10.10.2014 Cuma 14:10
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Trabzon Atatürk Alanı'nda düzenlenen toplu açılış töreninde vatandaşlara hitap etti. Erdoğan, "Emniyet birimlerimiz bu hainleri ölü ele geçirdi, diğer sorumluların yakalanması için operasyon devam ediyor. Milletimizin ve emniyet teşkilatımızın başı sağolsun" diye konuştu. "Tarafımız insanların özgürce ve emniyet içinde yaşamaları oldu" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgenin son derece hassas ve kritik bir süreçten geçtiğine dikkati çekerek, Irak ve Suriye’de son derece kanlı çatışmalar yaşandığını hatırlattı. Erdoğan, şunları kaydetti: "Bütün bu hadiseler karşısında biz Türkiye'yi güvenli, istikrarlı ve huzurlu bir şekilde inşallah güçlendirmeye çalışıyoruz. Trabzon’dan tüm ülkeme, tüm milletime, tüm dünyaya açık açık ifade ediyorum; Türkiye bölgemizde yaşanan çatışmaların hiçbirinde taraf değildir. Türkiye hiçbir mezhebin, hiçbir etnik kökenin yanında ya da karşısında değildir. Bütün bu krizler başladığından itibaren bizim tarafımız hep barış oldu, diyalog oldu. Bizim tarafımız hep insanların özgürce ve emniyet içinde yaşamaları oldu." Suriye ve Irak’ta Arap, Türkmen, Kürt, Ezidi, Süryani hiçbir ayrım yapmadıklarını, Şii, Sünni, Nusayri, Müslüman, Hristiyan, Musevi gibi ayrımlara asla prim vermediklerini vurgulayan Erdoğan, "Çünkü biz yaradılanı Yaradan'dan ötürü sevdiğimizi hep söyledik ve söylüyoruz. Bizi ne ülkemizin belli bir kısmı ne de dünya ülkeleri hala anlamadı, anlamamakta ne yazık ki direnenler var" diye konuştu. "İlkeli, sorumlu ve dik bir duruş sergiledik" Bölgedeki tüm terör örgütlerine karşı son derece ilkeli, son derece sorumlu ve dik bir duruş sergilediklerini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Çünkü biz ülkemizde 30 yılı aşkın bir süredir bölücü terör örgütüne karşı, PKK’ya karşı çok insanımızı kaybettik. Aynı şekilde şimdi de Irak’ta başlayan Suriye’de palazlanan ve hala Irak’ta ve Suriye’de terör estiren IŞİD’e karşı da aynı tavrımızı sürdürüyoruz. Bunun dışındaki terör örgütleri, onlar da bizim için bir tehdittir ve onlara karşı da her türlü tedbiri aldık, alıyoruz ve alacağız." "Suriye ve Irak'taki hiçbir etnik köken, hiçbir mezhep arasında ayrım yapmıyoruz" Irak ve Suriye'deki çatışmalardan kaçanlara Türkiye'nin kapılarını açtığını, imkanlarını seferber ederek 1.5 milyon insanı misafir ettiğini hatırlatan Erdoğan, "Niye? Bu, bizim insanlık anlayışımızdır. Vicdani anlayışımızdır, İslami anlayışımızdır. Biz bundan dolayı bunları yaptık" dedi. Ülkelerinden kaçanların terörist eylemlerin, kurşunların, bombaların altında bırakılamayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Katil, devlet terörü estiren bir Esed rejiminin altında bırakamazdık. Onlar, bu ülkeye hicret ediyorlarsa biz onlara ensar olmaya mecburduk. Biz de bunu yaptık, hala yapıyoruz" değerlendirmesinde bulundu. Türkiye'nin bugüne kadar 4.5 milyar dolar harcama yaptığına işaret eden Erdoğan, Avrupa'da 130 bin sığınmacı bulunduğunu ve Avrupa ülkelerini bundan dert yandığını, Türkiye'nin ise 1.5 milyon sığınmacıyı misafir ettiğini, Batı'ya göre Türkiye'nin farklılığının da buradan kaynaklandığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Suriye ve Irak'taki hiçbir etnik köken, hiçbir mezhep arasında ayrım yapmıyoruz. Aynı şekilde terör örgütleri arasında 'Bu iyidir, bu kötüdür' gibi bir ayrıma asla gitmiyoruz. Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren bu hadiseler karşısında, uluslararası hukuk içinde, ilkeli, sorumlu, sağduyulu bir tavır sergiliyoruz. Bölgede akan kanın bir an önce durması, insanların evlerine dönebilmesi, Irak ve Suriye'de herkesi kucaklayan, adil sistemlerin kurulması için elimizden ne geliyorsa yaptık, yapıyoruz. Tereddüt etmeden yapıyoruz." "Bazı komşuların Esed rejimini korumak için hala elinden geleni yapmaları akla ziyan" Kurban Bayramı'nın son gününde İslahiye'deki kampı ziyaret ettiğini ve mültecilere seslendiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, ülkelerine dönmelerinden bahsettiğinde yükselen alkışın görülmeye değer olduğunu ifade etti. Erdoğan, "Kimse kolay kolay gurbette evindeki huzuru bulamaz" ifadesini kullandı. Kamptaki çadırları ziyaret ettiğini, onlarla dertleştiğini kaydeden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Onların hepsi Türkiye'ye, bizlere dua ediyorlardı. 'Siz bizi Esed'in zulmünden kurtardınız' diyorlardı. Bazı komşu ülkelerin kalkıp da Esed rejimini korumak için hala elinden geleni yapmaları akla ziyandır. Örgüt olarak teröristler olduğu gibi, devlet bazında da devlet terörü estirenler var. İşte bunun örneği de Suriye'dir, Suriye'nin şu andaki yönetimidir, rejimidir. Suriye halkı bizim kardeşimizdir. Bizim Suriye halkıyla bir sorunumuz yok ama Suriye yönetimiyle, evet, terör estirdiği için bir sorunumuz var. 250 bine yakın insanı öldüren böyle bir rejime biz nasıl alkış tutabiliriz? Halkı Müslüman olan bazı ülkeler, eğer Esed rejimine sahip çıkıyorlarsa bunun hesabını bu dünyada da ebedi alemde de veremezler. Hala bunlar üzerinden parasal destekten bahsedenler, silah, mühimmattan bahsedenler bunun hesabını veremezler. Dürüst olmaya mecburuz. Esed rejiminin kimyasal silahlarla, konvansiyonel silahlarla insanları katletmesinin hiçbir izahı olamaz." "Piyonlarını kullanarak sokakları terörize etmek gibi alçakça bir yöntem" Erdoğan, 1.5 milyonu Türkiye'de, 1.5 milyonu Lübnan'da, 1 milyonu Ürdün'de, bir kısmı da Irak ve diğer ülkelerde olanlarla yaklaşık 5-6 milyon Suriyelinin vatanları dışında yaşadığını anlatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: "Türkiye'nin bölge meseleleri karşısında ilkeli, dik ve hukuk içindeki duruşu hem Türkiye içinde hem dünyada bazı çevreleri ciddi şekilde rahatsız ediyor. Büyüyen Türkiye ekonomisi hem içeride hem dışarıda birilerini ciddi şekilde rahatsız ediyor. Demokratikleşme alanında attığımız adımlar, özellikle de kardeşliğimizi güçlendirecek çözüm süreci, içeride ve dışarıda birilerini rahatsız ediyor. Önce 'Türkiye teröre destek veriyor' diye algı operasyonu yaptılar, başarılı olamadılar. Ardından Türkiye ekonomisine karşı algı operasyonu başlattılar, başarılı olamadılar. Kredi derecelendirme kuruluşlarını devreye soktular, onunla başarılı olmaya çalıştılar, onda da başarılı olamayacaklar. Şu anda da içerideki piyonlarını, maşalarını kullanarak sokakları terörize etmek gibi alçakça bir yöntemi uygulamaya başladılar, inanın bunu da başaramayacaklar. Gezi olaylarında başaramadılar, 17 Aralık, 25 Aralık darbe girişimlerinde başaramadılar. 30 Mart seçimlerinde, 10 Ağustos seçimlerinde başaramadılar. Şimdi de bu kirli oyunlarında başarılı olmayacaklar." "Tezkereye karşı çıkanlar, Türkiye'nin Kobani'ye asker göndermesini konuşuyor" Son birkaç gündür yaşanan şiddet, Vandallık ve yağmacılık olaylarında 31 kişinin hayatını kaybettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu binalarına, belediye otobüslerine, esnafın işyerlerine, Kızılay'ın kan araçlarına bile alçakça saldırıldığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Türk bayraklarına haince saldırdılar. Atatürk'ün büstünü kırdılar, yıktılar. Ne yazık ki ana muhalefet partisi, bakıyorsunuz, bunlara sahip çıkıyor. Aynı şekilde, yine parlamentoda bir parti ne yazık ki bunlarla beraber hareket ediyor, eylemlerde bunlarla beraber hareket ediyor. Ana muhalefet partisi ile bu parti, tezkere olayında da beraber hareket ettiler. Orada tezkereye karşı çıkanlar, şimdi Türkiye'nin Kobani'ye asker göndermesini konuşuyorlar. Biz, Kobani'den 200 bin insanı içeri aldık, onların insani yardım ve bakımlarını üstlendik. Olay sadece Kobani mi, olay sadece Kobani'deki Kürt kardeşlerimiz mi? Suriye'de 200 bin, 250 bin insan öldürülürken sesi çıkmayan ana muhalefet partisi ile bu muhalefet partisi, şimdi ne oldu da bunların sesi çıkıyor? Anamuhalefet partisinin başındaki zat Esed'i korumak için mi bu adımları atıyor? Şimdi çıkmış akıl veriyor, 'Kobani'ye yönelik tezkere'. Sen o aklı kendine sakla. Böyle konuşmak istemezdim bu makamda. Ama artık bir cumhurun başı olarak bunları söylemek, konuşmak durumundayız. Türkiye, bu şiddete, bu vandallık ve yağmacılığa asla boyun eğmez. Tarih boyunca boyun eğmedi, bugün de eğmez, yarın da eğmeyecek. Bunların canı yanmıyor." "Türk bayrağına saldıran o hainler er ya da geç bulunacak" Konuşmasında izinsiz gösterilere değinen Erdoğan, ''O Vandallar, o yağmacılar, Türk bayrağına saldıran o hainler er ya da geç bulunacak, hepsinden de bunların hesabı sorulacaktır' dedi. Türkiye'nin iç ve dış politikasını teröristlerin, sokak serserilerinin şiddet eylemleriyle belirleyecek bir ülke olmadığını vurgulayan Erdoğan, ''Hem sokaktaki o maşalar, hem de onların iplerini tutan efendileri bilsinler ki Türkiye sokak eylemlerinden korkup istikamet değiştirecek bir ülke de değildir" görüşüne yer verdi. Gereken ne ise devletin onu yaptığını ve yapmaya da devam edeceğini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti: ''Sokaktaki şiddet durduğunda da bu şımarıklığın, hukuk içinde hesabı mutlaka sorulacak. Ben buradan Trabzon'dan, tüm Karadenizli kardeşlerimden, 81 vilayetimizdeki tüm vatandaşlarımdan bu olaylar karşısında soğukkanlı, itidalli olmalarını rica ediyorum. Bakın tuzak çok açık. Kobani'yi bahane ederek sokağa çıkıyorlar. Aslında amaçları huzuru bozmak, ülkenin huzurunu kaçırmak, öfkeyi büyütmek, nefreti büyütmek, kardeşliğimizi sabote etmek. Parlamentoda malum siyasi partinin dışındaki partilerden bakıyorsunuz bir tanesi aynen onunla hareket ediyor, bir diğeri de maalesef bir temkinli duruş zannediyoruz, o da bakıyoruz hala yine iktidarla uğraşıyor. Ya bırak, sen iktidarla uğraşmayı. Şimdi hep birlikte, birlik beraberlik zamanı olan böyle bir dönemde, bu yapılan teröre karşı el birliği zamanıdır, güç birliği zamanıdır. Bu tuzağa düşersek kaybeden hep birlikte millet olur. Ama biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. Öfkesine yenilen, bu hainler karşısında sabrını, itidalini muhafaza edemeyen, inanın bunların tuzaklarına düşmüş olur, bunların ekmeğine yağ sürmüş, bunların arzularını yerine getirmiş olur'' Erdoğan, ''Bunlar istiyorlar ki Türk ile Kürt birbirinden nefret etsin, bunlar istiyorlar ki Türk ile Kürt birbirine öfke beslesin. Bunu tarihin hiçbir döneminde başaramadılar. Bugün de başaramayacaklar. Biz de aziz milletimizle, sağduyumuz ve itidalimiz ile bu kirli tuzağı bozacağız'' dedi. ''Türkiye Kobani'ye yardım etmiyor, diyerek hedef yapmak nankörlüktür'' "Kobani diyorlar, Allah aşkına Kobani'ye Türkiye'den başka yardım eli uzatan ülke var mı? Kobani'yi Türkiye'den başka dert edinen ülke var mı ?''diye soran Erdoğan, Halep'i, Humus'u, İdlib'i, Dera'yı, Lazkiye'yi, Musul'u, Kerkük'ü Erbil'i ne kadar kendimize dert edindiysek, Kobani'yi de o kadar kendimize dert edindik'' ifadelerine yer verdi. Kobani'den sadece birkaç gün içinde 200 bin insanın Türkiye'ye sığındığını anlatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: ''Onlara kapımızı açtık, ekmeğimizi suyumuzu onlarla paylaştık. 'Türkiye Kobani'ye yardım etmiyor' diyerek, hem içeride hem dışarıda Türkiye'yi hedef yapmak en başta nankörlüktür. Hem Mecliste tezkere oylanırken karşı çıkacaksın, hem de 'Türkiye Kobani'ye yardım etmiyor' diye, şımarıkça şiddet çağrısı yapıyorlar. Kimler yapıyor bunu? Bakıyorsun işte o. Maalesef partinin milletvekilleri... Ve kalkıp şu anda iktidar partisine doğru yürüyerek, molotoflar atarak, bu molotofkokteyleriyle, bunu atmak suretiyle bombalama. Maskeler, nedir o maskeler? Demek ki sen teröristsin. Eğer terörist değilsen o maskeyi çıkar yüzünden. Tabii bunlara yönelik ayın 14'ünden sonra gerekli tüm tedbirler alınacaktır ve azami ölçüde yasalarda gerekli değişiklikler yapılacaktır. Bu kervan, barış kervanıdır. Barış kervanını tehdit eden hangi unsurlar varsa, bunlara karşı hukuki zemin çok daha güçlü hale getirilecektir. Kusura bakmasınlar bu tür alçakça hareketlere prim vermeyiz.'' ''Çözüm süreci, şımarıklığa göz yummak değildir'' Erdoğan, "çözüm sürecinin şımarıklığa göz yummak olmadığını" vurguladı ve ''Çözüm süreci gayrimeşruluğa, illegaliteye müsamaha göstermek değildir. Çözüm süreci boyun eğmek değildir, tehditlerden korkup geri çekilmek değildir. Eğer birileri çözüm sürecini böyle şımarıklık olarak anlıyorlarsa çok büyük bir yanılgının içindeler" görüşüne yer verdi. Kendilerinin samimi olarak akan kanın durmasını, gözyaşlarının dinmesini, barışın ve huzurun tesis edilmesini istediklerini belirten Erdoğan, şunları kaydetti: ''Fakat bir taraftan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çıkacaksın barıştan bahsedeceksin, sevgiden bahsedeceksin, saygıdan bahsedeceksin. Ondan sonra da sıkılmadan utanmadan milleti sokağa davet edeceksin. Ondan sonra kalkıp bir de 'ben bunu şiddete karışmak suretiyle demedim'. E ne diye dedin? İşte o sokağa davet ettiklerin ellerinde taşlarla, sopalarla, molotoflarla ve silahlarla, polisimizin, askerimizin, tüm güçlerimizin üzerine saldıkları gibi kamu binalarını yaktılar yıktılar, aynı şekilde kamu araçlarını yaktılar, yıktılar, aynı şekilde vatandaşımızın araçlarını yaktılar, yıktılar, okulları yaktılar yıktılar, hastaneleri yaktılar, yıktılar. Bu kadar şeyler açıkça ortada. '' ''Şiddeti ve terörü tercih edenler çözüm sürecine katkı sağlayamaz'' Kendilerinin sorunların sokakta değil, dağda değil, silahla değil, konuşarak ve siyaset zemininde çözümünü istediklerini ifade eden Erdoğan, siyaseti değil, şiddeti ve terörü tercih edenlerin çözüm sürecine hiç bir katkı sağlamayacağını söyledi. Erdoğan, ''Silahlı efendilerinden korkup, iradelerini ayaklar altına alanlar, gençlerin, çocukların arkasına saklanıp korkakça siyaset yapıyormuş gibi yapanlar, çözüm sürecine katkı sağlayamazlar. Bakın bu meseleye, çözüm sürecine, kardeşlik sürecine, elimi, bedenimi, canımı koydum. Her ne pahasına olursa olsun 77 milyonun kardeşliğini tesis etmek için, barış ve huzur için son nefesime kadar da mücadele etmeye devam edeceğim. Çünkü biliyorum ki bu millet bizimledir" şeklinde konuştu. Milletin çizdiği istikamette, hem Türkiye'yi hem kardeşliği büyütmek için mücadelelerinin asla kesintiye uğramayacağını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: ''Bizimle yol yürümek isteyenlerle, bu çözümü ortak akılla inşa etmek isteyenlerle biz yol yürürüz. Ama korkarak, ürkerek, silahlı efendilere boyun eğerek, her gün farklı bır kılığa girenlerle çözüme ulaşılamayacağını da çok iyi biliriz. Sizlerden tekrar rica ediyorum, aziz milletimizden tekrar rica ediyorum. Öfkesine mağlup olan, bu alçakların tuzağına düşer, kardeşine karşı nefret hissine kapılan bu hainlerin tuzağına düşer. Büyük bir ülkenin büyük bir milleti olarak bu şiddete, bu Vandallığa, bu ahlaksızlığa karşı dimdik fakat itidalli durmayı hep birlikte sürdüreceğiz. Kardeşlerim, şu anda Güneydoğu'da veya farklı yerlerde ölenler, öldürenler kim diye baktığınız zaman orada Kürt vatandaşlarımı göreceksiniz. Araçları yakılanlar kim, Kürt vatandaşları. Ve adeta nokta nokta herşeyi tespit etmişler, mağazaları yakıp yıkıyorlar. O mağazalar onların dünya görüşünü paylaşmadığı için sadece yakmakla kalmıyorlar, bir de yağmalıyorlar. Daha bunun özgürlükle, bunun barış ortamıyla ne alakası var?''