29.11.2013 Cuma 17:08
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dershanelerin kapatılmasına ilişkin AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan, "Artık cumartesi, pazar günlerini çocuklarımıza ayıralım. Cumartesi ve pazar günlerinde de yavrularımız yarış atına döndürülmesin. Onların da tatil hakkı var, dinlenme hakkı var. Onların da çimende şöyle bir yuvarlanma hakkı var. Toza, toprağa bulanma hakkı var. Bu haktan yavrularımızı mahrum etmeyelim." dedi. Belediyelerin daha çok park yapmasını isteyen Erdoğan, "Ama yavrularımızın adeta ekonomik kaynak olarak görülmesine de fırsat vermeyeceğiz. Ticari meta haline gelmesine fırsat vermeyeceğiz. Her belediye başkanımız, attığı her adımda bunları da düşünecek. Onun için çocuklarımıza oyun parkları, yeşil alanları ve ben çocukluğumda şunu şunu yaptım diye masal, hikaye kitaplarını yazabilsinler bu yavrularımız. Şimdi bu imkan var mı? Yok. Şimdi ne diyecek? Ben cumartesi, pazar günleri dershanedeydim, başka söyleyecek hiçbir şey yok. İnşallah şimdi adımları da atılıyor. Bebek arabasındaki bebekten okula giden öğrenciye kadar her planda önce çocukları hesaba katacak, çocuklar iyi şehirlerde yaşarsa büyüdüklerinde de iyi şehirler inşa ederler.” diye ekledi. "FİTNEYE KARŞI DİKKATLİ OLMALIYIZ" Erdoğan, ATO Congresium'daki toplantıda fitneye dikkat çekti: "Önümüzdeki seçimin son derece önemli olduğunu ifade ettim. Zira karşımızda hiçbir şey üretmeyen, bir şey üretme çabası gayreti, niyeti, enerjisi olmayan bir muhalefet var. Onların projesi, vizyonu, heyecanı, enerjisi yok. Ama değerli kardeşlerim fitne üretmek, nifak üretmek, kışkırtmak için bunların hiçbirine de ihtiyaç yok. Daha fazla gönül kazanmak, daha fazla hizmet vermek için mücadele etmek, hem de fitne, nifak ve kışkırtmalara karşı son derece dikkatli olmamız lazım. Biz bu millete efendi olmak için değil hizmetkar olmak için yola çıktık." GÜRSEL TEKİN'E CEVAP Konuşmasında Gürsel Tekin’e de cevap veren Erdoğan, "CHP'de bir genel başkan yardımcısı çıkıyor, güya elinde bir belge; 'Suriyeli sığınmacılar seçmen yapıldı' diye ortaya bir iddia atıyor. Gösterdiği nüfus cüzdanı 18 yıldır Türkiye'de yaşayan, 2008 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçen Suriye kökenli bir vatandaşımıza ait. Bunların siyaset yapma tarzı işte budur. Birileri bunların eline bir iki kağıt parçası veriyor, gösteriyorlar. Ama hiçbir şey olmamış gibi utanmadan sıkılmadan, yüzleri kızarmadan yollarına devam ediyor. Genel müdürleri neyse genel müdür yardımcıları da, milletvekilleri de o.” ifadelerini kullandı. Erdoğan şöyle devam etti: "Haya perdesi bir kez yırtılırsa, ar damarı bir kez çatlarsa o insan artık arsızlığı, hayasızlığı kendisi için bir gıda olarak görmeye başlar. Şimdi bakıyorsunuz bir takım terbiyesizlikler yapıyorlar. Polislere, kadınlara, milletvekillerine, bakanlara karşı ağza alınmayacak ifadeler kullanıyorlar, çirkince davranışlar sergiliyorlar. Aile mahremiyeti, kişi mahremiyeti, özel hayat, edep, haya tanımadan saldırıyorlar. Bunlara karşılık verdiğinizde, tepki gösterdiğinizde, eleştirdiğinizde o kadar hayasızlar ki inanın bundan memnun oluyorlar. Onlar size hakaret ettiğinde siz incinirsiniz. Ancak siz onlara hakaret ederseniz onların gıdası hakaret onları büyütürsünüz. Onlar size küfretse siz rahatsız olursunuz, ama onlara küfredildiğinde inanın bunu bir iltifat olarak kabul ederler, bundan memnuniyet duyarlar. Hiçbir iftiralarını, hiçbir iddialarını karşılıksız bırakmayacak ancak üslubumuzdan edep ve hayamızdan da asla taviz vermeyeceğiz. Onlara ihtiyaçları olan gıdayı, çamuru sunmayacağız." "ONLARA OKSİJEN VERMEYECEĞİZ" Erdoğan muhalefete eleştirisini şöyle sürdürdü: "Hiçbir iddia ve ithamlarını cevapsız bırakmayacağız. Ama onlara oksijen vermeyeceğiz. Onların seviyesine düşmeyecek, düştükleri çukurda, düştükleri çamurda onları öyle kendi hallerine bırakacağız. Bu türden bizi tahrik etmek için yaptıkları edepsizlik ve hayasızlıklar karşısında çok dikkatli olacağız. Onlar bizi paçamızdan tutup aşağıya, kendi seviyelerine çekmeye çalışacak. Ancak biz o seviyelere düşmeyeceğiz. Önümüzdeki 4 ay boyunca plan, proje, vizyon değil sadece fitne üretecekler. Ne gerekiyorsa yapacaklar. Her imkanı, her fırsatı ve her ittifakı değerlendirmenin gayreti içerisinde olacaklar. İçeriden ya da dışarından ellerine ne geçerse fırlatacak, Türkiye düşmanlarıyla bile işbirliği yapıp üzerimize saldıracaklar. Kaybedeceğimizi de bilsek meşruiyet dairesinden edep ve haya dairesinden çıkmayız. Eğer edep perdesi yırtılmış, ar damarı çatlamışsa oradan bir kazanç çıksa da o kayıptır. 4 ay boyunca böyle bir şuurla hareket edeceğiz. Biz işimize bakacağız. Bize hayasızca saldıranları onların seviyesini, üslubunu milletimizin takdirine, değerlendirmesine bırakacağız. Arkadaşlar biz muhalefet gibi olamayız. Bu hareketin genel başkanı olarak eğer imkanın olsa, fırsatım olsa 780 bin km kare içinde her bir hanenin kapısını çalmak için, onlara misafir olmak, için çay içip hasbihal etmek için koşarım." "BİZİM İŞİMİZ GANİMET TOPLAMAK DEĞİL" Partililerden daha çok çalışmalarını isteyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim işimiz ganimet toplamak değil, millet bizi bu makamlara ganimet için göndermedi. Bırakın ganimet, faniliğin peşinde başkaları koşsun. Biz dava taşını gediğine koymanın peşinde olacağız. Biz Ulubatlı Hasan'lar olacağız. Bırakın ganimeti ok, mızrak, gürz gülle, hepsini göğüsleyecek ama Türkiye'nin, milletin sancağını en yüksek burca dikmenin mücadelesi içinde olacağız. Ganimet peşine düşen daha en baştan kaybetmiştir. Meselesi makam olan daha şimdiden kaybetmiştir. Nasıl olsa kazanacağız diyerek oturduğu yerden kalkmayan seçimi kazansa bile kaybetmiştir.” "MESELESİ OLAN 30 MART AKŞAMINA ERTELESİN" Erdoğan, partililere şu çağrıda bulundu: "Geri dönen, korkan, sinen sadece davayı kaybetmekle kalmaz. Milletin emanetine, yol arkadaşına, omuzlarındaki mirasa da haksızlık eder. Bu hassas süreçte teşkilatımızın kademeleri arasında hiçbir münakaşayı hoş görmeyiz. Zaman münakaşa zamanı değil, eğer meselesi olan varsa rica ediyorum meselesini 30 Mart akşamına kadar ertelesin. Büyük projelerimizi sürdüreceğiz. Yeni projelere başlayacağız. Bunun yanında katılımcı, vizyoner, girişimci belediyecilik anlayışını da daha güçlü hale getireceğiz. Şehrin sakinlerine daha fazla ilgi duyan, onlarla temas eden, dokunan, etkileyen çalışmalara bu yeni dönemde ağırlık vermelisiniz. Koltuğunda otur, yok böyle bir şey. Belediye başkanı ev ev dolaşan şehrin eminidir. Bunu yapacaksınız. Büyük projeler inşa ederken, büyük adımlar atarken küçük ama önemli dokunuşları ihmal etmeyeceğiz. Marmaray’ı ne kadar önemsiyorsak milyonlarca insanın yürüdüğü kaldırım taşlarını da o kadar önemsemek zorundayız. Şehir güvenliğine, temizliğine, estetiğine, yeşile, parklara, otoparklara daha fazla yoğunlaşacak; çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler için çok daha fazla yatırımlar yapacağız." http://goo.gl/o4hnJC Erdoğan konuşmasında dershane konusuna da değindi: "Özellikle çocuklar. Dedim ya artık cumartesi, pazar günlerini çocuklarımıza ayıralım. Cumartesi ve pazar günlerinde de yavrularımız yarış atına döndürülmesin. Onların da tatil hakkı var, dinlenme hakkı var. Onların da çimende şöyle bir yuvarlanma hakkı var. Toza, toprağa bulanma hakkı var. Bu haktan yavrularımızı mahrum etmeyelim. İnşallah eğitim sistemimizde yavrularımızı devletin eğitim kurumlarında yetiştirdiğimiz kadarıyla daha ileri imkanlarla yetiştirmenin gayreti içindeyiz, içinde olacağız. Ama yavrularımızın adeta ekonomik kaynak olarak görülmesine da fırsat vermeyeceğiz. Ticari meta haline gelmesine fırsat vermeyeceğiz. Her belediye başkanımız, attığı her adımda bunları da düşünecek. Onun için çocuklarımıza oyun parkları, yeşil alanları ve ben çocukluğumda şunu şunu yaptım diye masal, hikaye kitaplarını yazabilsinler bu yavrularımız. Şimdi bu imkan var mı? Yok. Şimdi ne diyecek? Ben cumartesi, pazar günleri dershanedeydim, başka söyleyecek hiçbir şey yok. İnşallah şimdi adımları da atılıyor. Bebek arabasındaki bebekten okula giden öğrenciye kadar her planda önce çocukları hesaba katacak, çocuklar iyi şehirlerde yaşarsa büyüdüklerinde de iyi şehirler inşa ederler."