25.01.2017 Çarşamba 16:00
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, ABD Federal Soruşturma Bürosu FBI'ın, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) bazı üst düzey yöneticisine ilişkin bilgi verilmesi talebiyle gönderdiği bir belgeyi yok ettikleri, birini mevzuata aykırı biçimde arşive kaldırdıkları gerekçesiyle aralarında eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in de yer aldığı 18 eski istihbarat görevlisi hakkında hazırlanan iddianame mahkemeye gönderildi. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, bilgi istenenlerden birinin, 2007'de New York'ta havalimanında FBI yetkililerince sorgulanan FETÖ'nün sözde "emniyet imamı" Osman Hilmi Özdil olduğu, FBI'ın, Özdil'in üzerinden çıkan notlara ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğüne bilgi verdiği ve buna göre notta, sonradan Ergenekon ve 28 Şubat davalarında sanık olacak bazı kişilerin isimlerinin bulunduğu belirtildi. "Elde edilen bilgiler çerçevesinde Özdil'in üzerindeki belgelerde adı geçen kişilerin bir bölümünün, 12 Haziran 2007 günü Ümraniye'de bir gecekonduda el bombalarının bulunmasıyla başlayan Ergenekon davası sanıkları arasında yer aldığı, bu şahıslar hakkında henüz bir soruşturma süreci dahi başlamamışken, aylar öncesinde adı geçen kişilerle herhangi bir şekilde ilişkisi bulunmayan Özdil'in 18 Nisan 2007'de ele geçirilen notları arasında isimlerinin yer almasının, davanın önceden planlanıp kurgulandığını, Fetullah Gülen ve örgüt yöneticilerinin emri ile çok amaçlı planlanıp uygulanan stratejik harekatın bir parçası olduğunu, talimatın yurt dışından canlı kurye ile geldiğini ispatlamıştır." ifadesi yer alan iddianamede, soruşturmanın, polis müfettişince hazırlanan disiplin raporu üzerine başlatıldığı bildirildi. İddianamede, FETÖ'nün sözde "emniyet imamı" olan "Kozanlı Ömer" kod adlı Osman Hilmi Özdil ve "Sinan" kod adlı istihbarat teşkilatı sorumlusu Murat Karabulut’un 12-18 Nisan 2007'de ABD'ye giriş ve çıkışları esnasında sorgulandıkları ifade edildi. FBI irtibat görevlisinin, 5 Kasım 2007'de, bu kişilerden çıkanları gösteren 14 sayfa belgeyi, zanlılardan dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Uluslararası İlişkiler Şube Müdürü Ufuk Gürsoy Yavuz'a elden teslim ettiği anlatılan iddianamede, bu şekilde temin edilen belgelerin üst müdürler Recep Güven ve Ramazan Akyürek'in bilgisi dahilinde imha edildiği aktarıldı. Disiplin raporuna göre, aynı örgüte bağlı zanlıların, elden teslim alınan resmi belge niteliğindeki yazıların ileride FETÖ aleyhine delil olarak kullanılmasını engellemek maksadıyla arşivlerdeki diğer belgeler gibi imha ettikleri kaydedilen iddianamede, İstihbarat Daire Başkanlığının arşivinde FBI'ın elden teslim ettiği yazıyla ilgili herhangi bir bilgi bulunmadığının 4 Şubat 2014'te belirlenmesi üzerine yazının suretinin FBI'dan tekrar istendiği vurgulandı. İddianamede, FBI'ın 29 Ocak 2008'de İstihbarat Daire Başkanlığından Mustafa Özcan'ın yanı sıra FETÖ'nün 6 yöneticisi hakkında bilgi talep ettiği belirtilerek, 8 ve 15 Şubat'ta şubede FBI yetkilisiyle 2 toplantı yapıldığı, bu toplantılarla ilgili belge oluşturulup, tarayıcıdan geçirilmeden evrakla örgüt ve kişi irtibatı kurulmadan arşive yollandığı, Emniyet Genel Müdürlüğünden 15 Şubat 2008'de FBI'a iletilen cevabi yazıda Özcan ile Süleyman Tiftik, Şerif Ali Tekalan, Harun Tokak, Mehmet Hanefi Sözen ve Osman Hilmi Özdil'e ilişkin bilgiler yer aldığı ifade edildi. FBI'ın 29 Ocak'taki yazısında adları geçen Özcan, Özdil, Tiftik, Tekalan, Sözen ve Tokak'ın "dikkat çekici kişiler" olarak belirlendiğine işaret edilen iddianamede, bu şahıslar hakkında dönemin istihbarat personeli tarafından FBI'a verilen cevapta, "Bu kişilerin El Kaide, İBDA-C, Hizbullah ve PKK/KONGRA-GEL gibi terör örgütlerinin hedefi konumunda oldukları, bahse konu şahısların uluslararası ilişkilerinin yoğun olabileceği, mesleki pozisyonları itibarıyla zaman zaman yurt dışına giriş çıkış yaptıkları, herhangi bir terör örgütü ile irtibatları olmadığı gibi (irtibatları) olabileceği şüphesine mahal verecek durumları olmadığı, bahse konu şahısların herhangi bir terörizm soruşturmasında yer almasının uygun olmayacağı" şeklinde görüş bildirildiğine dikkat çekildi. - "İşlemi yapanları çok telaşlandırdı" Polis memuru Cemal Kalay'ın 2014'te alınan ifadesinde, evrak-şahıs ilişkisi kurulmayan, tarayıcıdan geçirilmeyen evraka ilişkin, "Normal şartlarda şahıs ilişkilerini kurmuş olmam gerekirdi. Böyle yapmışsam bu eksik ve hatalı bir işlemdir. Bunun böyle olmasının sebebi bu evrak şubemize geldiğinde işlemler yapılırken olması gerekenin üzerinde önem verildiğini, işlemi yapanları çok telaşlandırdığını, tekrar tekrar yazılıp yazıların değiştirildiğini hatırlıyorum." beyanında bulunduğu nakledilen iddianamede, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının FETÖ'nün "tepe yöneticiler" soruşturmasında şüpheli konumundaki 7 kişi hakkında 2 ayrı tarihte gelen evraktan birinin tamamen ortadan yok edilmesi, diğerinin ise evrak-şahıs ilişkisi kurulmayarak, tarayıcıdan geçirilmeden işlem görmesinin basit bir ihmal yahut hatadan kaynaklanamayacağı vurgulandı. Zanlılardan Ramazan Akyürek'in de arasında bulunduğu birçoğunun daha önceki FETÖ soruşturmalarında da şüpheli olduklarına işaret edilen iddianamede, şüphelilerden Adem Polat, Ali Poyraz, Cemal Kalay, Gökay Havabulut, Hasan Alperen, Mustafa Sakin, Ramazan Akyürek ve Recep Güven'in kendisi veya yakınlarının FETÖ'nün finans kuruluşu Bank Asyada hesapları bulunduğu, örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in "Bank Asyaya para yatırın" talimatı vermesinin ardından hesapların bazılarında artış olduğu kaydedildi. Şüphelilerden Ali Osman Öztürk'ün eşi Kamile Öztürk'ün, Ramazan Akyürek'in oğlu Ahmet Akyürek'in, Yunus Hazar'ın eşi Necibe Hazar'ın KPSS sorularının sızdırılmasına ilişkin soruşturmanın zanlılarından olduğu bildirilen iddianamede, Akyürek ile 14 şüphelide örgütün şifreli haberleşme programı ByLock bulunduğu, Akyürek'in oğlu adına kayıtlı hat üzerinden ByLock kullandığının belirlendiği ifade edildi. İddianamede, zanlıların, FETÖ çatı davasının firari sanığı da olan Özdil ile irtibatlarına ilişkin şu bilgiler verildi: "FETÖ tarafından sözde 'emniyet imamı' olarak görevlendirilen Özdil'in HTS kayıtlarından tespit edilebilen emniyet mensuplarıyla irtibatlarına bakıldığında, çeşitli rütbelerdeki 547 emniyet görevlisiyle irtibatının olduğu, bunlardan 92'sinin İstihbarat Daire Başkanlığı, 52'sinin illerdeki İstihbarat Şube Müdürlükleri, 20'sinin KOM Daire Başkanlığı, 6'sının illerdeki KOM Şube Müdürlükleri, 78'inin Emniyet Genel Müdürlüğünün amir kadrosunu yetiştiren Polis Koleji ve Polis Akademisi, 14'ünün Emniyet Genel Müdürlüğünün diğer eğitim kurumları, 15'inin Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve TBMM Koruma Daire Başkanlıkları, geçici görevlendirmeyle 3'ünün İçişleri Bakanlığı, 3'ünün Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, birinin MİT Müsteşarlığı, 2'sinin İçişleri Bakanlığı Müsteşarlık Özel Kalem Müdürlüğü ve birinin Dışişleri Bakanlığı, 35'inin Personel Daire Başkanlığı ve 85'inin ise Emniyet Genel Müdürlüğünün diğer daire başkanlıklarında görev yaptıkları belirlenmiştir. Özdil'in, en üst rütbeden en alt rütbeye, merkez birimlerinden taşra birimlerine, İstihbarat, KOM, TEM gibi operasyonel birimlerden tüm tayin ve terfi işlerini düzenleyen idari birimlere ve eğitim kurumlarına kadar çok çeşitli birimlerden, illerden ve rütbelerden kişiyle irtibatının olması, örgütün Emniyet Genel Müdürlüğü içerisinde ciddi ölçüde örgütlenmiş olduğunu göstermiştir." Emniyet Genel Müdürlüğünün eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, eski emniyet müdürleri Recep Güven ve Lokman Kırcılı ile Hasan Alperen, Mutlu Köselı̇, Serdar San, Ufuk Gürsoy Yavuz, Adem Polat, Ahmet Yavuz, Alı̇ Madan, Alı̇ Poyraz, Alı̇ Osman Öztürk, Cemal Kalay, Gökay Havabulut, Mustafa Sakı̇n, Oğuz Kı̇remı̇tcı̇, Sadık Akpınarlı ve Yunus Hazar'ın "şüpheli" olarak gösterildiği iddianamenin kabulü halinde zanlılar "terör örgütü üyesi olmak" ve "resmi belgeyi bozmak, yok etmek ve gizlemek" suçlarından yargılanacak. New York'ta, Özdil ve Karabulut'un çantasından çıkanlar İddianameye göre, FBI'ın İstihbarat Daire Başkanlığına gönderdiği 5 Kasım 2007 tarihli İngilizce belgede özetle, "New York JFK Havalimanı'nda 18 Nisan 2007'de yapılan rutin kontroller esnasında Osman Hilmi Özdil ve Murat Karabulut'un birlikte seyahat ettiklerinin tespit edildiği, üzerlerinin arandığı, bazı belgelere el konulduğu ve ifadelerinin alındığı" belirtildi. Özdil'in "iş amacıyla ABD'yi ziyaret ettiğini", Karabulut'un ise "Özdil ile 12 Nisan 2007'de Türkiye'den beraber ABD New York JFK Havalimanı'na geldiklerini ancak ABD'de bulundukları süre içerisinde birlikte olmadıklarını, Özdil'in ABD'de kimlerle birlikte olduğunu veya nerede konakladığını bilmediğini" ifade ettiği aktarıldı. FBI, İstihbarat Dairesi Başkanlığına elden teslim ettiği 14 sayfalık metinde Özdil ve Karabulut'un üzerlerinde çıkanları listeledi. Buna göre, Özdil'in üst aramasında kişisel bazı evrakının yanı sıra, kısa notlar ve isimler, "birinci akabe biatına katılanların isimleri", psikolog, polis, avukatlar ve şirketlere ait bazı kartvizitler, Karabulut'ta ise kişisel evrak ile kartvizitler, ödeme belgeleri, bazı isimler ve telefon numaralarının yazılı olduğu notlar, konakladığı otele ilişkin ödeme belgesi ve biniş kartı ele geçirildi. Özdil'in üst aramasından çıkan notlara yer verilerek, şu bilgiler paylaşıldı: "FBI tarafından gönderilen ve 18 Nisan 2007 tarihinde Osman Hilmi Özdil'in üzerinden elde edilen belgelerdeki el yazısıyla yazıldığı belirtilen bir not kağıdında daha sonra kamuoyunda 'Ergenekon Davaları' olarak bilinen soruşturmalarda tutuklanan bazı isimlerle oldukça benzerlik gösteren, bir nevi basit bir kriptolama yöntemiyle kriptolanmış, mevcut haliyle yabancı bir ülke görevlisinin şüphelenirse internet üzerinden arama motorları üzerine yazdığında hiçbir sonuç bulamayacağı ancak ülke gündemine hakim her Türk vatandaşının kolayca anlayacağı şekilde isim listesi olduğu, 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye'de bir gecekonduda ele geçirilen el bombalarından yaklaşık 2 ay kadar önce bu isimlerin örgütün sözde emniyet ve sözde MİT imamlarının üzerinde çıkmış olmasının bu davaların kumpas olduğunu ortaya koyduğu, not kağıdında ilk bakışta dikkat çeken isimlerden Saner Fruy - (Şener Eruygur), Ümit Sayın - (Habip Ümit Sayın), Mustafa Balbag - (Mustafa Balbay), Sevgi Ereral - (Sevgi Erenerol), Kemal Kednasig - (Kemal Kerinçsiz), Taner Ünal - (Taner Ünal), Emin Şirin - (Emin Şirin), Kemal Yavuz - (Kemal Yavuz) şeklinde yazıldığı, isimleri yer alan bu şahıslardan Şener Eruygur'un 5 Temmuz 2008'de, Ümit Sayın'ın 21 Şubat 2008'de, Mustafa Balbay'ın 5 Temmuz 2008'de, Sevgi Erenerol'un 21 Ocak 2008'de, Kemal Kerinçsiz'in 21 Ocak 2008'de, Taner Ünal'ın 27 Temmuz 2007'de tutuklandıkları, Emin Şirin'in 18 Ağustos 2007'de gözaltına alındığı, Kemal Yavuz'un tutuksuz yargılandığı, bu isimlerin daha dava başlamadan ve söz konusu şahıslar hakkında adli bir soruşturma olduğu kamuoyuna yansımadan önce biri 'kimya öğretmeni' diğeri de 'sigorta acentesi sahibi' 2 şahsın üzerinden isimlerinin çıkmış olması, açık kaynaklarda iddia edildiği şekilde şahısların örgüt tarafından Emniyet ve MİT'in başına sorumlu imam olarak atandıkları ve bütün ülke gündemini derinden sarsacak bir operasyondan önce örgüt lideri Fetullah Gülen'e bilgi vermek için ABD ülkesine gittikleri iddiasını doğruladığı anlaşılmıştır." İddianamede, "Elde edilen bilgiler çerçevesinde Özdil'in üzerindeki belgelerde adı geçen kişilerin bir bölümünün 12 Haziran 2007 günü Ümraniye'de bir gecekonduda el bombalarının bulunmasıyla başlayan Ergenekon Davası sanıkları arasında yer aldığı, bu şahıslar hakkında henüz bir soruşturma süreci dahi başlamamışken, aylar öncesinde adı geçen kişilerle herhangi bir şekilde ilişkisi bulunmayan Özdil'in 18 Nisan 2007'de ele geçirilen notları arasında isimlerinin yer almasının Ergenekon Davasının önceden planlanıp kurgulandığını, Fetullah Gülen ve örgüt yöneticilerinin emri ile çok amaçlı planlanıp uygulanan stratejik harekatın bir parçası olduğunu, talimatın yurt dışından canlı kurye ile geldiğini ispatladığı, notlarda adı yer alan ancak Ergenekon davasında yargılanmayan diğer şahısların büyük bölümünün ise Fetullah Gülen örgütlenmesine karşı tutumlarıyla bilinen kişilerden olduğu, onlarla ilgili verilen emrin dava dışında şimdilik tutulması olduğu açıkça anlaşılmıştır." ifadeleri kullanıldı. Ayrıca iddianamede, Özdil ve Karabulut'un halen yurt dışında bulunduklarına da yer verildi.