24.05.2020 Pazar 11:38
Dağa kaçırılan çocuklarına kavuşma ümidiyle HDP il binası önünde oturma eylemi yapan Diyarbakır anneleri, evlat özlemiyle karşıladıkları Ramazan Bayramı'na hüzünlü girdi. Terör örgütü PKK tarafından HDP aracılığıyla dağa kaçırıldığını iddia ettiği oğlu Mehmet Akar'ı geri almak için 22 Ağustos 2019'da partinin il başkanlığı binası önünde başlattığı eylem sonucunda yavrusuna kavuşan Anne Hacire Akar'ın mücadelesi, evlat hasreti çeken onlarca anneye umut oldu. Fevziye Çetinkaya, Remziye Akkoyun ve Ayşegül Biçer ile devam eden ve 3 Eylül 2019'da HDP il binası önünde başlayan eyleme, her geçen gün yurdun dört bir yanından katılım oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan başta olmak üzere yurt içi ve dışından gelen binlerce ziyaretçinin desteğiyle daha da güçlenen ve evlatlarının özlemiyle umut dolu bekleyişleri 265. gününe giren anneler, bir bayramı daha çocuklarından ayrı karşılamanın hüznünü yaşıyor. Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında uygulanan sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle bayramı evlerinde karşılayan anneler, kendilerine verilecek müjdeli haberi bekliyor. Oğlu Mustafa için eyleme katılan anne Ayşegül Biçer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 3 Eylül 2019'da HDP il binası önünde evlatları için haklı bir mücadele başlattıklarını belirtti. Biçer, "Sadece kendi evladım için değil, gelecek ve gidecek bütün evlatlar için orada oturdum. Oturmaya da devam edeceğim. Eyleme başladığımda 'Ya zafer, ya ölüm.' demiştim. Sonuna kadar da kararlıyım. Evlatlarımızı kazanmadan geri çekilmeyeceğim." diye konuştu. "PKK illeti yüzünden Türkiye'de 40 yıldır annelerin gözyaşları dinmedi, dinmiyor. Buna son vermek için bu mücadeleyi sürdürmek zorundayız." diyen Biçer, HDP'ye tepki gösterdi. Biçer, şu ifadeleri kullandı: "Halkların Demokratik Partisi olduklarını söylüyorlar. Hayır, Halkların Demokratik Partisi değilsiniz. Bizi savunmuyorsunuz, tam aksine 40 yıldır sizin zulmünüzün altındayız. Çekilin, kendi haklarımızı devlet bize vermiş zaten, çok şükür kendi arsamızı sürebiliyoruz, evimizde oturuyoruz. Dalgalanan Türk bayrağı altında mutlu mesut yaşıyoruz. Onlar çekilse biz daha rahat yaşayacağız." - Bayram günü oğlunun en sevdiği yemeği yaptı Oğlunun bayramda sabaha kadar uyumadığını belirten Biçer, "Erkenden kalkar, giyinir, o sevinci, mutluluğu birlikte yaşardık. Çocuğumun her yerde hatırası var. Oğlum gittiğinden beri onun sevdiği yemekleri, meyveleri yiyemiyorum. Bayramın ilk günü oğlumun çok sevdiği biber dolması yaptım ama ona hasretim nedeniyle yemeyeceğim." dedi. Biçer, oğlunun en son giydiği gömleği de yıkamadığını dile getirerek, şunları kaydetti: "Hala oğlumun kokusu son giydiği gömleğin üstünde. Gömleği kokladığımda oğlumun yanımda olduğunu hissediyorum. Üç bayramdır çocuğumuzun yerine kıyafet ve fotoğraflarına sarılıyoruz. Artık oğlumdan ayrı kalmak istemiyorum, kıyafetlerine, fotoğraflarına değil kendisine sarılmak istiyorum. İçimdeki bu yangının dinmesini istiyorum. Bizi evlatlarımızdan ayıranları Allah'a havale ediyorum. Rabb'im kahhar ismiyle onları kahretsin." Oğluna seslenen Biçer, "Allah rızası için geri dön. Ben bu gömleklere, fotoğraflara değil sana sarılmak istiyorum. Gel de bu özlemi bitirelim. Bugün bayram ama büyük bayramı seninle yaşayacağım. Oğlum, sen gittiğinden beri bayram nedir bilmiyoruz. Sen yoksun diye kardeşlerin yeni kıyafet giymedi." diye konuştu. - "Gelin devletinize teslim olun" Baba Rauf Biçer de oğluyla geçirdikleri son bayramda, namaza birlikte gittiklerini söyledi. "Üç bayramdır perişan durumdayız. Oğlumuzu çok özledik. Bu bayram bizim için yas gibi. Sevinç yok, burukluk var, sürekli boğazımız düğümleniyor. Oğlumun arkadaşlarını gördüğüm zaman içimden ağlıyorum." diyen Biçer, eşinin kanser hastası olduğunu, ilaçlarla ayakta kaldığını anlattı. Çok zor günler yaşadıklarını ifade eden Biçer, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Eşim, oğlumuz için doğru dürüst yemek yemiyor. İki kız evladımız daha var. Köy basıyorlar, Kürtleri öldürüyorlar, odun toplamaya giden Kürtleri şehit ediyorlar. Bu nasıl bir Kürtlük davasıdır. Bütün kaçırılan ve kandırılan gençlere sesleniyorum. Hepiniz gelin, devletinize teslim olun, sığının, devletimiz şefkatlidir, merhametlidir. Silahları bırakın, gömün gelin. Bütün Türkiye ve aileler olarak bayram yaşayalım." - "12 bayramdır kızımı görmüyorum" Anne Fatma Akkuş ise kızı Songül'ün 6 yıl önce 15 yaşındayken kandırılarak dağa götürüldüğünü belirtti. Kızını çok özlediğini anlatan Akkuş, evladından ayrı Ramazan Bayramı'na hüzünlü girdiğini söyledi. En büyük dileğinin, bayramda evladına kavuşmak olduğunu vurgulayan Akkuş, şu ifadeleri kullandı: "Kızım Suriye'ye tek başına nasıl gidebilir? 50 yaşında bir kadınım, tek başıma bu halimle oraya gidemem. Kızım Diyarbakır'ı gezmeyi bile bilmiyordu. Onu kandırarak götürdüler. Eminim HDP aracı oldu, kızımı gönderdi. HDP, Kürtleri temsil etmiyor. 40 senedir PKK ve HDP, Kürtlerin kanı üzerinden besleniyor. Kürtlerin çocuklarını kandırıp dağa götürüyorlar. Hiçbir amaçlarına ulaşmayacaklar. Bunlar ne yapsalar da amaçları boştur." Akkuş, 6 yıldır kızına hasret olduğunu, artık dayanamadığını belirterek, "12 bayramdır kızımı görmüyorum. Kızım bir sesini duyur. Seni çok özledim. Baban hasta. Bu bayramda çifte sevinç yaşamak istiyorum. Kızımı görmek istiyorum. İnşallah kızım gelecek ve bu sevinci yaşayacağım." diye konuştu. - "Bize bayram yok, perişanız" Oğlu Ramazan için oturma eyleminde yer alan anne Mevlüde Üçdağ ise evladının kandırılarak dağa kaçırıldığını dile getirdi. Evladı yanında olmadan bayramların hiçbir tadının bulunmadığını anlatan Üçdağ, "Onsuz dünya bize zindan. Bizim bayramımız yok, perişanız. Evladımın kokusunu özledim. 6 yıldır hasretiyle yanıp tutuşuyorum." dedi. Oğluna seslenen Üçdağ, şöyle devam etti: "Oğlum kapım sonuna kadar sana açıktır, gel artık bu hasret bitsin. Güvenlik güçlerimizi nerede görürsen onlara teslim ol. Geri dönenler aileleriyle mutlu, sen de gel, bu bayram bize aynı mutluluğu yaşat. Artık dayanamıyorum. Bayramlarda oğlumla birlikte aile ziyaretlerine giderdik. 6 yıldır dünya bize zindan oldu." Üçdağ, oğlundan geriye kalan elbise, fotoğraf ve okuduğu Kur'an-ı Kerim ile hasret giderdiğini ifade ederek, "Artık cansız fotoğraflarına, elbiselerine sarılmak istemiyorum. Biliyorum sen küçük yaşta kandırıldın. Bana bir telefon aç ya da mesaj at. Senin gelmeni istiyorum, orası sana göre değil. Sor bakalım bir milletvekilinin çocuğu da orada mıdır? Sizi kandırıp götürdüler. Kürt, Türk dediler ama bizler kardeşiz." diye konuştu.