01.11.2012 Perşembe 14:13
Fenerbahçe'den ayrılan ve kariyerine Atletico Madrid'de devam eden Emre Belözoğlu, Türkiye Futbol Federasyonu'nun aylık yayın organı olan TamSaha dergisine önemli açıklamalar yaptı. Tff.org'da yer alan habere göre: Sarı-lacivertli takımın teknik direktörü Aykut Kocaman ile yaşadığı sorunları ve aralarında geçenleri anlatan Emre Belözoğlu, A Milli Takım'da Hamit Altıntop ilesorun yaşadığı dedikodularına da cevap verdi. İşte Emre Belözoğlu'nun o çarpıcı açıklamaları.... "AYRILMAM F.BAHÇE VE AYKUT KOCAMAN ADINA..." İtalya ve İngiltere Ligleri'nin ardından şimdi de İspanya Ligi'nde forma giyiyorsun. Bu bir tarafıyla çok güzel bir gelişme ama bir yandan da işin içinde Fenerbahçe ile yaşanan bir ayrılık var. Bu ayrılığın nasıl ve neden gerçekleştiğini sorarak başlayalım. İngiltere'den Türkiye'ye dönerken bazı zorluklarla karşılaşacağımın, Türkiye'deki sistemin özellikle benim yapımdaki bir oyuncu üzerinde oluşturacağı baskıları artıracağının bilinciyle geldim. O sırada 27-28 yaşındaydım, yani futbol için olgun sayılacak bir dönemi yaşıyordum. Açıkçası Türkiye'ye geldiğimde hedeflerim arasında futbolu Fenerbahçe'de bırakmak vardı ve bunu ilk geldiğim gün de söylemiştim. İnsanların gözünde Galatasaraylı Emre olarak bilinirken bir anda Fenerbahçeli Emre konumuna gelmek kolay değildi. Dört senelik döneme baktığımızda, performans üzerinden konuşursak çok şükür ki Fenerbahçeli taraftarların sevgisini, saygısını kazandığımı düşünüyorum. Benim açımdan çok güzel bir dört seneydi. İçinde zorlukları da barındıran, ama mutlulukları daha fazla olan bir dört seneydi. Dört yılın sonunda ayrılmamız gerekiyordu çünkü böylesi Fenerbahçe adına da Aykut Kocaman adına da daha iyi olacaktı. Emre Belözoğlu olarak hiç kimseyle aramda kişisel bir problem yaşamadım. Hiç kimseye kin gütmedim. Hayatta her zaman her şeyi oluruna bıraktığım gibi bu konuyu da çözülür veya çözülmez oluruna bıraktım. Çözülmeden devam eden bir problem olduğu için ayrılmam Fenerbahçe ve Aykut Kocaman adına da benim adıma da doğru oldu. "AYKUT KOCAMAN'IN EVİNE GİDEREK ÖZÜR DİLEDİM" Peki, Bursaspor maçının ardından kadro dışı bırakıldığın olayda Aykut Kocaman'la yaşadığın iddia edilen tartışmanın ne kadarı doğruydu? Detayına girmeden anlatmam gerekirse, doğru olarak anlatılan şeyler de var, gerçekle hiç ilgisi olmayan şeyler de var. Hocanın bana bir hareketini yanlış anlamam ve bunun üzerine abartılı tepki göstermem var ama üzerine küfür falan gibi konular ekleniyor; ben bunlara girmek bile istemiyorum çünkü ben bunları söyleyenler kadar hadsiz biri değilim. Evli ve annesine düşkün biri olarak kiminle nasıl konuşacağımı çok iyi bilirim. Özellikle böyle hadsizlik yapan insanlara cevap vererek hadsiz durumuna düşmek istemiyorum. Ama benim adıma yapılan bir hata vardı ve çıkıp bu hata için her şeyden önce hocanın evine giderek özür diledim. Bunu kadro dışı bırakılma cezamın kaldırılması için yapmadım. Hocanın yüzüne de söylediğim gibi, "Bir gün teknik adamlık ve futbolculuk hayatlarımız bitebilir, o zaman karşı karşıya geldiğimizde size sarılmak isterim" diyerek özür diledim. Tamamen insani bir özürdü bu. Hoca da sağ olsun Fenerbahçe'nin menfaatleri adına böyle bir karar verdi. İyi de oldu. Ben de 6 ay boyunca iyi oynadım. Sonunda da bu ayrılık yaşandı. Biraz uzun anlattım ama hiçbir şekilde beni kıran, üzen bir ayrılık olmadı. Sadece Fenerbahçeli Emre olarak futbolu bırakmak isterdim ama hayatın neler getireceğini hesap edemezsiniz. Böyle bir ayrılık oldu. "MEDYANIN BENİ BÖYLE GÖSTERMESİNDE HATAM VAR" Fenerbahçe'de oynadığın dönemde başka olaylarla da anıldın. Zokora ile aranda yaşananlar var, Cangele'ye yaptığın bir işaret var. Saha dışındaki Emre'nin böyle bir insan olmadığını biliyoruz. Sahaya neden böyle bir Emre yansıyor? İki futbolcunun saha içindeki tartışmasına sık sık şahit oluyor musunuz? Oluyorsunuz. Bir oyuncunun diğerine kasıtlı sertlik yaptığına ya da iki oyuncunun birbiriyle itişip kakıştığına şahit oluyor musunuz? Oluyorsunuz. Futbolun içindeki olaylar bunlar. Açıkçası ben bu konularda medyadan bana yöneltilen eleştirilerden rahatsız değilim. Şöyle değilim; "Demek ki beni konuştuklarında gerçekten izleniyorlar ya da beni yazdıklarında gerçekten okunuyorlar." Bu benim PR'ım anlamında iyidir. Ama bir yandan sizin topluma nasıl lanse edildiğiniz de önemli. Eğer diğer yandan işinizi de kötü yaparsanız Allah korusun. Çok şükür ben bugüne kadar işimi iyi yaptım. Bu yaşadıklarım biraz da algıyı kontrol etmekle ilgili bir şey. Bir ben varım, bir de benim algılanmam var. Ben bu algıyı kontrol etmek adına medyayla ilişkilerimi sıcak tutmaya çalışmadım. Bu benim bir hatam olabilir. Türkiye'de şöyle bir şey var; oyuncular kendi algılarını yönetemiyor, yöneticiler de süreçleri yönetemiyor. Böyle bir durum varken, medya da zaten oluşan kaosun üzerine haberlerini inşa ediyor. Böyle bir döngü içinde benim hatam, yönetici hatası ve medyanın da bundan beslenmesiyle bir üçgen devam edip gidiyor. Medyanın beni böyle göstermesinde hatam yok dersem de yalan olur. "CANGELE BANA BOĞAZ KESME HAREKETİ YAPAR..." Evet, burası önemli... Ben zaten sinirli bir adamım. Bu güzel bir malzeme. Tekme yediğimde sinirlenirim, küfür yediğimde sinirlenirim... Ama kamera benim ağzımda olur, karşılık verince ben küfür etmiş olurum. Cangele bana boğaz kesme hareketi yapar, aklımın ucundan geçmeyen bir harekettir, karşılık verince yine sadece ben yapmış olurum. Halbuki bunların hepsi futbolun içinde var. Bir çok insan hayatın içinde zaman zaman bu tip davranışlar gösterebiliyor. Kimi "Oh, iyi yaptım" diyor, kimi pişmanlık ve üzüntü duyuyor. Senin bu yaşananlardan sonraki duygu ve düşüncelerini öğrenebilir miyiz? Vicdani muhasebe kısmına gelirsek, herkesin içinde barındırdığı bir inanç vardır. Ben de her akşam yatmadan önce bir vicdan muhasebesi yaparım. Bunu yapmayan insanlar hayatımızda var. Özellikle bizim de içinde bulunduğumuz popüler meslek sahiplerinin arasında vicdansız diyebileceğimiz insanlar var ama ben hiçbir zaman onlardan biri olmadım. Ben içinde yoğun duygular besleyen bir insanım. Bu da Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlardan kaynaklanıyor. Mesela yurtdışında bu kadar yoğun duygular yaşamıyorum. Ne saha içinde ne de dışında bazı şeyleri bu kadar çok sahiplenmek istiyorum. Kendi ülkenizde olduğunuz için daha fazla sahipleniyorsunuz. Bunun eksileri de var, işinizi doğru yaptığınız için artıları da var. Ben eksilerini de artılarını da yaşayan birisi oldum. Mesela son Millî Takım kampı için İstanbul'a geldim; bir abimizin şoförlü arabasıyla seyahat ediyoruz... Arabamız yolda ilerlerken çukurdan geçti ve bir kadını ıslattı. Arabadan hemen indim ve altı-yedi kere özür diledim. Buna karşılık benden 15-20 yaş büyük olan muhatabım işi hakarete kadar vardırdı. Düşünüyorum da bizim toplumumuzun içinde bir agresiflik var. İstanbul'da yaşayan Emre Belözoğlu olarak o hanımefendiden en fazla üç kere özür dilerdim. Ama değişik bir toplumun içinden geliyorsunuz ve oradaki atmosferin etkisi size 7 kere özür dilettirebiliyor. Gerçekten de bizim toplumumuz ve Avrupa'daki insanlar çok farklı. Ben de buradaki toplumun içinde stres küpü haline gelerek farklı tepkiler verebiliyorum.