yurtlar tahsis edildiği, öğrencilerin buralarda "ağabey" ve "ablalar" tarafından örgütsel eğitime, denetime tabi tutulduğu, ışık evlerinden, dershanelerden yetiştirilen öğrencilerin, örgütün istediği bölümler için üniversiteye hazırlandığı ve üniversite sınavlarında bu bölümlere girebilmeleri için her türlü sınav yolsuzluğunun yapıldığı anlatılan iddianamede, şunlar kaydedildi: "Üniversiteye giren bu öğrenciler, örgütün üniversite imamları tarafından korunmuş ve örgüt hiyerarşisi içerisinde ileride tayin edilecek görevler için özel olarak yetiştirilmiştir. Üniversite sonrası yüksek lisans, doktora, yurt dışı eğitimleri almak için her türlü hukuk dışı yollar kullanılmıştır. Örgüt, akademik kadrolara kendi üyelerini yerleştirmek için Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) sorularını ele geçirerek örgüt üyelerine sızdırmıştır. Yüksek lisans, doktora ve ALES sınavlarında çaldığı sorular sayesinde üniversitelere 2002-2013 yılları arasında 8 bin 500 civarında akademisyen yerleştirildiği tahmin edilmektedir." Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerinin FETÖ'nün akademideki yapılanmasını bir kez daha gözler önüne serdiği vurgulanan iddianamede, şu değerlendirme yapıldı: "Bank Asya'nın mevduat varlığının, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) 24 Aralık 2014'te el koymadan önce 15 milyar liradan 6,9 milyar liraya gerilediği belirtilmişti. BDDK verilerine göre, bu mevduatın yüzde 20'sinin akademisyenlere ait olduğu, aynı tarihte Bank Asya'da 168 akademisyen ve eşlerine ait toplam 1 milyar 132 milyon lira bulunduğu tespit edilmiştir. Bank Asya'yı kurtarmak için FETÖ'nün, akademisyenlerini de harekete geçirdiğinin ortaya çıktığı, Fetullah Gülen'in talimatıyla bankayı kurtarmak için harekete geçen FETÖ'nün, himmet paralarını 5 bin akademisyen üzerinden bankaya yönlendirdiği, bankaya 5 milyar lira yatırıldığı, örgütün Bank Asya'yı kurtarmak için 'himmet akademisi'ni kullandığının ortaya çıktığı, 17-25 Aralık darbe girişiminden sonra bankaya, 5 bin akademisyen üzerinden yaklaşık 5 milyar lira fon yönlendirildiği, bir araştırma görevlisinin hesabından 42,5 milyon lira çıktığının tespit edildiği, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) uzmanlarının 17-25 Aralık darbe girişimi sonrasında Bank Asya hesaplarına yönelik incelemelerinin, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nda (DDK) raporlaştırıldığı görülmüştür." İddianamede, "Şüphelilerin büyük çoğunluğu örgütle bağlantıları nedeniyle ihraç edilmiş ya da hakkında disiplin soruşturması uygulanması nedeniyle olası adli tahkikatta delil bırakmamak için ikametlerinde, dijital materyallerde ve örgütsel dokümanlarda temizlik yaptıkları değerlendirilmiştir." denildi. İddianamede, hakim kararı ile el konulan şüphelilere ait dijital materyallerin incelemelerinin henüz tamamlanmadığı ve yoğunluk ile zaman alacağı bilgisi bulunduğundan, dosyanın sürüncemede kalmaması için bu konuya ilişkin rapor geldiğinde derhal mahkemeye sunulmak üzere, beklemeden kamu davasının açılmasının zaruri olduğu vurgulandı. - İtirafçı şüpheliler ByLock'u kabul edip, isim verdiler İddianamede, 7'si doçent, 16'sı araştırma görevlisi, 12'si memur olmak üzere toplam 22'si tutuklu 3'ü firari 35 şüpheliden, 28'inin örgütün şifreli haberleşme programı olan ByLock kullanıcısı olduğu vurgulanarak, 3 şüphelinin etkin pişmanlıktan yararlanarak hem ByLock programını kullandıklarını kabul ettikleri ve söz konusu programı kimin aracılığıyla indirdiklerini anlattığı kaydedildi. Şüpheli itirafçıların ifadesine de yer verilen iddianamede, örgüte ilişkin bilgilere ve örgüt içerisinde ''ağabey'' ve ''abla'' konumunda bulunan şüphelilerin isimlerine de yer verdikleri belirtildi. Şüphelilerin ByLock isimli programı kullanmaları, örgütün çağrısı üzerine Bank Asya'ya yeni hesap açıp ya da açılmış olan hesaplara yüklü miktarda para yatırmaları, örgütsel simge olan 1 doların ele geçirilmesi ve yine örgüt çağrısı üzerine Digitürk platformundan çıkmaları delil olarak gösterilen iddianamede, tüm dosya kapsamında şüphelilerin hakkında yeterli delillerin bulunduğu ve bu nedenle ''silahlı terör örgütüne üye olmak'' suçundan 7,5 yıldan onbeşer yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları talep edildi.   İddianamenin kabulüne ve ilk duruşmanın 15 Mayıs'ta Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayında yapılmasına karar veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, tensip zaptında 22 sanığın tutukluluk hallerinin devamına, firari 3 sanık hakkındaki yakalama emrinin infazının beklenilmesine ve diğer tutuksuz sanıkların duruşma günü hazır olmaları için yazı yazılmasına hükmetti.