18.05.2014 Pazar 14:21
Maden işçisi oğlu olan ve “Çizmelerimi çıkarayım mı” diyen Somalı maden işçisi Murat Yalçın’ın banka borçlarını ödemesiyle gündeme gelen eski milli futbolcu Tümer Metin, “Ben bir baba değilim! Ama Soma’da gencecik oğlunun bir ümit canlı çıkmasını bekleyen baba gibi senelerce akşam ezanında bekledim babamı” dedi. Hürriyet gazetesinde “Bir maden işçisinin oğlu olmak” başlığıyla kaleme aldığı yazısının bir bölümünde eski milli futbolcu ve bir madenci oğlu olan Tümer Metin o yılları anlattı. Metin, ''Nerede olursam olayım akşam ezanının sesini duyardım mutlaka... Babamın gün ışığına kavuşma anıydı o ses çünkü... Bugün hâlâ nerede olursam olayım duyarım akşam ezanını... Çocukluktan kalma bir refleks belki de... Ben Zonguldak Kozlulu’yum. Doğal olarak madenci bir babanın oğluyum. Babam da, amcam da, o coğrafyada yaşayan erkeklerin alın yazısındaki gibi madencilerdi'' dedi. Babasının hayatını yerin metrelerce yerin altında geçirdiğini anlatan Tümer Metin, ''Diğer bütün şeylerin ötesinde sırf bunun için çok ayrı bir saygı duymuşumdur ona ömrüm boyunca. Madenci bir babanın oğlu olmaktan hep gurur duydum hep de duyacağım'' diye konuştu. HER SABAH AİLESİYLE HELALLEŞTİ Metin, konuşmasını şöyle tamamladı: ''1992 yılında emekli oldu babam... 26 yıl çalıştıktan sonra... 26 yıl her sabah yerin metrelerce altına girmek için evden çıkarken helallik aldı. Onca sene annemden tek bir isteği oldu. Sabahın köründe gün ağarırken evde çıkmasına rağmen; annemin uyanıp onu uğurlamasını isterdi. Her gün helallik almayı... Gidip de dönememek vardı çünkü her yeni başlayan gün... Evde kalan bizler o kadar farkında değildik ama o çok farkındaydı. ‘Orada hayat başka’ derdi. ‘Her insan ölmeden önce mutlaka görmeli’ derdi. Çok şükür ki babam, amcam hayattalar. Ama bugün hâlâ babam her check-up yaptırdığında endişe duyarım; ‘acaba ciğerlerinde bir şey çıkacak mı, o günlerden bir arıza kaldı mı’ diye... Salı akşamı Soma faciasını izlerken hayatımın en büyük travmalarından biri olan 92 Kozlu’yu hatırladım. O görüntüler o kadar tanıdık geldi ki bana. 263 can gitmişti. Belki bir o kadar da çıkartılamadı... 10 defa morga gidip yine de kapı komşumuzu teşhis edememiştik. O kadar yanmıştı ki; tanıyamamıştık. Babam her gün birlikte yerin altına girdiği, birçok kader arkadaşını kaybetmişti. Kader arkadaşlarıydı hepsi babamın ama bana kimse bu kazaların ‘kader’ olduğunu söylemesin. Kader o coğrafyada doğmaksa, madenci olmaksa,1000 lira maaşla aile geçindirmekse kabul! Ama alın teriyle çalışırken, iki lokma ekmek için canından olmak kader olamaz. Allahım kimseye yaşatma bu acıları bir daha... Dışarıda hâlâ bir umut yakınlarının sağ çıkmasını bekleyenlerin dualarını kabul et! Cansız da olsa ailelere onların kabirlerini bağışla''