16.06.2013 Pazar 10:29
MÜSİAD eski Başkanı Dr. Ömer Bolat, 28 Şubat sürecinde, Türkiye'nin gelişmesini istemeyen kesimlerin büyük bir operasyon yaptığını açıkladı. Bolat, "Yapılan brifinglerle, oluşturulan psikolojik harekatla irtica geliyor korkusu yayıldı. Bu dönemde ortaya çıkan rant lobisi, bankaları ve ülkenin değerlerini hortumladı. Devlete yüksek faizle para satarak yıllarca kıllarını kıpırdatmadan para kazandılar" dedi. Yeni Şafak'a röportaj veren Ömer Bolat faiz lobisini çıldırtan iki rakamı şu sözlerle anlattı: "Faiz lobisini çıldırtan iki tane rakam var. Biri şu, Türkiye'nin 2001-2002'deki vergi gelirlerinin tamamı faiz ödemelerine yetmiyordu. Faiz ödemeleri o dönem 54-55 milyar liraydı. Bugünkü Türkiye'de vergi gelirlerinin toplamı 330 milyar TL. Bunun tamamı faize gitmiş olsaydı, 330 milyar lira bütçemizde faiz ödemesi yapmamız gerekecekti. Bu yıl faize gidecek rakam ise 50 milyar TL. Yani bakiye 280 milyar TL halka gidince rantiye lobisinin ağzının suyu akıyor. Onları kızdırıyor çıldırtıyor. Bir başka rakam da şu. Avrupa'nın kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 90-100 arası. Türkiye'nin 2001'deki kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 90-91'dı. Bugünkü Türkiye'nin kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 36. Milli gelirimiz 2012 sonu itibariyle 1 trilyon 400 milyar TL. Eğer eski Türkiye düzeni olsaydı. 1,4 trilyon liralık milli gelirimizin yüzde 90'ı tahvil bono stokundan ibaret olsaydı, iç borçlanma senetlerinden ibaret olsaydı aşağı yukarı 1 trilyon 250 milyar liralık tahvil faiz bono stoku olacaktı. İç borç stokumuz olacaktı. Bizim iç ve dış borç stokumuz bugün ne kadar? 525 milyar TL civarında. Böylece aşağı yukarı 700 milyar TL civarında kamu borçlanması yapılmamış demektir 10 yıldır. Yapılmış olsaydı, yıllık 700 milyar lira bono tahvil kağıdı rantiyenin elinde olacaktı. Böyle bir Türkiye olsaydı yüzde 5 faiz olabilir miydi, aksine yüzde 100'lere ulaşan faizler olacaktı. Yaklaşık 9 yıldır tek haneli enflasyon olabilir miydi? İtibarlı bir TL olabilir miydi? İtibarlı bir Türkiye Cumhuriyeti pasaportu olabilir miydi? Halka bu eğitim, sağlık, adalet, ulaştırma hizmetleri gidebilir miydi? Mümkün değil." Ömer Bolat, AK Parti hükümetinin ekonomide makro ekonomik dengeleri sağladığını, enflasyonu ve faiz oranlarını tek haneye düşürdüğünü, Türk lirasına ve pasaportuna itibar sağladığını, halkın gelir seviyesi ve refah düzeyi ile kamu hizmetlerinin kalitesinin yükseldiğini, bütçedeki faiz giderlerini ve kamu borçlanma yükünü düşürdüğünü söyledi. Bolat, 'Bu yüzden içerideki ve dışarıdaki faiz lobisi AK Parti'yi sevmiyor. Çünkü onlar eskiden üç kağıt ekonomisi denilen, faiz, döviz ve borsa üçgeninden tatlı para kazanıyorlardı' değerlendirmesi yaptı. AK PARTİ GELİNCE BİRİLERİNİN DÜZENİ NASIL BOZULDU? "AK Parti 10,5 yılda şunu yaptı. Önce ekonomide makro dengeleri kurdu. Enflasyonu 2004 yılından itibaren tek haneye indirdi. Dünyanın en değersiz para birimi olarak gösterilen Zaire parasıyla birlikte anılan TL'yi güçlü bir para birimi haline getirdi. 1 Ocak 2005'te TL'den 6 sıfır atıldı. Bugün TL'yi dünyada en çok kullanılan 18 para biriminden biri haline getirdi. TL'nin dünya ticaretindeki payı yüzde 1'e çıktı. Verimsiz çalışan, zarar eden kamu işletmeleri özelleştirdi. Bunlardan elde edilen gelirlerle bütçe açığı kapatıldı. Özelleştirilen TÜPRAŞ, Erdemir, Telekom İsdemir, Petkim gibi işletmelerin hepsi bugün verimli ve kârlı çalışıyor. Başka ne yaptı AK Parti? Yüzde 91 olan kamu borç stokunun milli gelire oranını yüzde 36'ya düşürdü. Geçen yıl bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 1,5'e indi. Maastricht kriterleri yüzde 3. Avrupa'nın bugünkü ortalaması yüzde 5-7 arasında. Hepsi kemer sıkma politikaları uyguluyor. Ama Türkiye kemer sıkma politikaları uygulamıyor. 5 yıldır Türkiye IMF'siz, kendi ekonomik politikalarını uyguluyor. Rant lobisi 10 yıl önce yüzde 25 reel faiz kazanırken, 2-3 haneli nominal faiz kazanırken, sadece devlete para verip kağıt alıp büyük kârlar elde ederken, şimdi çalışarak, projeler üreterek, rekabet ederek para kazanmaya çalışıyor. Bugün de bankalar her yıl kâr rekorları kırıyorlar. 2012'de 25 milyar liraya yakın bir kâr elde ettiler. Ama bu kârı elde ederken çalışmak, ter akıtmak zorunda kalıyorlar. Eskiden para verip kağıt alarak bu işleri yapıyorlardı. AK Parti döneminde geçtiğimiz mayıs ayında devlet tahvilinin gösterge faiz oranı yüzde 4,90'a düştü, enflasyon yüzde 6,20. Türkiye eksi yüzde 1,3 gibi reel faizi göndü. AK Parti döneminde çiftçiye verilen sübvansiyon desteği 15 kat artırıldı. Eğitime ve sağlığa en büyük harcama kalemi ayrılıyor. Sağlık harcaması 10 kat artırıldı. Üniversite sayısı 70'ten 170'lere, üniversiteli gençlerin sayısı 4 milyona çıktı. Türkiye'nin her tarafına yeni duble yollar, havalimanları, hızlı tren hatları, büyükşehirlere metro ağları yapıldı. Hastaneler, okullar yenileniyor. 10,5 milyon emekliye, 9 milyon engelli kardeşlerimize yönelik hizmetler yapılıyor. Bu tablo hem Türkiye'deki rantiye lobisini, hem de Londra, New York ve Paris merkezli Türkiye'den çok büyük faiz geliri elde eden rantiye lobisini kızdırdı, çıldırttı. Bunun üzerine Taksim'deki 12 ağacın yer değiştirmesi gibi masumane gerekçe bahane edilerek Türkiye son 15 günde gerçekten eylemlere katılanların da çoğunun pişmanlık duyacağı, 'biz nasıl bu işe alet edildik' diyeceği bir hükümet devirme operasyonuyla karşı karşıya kalındı. Allah'ın izniyle bu sivil darbe teşebbüsü püskürtüldü. İşte Rantiye lobisinin, faiz lobisinin AK Parti hükümetini sevmemesinin en büyük sebeplerinden birisi bu iktisadi gerekçelerdir."