06.12.2013 Cuma 11:57
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e doktor bir annenin gönderdiği mektup, uyuşturucu karşısında ailelerin çaresizliğini gözler önüne serdi. Anne, mektupta "Oğlumu kurtarın. Benden para alıp yarım saat içinde temin ediyor. Maddeyi bulup eve dönüyor. Vermeyince tehdit ediyor, evi dağıtıyor, işyerime geliyor. Çocuğumu kendi ellerimle zehirliyorum. Bana cezaevinden hasta uyuşturucu satıcılarını getiriyorlar. Onları tedavi ediyorum. Onlar benim çocuğumu öldürüyor. Hayatımda hiç bu kadar çaresiz kalmadım" dedi. Annenin bu çığlığına Köşk duyarsız kalmadı. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekteterliği, hızla olaya el koydu. İstanbul Valisi Avni Mutlu'ya resmi yazıyla talimat verildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Sağlık Müdürlüğü ekipleri, hem uyuşturucu temin edenlerin yakalanması hem de tedavi için gizli çalışma başlattı. Köşk, gizli yürütülen bu çalışma sonunda bilgi istedi. İstanbul'da bir devlet hastanesinde görev yapan 25 yıllık diş doktoru B.S. 20 yıl önce eşini kaybetti. Kendini oğlu İ.G.'ye (21) adadı. Evlenmedi, onu en iyi okullarda okuttu ancak tüm çabaları sonuçsuz kaldı. Liseden sonra okuluna devam etmeyen oğlunu bir sabah odasında kaskatı kesilmiş bir şekilde gördü. Ağzından köpükler geliyordu. Odada turuncu paketlerde 'Bonzai' denilen kimyasal uyuşturucu vardı. O günden sonra tedavisi için çabaladı. Çaldığı tüm kapılar "Önce oğlunuzun tedaviyi kabul etmesi gerekiyor" diye yüzüne kapandı. İşte gözü yaşlı annenin SABAH'a anlattıkları: Bu sürece nasıl geldiğini anlamadım. Para vermediğim zaman ortalığı yıkıyor. Beni tehdit ediyor ve işyerime geliyor. Evde kilitli kapının ardında oturuyorum. Oğluma karşı göz yaşartıcı sprey taşıyorum. Cezaevinden hasta getiriyorlar. Uyuşturucu satıcılarına ben bakıyorum. Diğer taraftan çocuğum onlara para veriyor ve onlar tarafından zehirleniyor. Düşünebiliyor musunuz, ben onlara şifa veriyorum. Onlar çocuğumu öldürüyor. Önce günde 30 lira istedi. Son zamanlarda bu 120 liraya çıktı. Parayla, çocuğumu kendim zehirliyorum. Ama yapacak başka bir şeyim yok. Erkek kardeşim diyor ki "Oğlun kullanılıyor ve sen de haraca bağlandın." Mevcut şartlarda uyuşturucu madde tedavisi, kişinin kendi isteğiyle oluyor. Tedaviyi kabul etmeyenler için devlet bir düzenleme yapsın ve en azından bir kez olsun zorla gözetim altına alarak tedavi şansı versin. Oğlum evden çıkıyor ve yarım saat içinde uyuşturucuyu bulup geri dönüyor. Polisi aradım. Bana "Bunlar bir tane değil ki. Hangi birini alalım" cevabını veriyor. Askere giderse uzak kalır diye asker kaçağı olduğunu ihbar ettim. Onunla da kimse ilgilenmedi. Belki birkaç gün cezaevine girer, uyuşturucudan uzak kalırsa kafasını toparlar umudu ile oğlumu defalarca narkotik polisine şikâyet ettim. Hapse girsin ki biraz uzak kalsın diye şikâyet ettim. O kadar sanatçı alıp götürüyorlar. Benim oğlumu niye götürmüyorlar? Kimse gelip sormadı bile. BİMER'e yazdım. Doktorlar "Kendisi karar verecek, bizim alıp götürmemizle tedavi olmaz" dediler. Son çare olarak cumhurbaşkanına yazdım. Onun üzerine polisler geldi ve sanırım bir soruşturma başlatacaklar. 24 bin 599 uyuşturucu operasyonu Emniyet verilerine göre; Türkiye'de geçen yıl 24 bin 599 uyuşturucu operasyonu yapıldı. 47 bin 153 kişi gözaltına alındı. Operasyonlarda 74 ton 605 kilogram esrar, 11 ton 27 kilogram eroin, 402 kilo kokainle 1 milyon 694 bin 379 ecstasy ele geçirildi. Son 5 yılda uyuşturucu kaçakçılarına yönelik operasyonlar yüzde 48, gözaltına alınan şüphelilerin sayısı ise yüzde 55 arttı. Bir önceki yıla göre operasyon sayısında yüzde 30, şüpheli sayısında ise yüzde 19'luk artış gerçekleşti. EGM Türkiye Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) tarafından yapılan Türkiye'de Genel Nüfusta Madde Kullanım Yaygınlığı Araştırması'na göre; Türkiye'de bir yılda 105'i doğrudan, 260'ı dolaylı olmak üzere toplam 365 kişi uyuşturucu maddeden öldü. Doğrudan madde bağlantılı ölenlerin yüzde 95.2'si erkek, yüzde 4.8'i kadın. Uyuşturucudan ölen erkeklerin yaş ortalaması 33.5 oldu. Uyuşturucu kullanan erkeklerin en küçüğü 13, en büyüğü ise 79 yaşında öldü. Uyuşturucudan ölen kadınların yaş ortalaması 43.2 iken bunların en küçüğü 22 yaşında, en büyüğü ise 75 yaşında. Uyuşturucu kullananların yüzde 3.1'inin üniversite, 2.6'sının lise, 3.2'sinin ortaokul mezunu olduğu, 2.6'sının ise eğitim almadığı tespit edildi. Kullanıcılardan yüzde 3.8'inin bekar, yüzde 2.4'ünün evli, yüzde 1.5'inin ise dul, boşanmış ve ayrı yaşadıkları belirlendi.