15.06.2013 Cumartesi 11:15
Gezi Parkı olaylarından sonra Türkiye iki haftayı aşkın bir süredir gergin günler geçiriyor. Bu gergin günlerde hepimizin ihtiyacı olan biraz hoşgörü biraz sağduyu ve biraz da saygı... Tam da bu aşamada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a hitaben teklifler içeren bir mektup yazıldı. Bugün Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren Başbakan Erdoğan'a açık mektup yazdı. Taşgetiren, Türkiye'nin bundan sonrasında da etkin rol sahibi olmak, aynı zamanda, Türkiye'yi gerilimden uzak, barış, huzur içinde yönetme hedefini de içinde barındırıyor" dedi. İŞTE O YAZI Sayın Başbakan'a... Türkiye için bir tarih kavşağındasınız. Kader böyle bir planı koydu Türkiye'nin ve sizin önünüze. Üç dönemdir, üstelik artan şekilde halkın oyu ile iktidardasınız. Şu anda, gelecek seçimlerde de başka bir alternatif gözükmüyor. Son olayları doğru okudunuz. Bir meydan okuma idi. İçeriden dışarıdan, sizinle hesaplaşmak isteyenlerin iştiraki oldu. Doğru okudunuz ve bana göre doğru tavır koydunuz. Kuzey Afrika gezisi dönüşü, Havaalanındaki karşılanma da doğru idi, orada yaptığınız konuşmanın dozu da. Sonra Adana, Mersin, Ankara konuşmaları geldi. Bunlar da doğru idi. Meydan okuma ancak böyle geriletilebilirdi. Bunlar, Tayyip Erdoğan'ın yalnız olmadığını, arkasında büyük bir millet iradesi bulunduğunu vurguladı ki, bütün, "Sandık her şey mi" itirazlarına rağmen "Sandığın olmazsa olmazlığı"nı tekrar tekrar vurgulamak açısından hayati değerde idi. Ancak böyle bir inisiyatiften sonra Taksim'le kurulan iletişim anlamlı olabilirdi. Değilse, "Diz çöktürdük" tarzında bir algı oluşacak ve ardından daha kötüleri gelecekti. Şimdi Tayyip Erdoğan'a ve ona oy veren büyük iradeye diz çöktürülemeyeceği görülmüştür, bir. Tayyip Erdoğan'ın yeniden inisiyatifi ele aldığı görülmüştür, iki. Türkiye'nin bundan sonraki yıllarında da Tayyip Erdoğan'ın hâlâ etkin bir rol üstleneceği görülmüştür, üç. Bunu, Tayyip Erdoğan'a diz çöktürmek isteyenlerin görmüş olması da çok önemlidir.Tabii ki her şey böyle bitmiyor. YÜZDE 50 OY KÂFI GELMEZ Türkiye'nin bundan sonrasında da etkin rol sahibi olmak, aynı zamanda, Türkiye'yi gerilimden uzak, barış, huzur içinde yönetme hedefini de içinde barındırıyor. Sizin, sürekli gerilim yaşayan, nüfusun yüzde 50'si ile problemli bir iktidar olmak istemeyeceğinizi biliyorum. Zaten "76 milyonun hükümetiyiz" söylemi bunu ifade ediyor. Aslında Türkiye, 2014 yılı dahil, şu önümüzdeki birkaç yıl içinde, bir tarih dönüşümü yaşayacak. Ve bunların her adımında sizin tavrınız hayati değer taşıyacak. 2023'e kadar bir on yıl daha Türkiye'ye emek vermek... Mesele bu. Bu yolda en büyük gücünüzün Türkiye halkı ile kuracağınız iletişim olduğunu ifade etmek isterim. Bir tür milli lider olmak demek bu. İşte bunun için ben, meşruiyet açısından hayati değer taşısa bile, size, yüzde 50 oyun kafi gelmeyeceğini düşünüyorum. Daha geniş, daha geniş toplum kesimleriyle, üstelik formalite niteliğinde değil, kalbi iletişim kurma zaruretine işaret etmek istiyorum ve bunu sizin gibi kalp filtreleri bulunan bir insanın yapabileceğini düşünüyorum. Bu tam "Yaratılanı sevmek Yaratan'dan ötürü" anlayışıdır. Bu Yunus'tur, Mevlana'dır, Hacı Bektaş Veli'dir, Şeyh Edebali'dir, daha doğrusu, Muhammedül Emin'in kalp iklimidir. Bu ülke, zor bir coğrafyada yaşıyor ve bünyesinde tarih içinden getirdiği, son yüzyılda da derin fay hatlarının oluşturulduğu zorlukları barındıran bir ülke. Yaraları sarmak da sizinle kesişen tarih dönüşümünde hayati görev haline geliyor.Üstelik Türkiye'nin duruşu, tüm bir coğrafyayı etkiliyor. MİTİNGDEN VAZGEÇMEYİN Bu parametreleri çoğaltmak mümkün. Yanınızda yörenizde bütün bunları tahlil edecek kadrolarınız var. Ben ne diyeceğim? Sizin bundan sonra söyleyeceğiniz her cümle, sergileyeceğiniz her tavır böyle bir tarih kesitinde anlam yüklenecek. Cumartesi-pazar mitingleri de böyle bir anlam kazanmıştır. Bence çok düşünmek lazım bu mitingde verilecek mesajları. Kardeşçe söylemek isterim: Mitingden vazgeçmeyin. Ama artık bu mitinge, Havaalanı ya da Adana, Mersin, Ankara mitinglerindeki misyonu yüklemeyin. Orayı, o gece aştınız. Şimdi yeni Türkiye için mesaj verme zamanı, diye düşünüyorum. Belki 2002 balkon konuşmasından çok daha etkin barış, sevgi, anlama, birlikte yaşama, mesajları vermek. Bir tek insanın ezilişine göz yummama, Türkiye'yi bir barış ve huzur ülkesi haline getirme mesajı vermek... Türkiye'nin yüzde yüzünde "Tayyip Erdoğan'ın bütün düşüncelerini paylaşmıyorum, ama Türkiye'yi sevdiğine ve insana saygı duyduğuna inanıyorum" kanaati oluşturmaya soyunmak. Bunun için: 1- Bence Gezi Parkı için referandum talebinden bile vazgeçmek ve "Sizin dediğiniz olsun" diyerek o işi bitirmek. Hatta "Zaferinizi kutluyorum, ağaç duyarlılığınızı selamlıyorum" demek. 2- Üçüncü köprü için Yavuz Sultan Selim ismini değiştirmek. "Yavuz'u seviyorum ama ülkemdeki insanların yüreği yaralanmışsa ona da saygı duyuyorum" diyerek başka bir isim bulmak. Mesela "Gönül Köprüsü-Kardeşlik Köprüsü" demek. "Çözüm süreci" ile Kürt sorununda bir kardeşlik hamlesi yaptınız, ben, Alevilik konusundaki yara sarma işinde de bir Sünni lider olarak Tayyip Erdoğan'ın hayati misyon üstleneceğine inanıyorum. 3- Ve Ankara-Sincan'da, İstanbul-Kazlıçeşme'de toplanacak milyonluk kitlelere yumruk sıktırmamak, öfkelerini arındırmak ve "Barış elçileri" olarak evlerine dönmelerini telkin etmek... Şaşırtmak en karşıtları bile... Sizi seviyorum ve sizin bu ülke için çok şey yapacağınıza inanıyorum.