Dışişleri Bakanlığından AB Liderler Zirvesi sonuçlarına tepki

Dışişleri Bakanlığı, özellikle Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Ege ve bölgesel konularda, AB’nin büyük kesiminin benimsemediği bilinen ancak dayanışma ve veto baskısıyla 10 Aralık AB Zirvesi Sonuçları'na konulmak zorunda kalınan yanlı ve hukuka aykırı tutumu reddettiklerini bildirdi.

11.12.2020 Cuma 12:51

Dışişleri Bakanlığı, özellikle Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Ege ve bölgesel konularda, AB’nin büyük kesiminin benimsemediği bilinen ancak dayanışma ve veto baskısıyla 10 Aralık AB Zirvesi Sonuçları'na konulmak zorunda kalınan yanlı ve hukuka aykırı tutumu reddettiklerini bildirdi. Dışişleri Bakanlığı, 10-11 Aralık'ta gerçekleştirilen Avrupa Birliği (AB) Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi Sonuçları hakkında yazılı açıklama yayımladı. Açıklamada, 1-2 Ekim AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nden bu yana Türkiye ile diyalog ve temas yönünde çaba gösteren, Dönem Başkanı dahil, birçok AB ülkesi bulunmasına rağmen bir iki ülkenin dar siyasi hesapları nedeniyle Türkiye-AB ilişkilerinde henüz pozitif gündemin yaratılamadığı ve AB'nin hiçbir yararı olmayan kısıtlayıcı önlem alma arayışından çıkamadığı belirtildi. Bazı üye ülkelerin üyelik dayanışmasını ve veto haklarını kötüye kullanarak, Türkiye’ye karşı gündeme getirdikleri maksimalist talepleri ve haksız tutumlarının Türkiye ile AB’yi bir kısır döngü içine soktuğu kaydedilen açıklamada, bu durumun Türkiye ve AB’nin ortak çıkarları ile bölgenin barış, güvenlik ve istikrarına zarar verdiği vurgulandı. Açıklamada, "Özellikle Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Ege ve bölgesel konularda, esasen AB’nin büyük kesiminin de benimsemediğini bildiğimiz ancak dayanışma ve veto baskısıyla 10 Aralık AB Zirvesi Sonuçları'na konulmak zorunda kalınan yanlı ve hukuka aykırı tutumu reddediyoruz." ifadelerine yer verildi. - "GKRY’nin dayatmasına mahkum etmiştir" Türkiye'nin, bölgede istikrarın tesisi için Yunanistan'la kışkırtıcı adımlarına rağmen ön koşulsuz olarak istikşafi görüşmelere başlamaya hazır olduğunu her zaman ifade ettiği vurgulanan açıklamada, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) 2004’ten bugüne kadar Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının bir gerginlik değil istikrar unsuru haline gelebilmesi için iyi niyetli biçimde çaba gösterdiği, tüm yapıcı ve olumlu girişimleri üstlenen taraf olduğu aktarıldı. Açıklamada, şunlar kaydedildi: "AB, bu kararında bir kez daha Kıbrıs Adası'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türk halkını ve iradesini görmezden gelmiş, kendisini Kıbrıs meselesi ve Kapalı Maraş konularında GKRY’nin dayatmasına mahkum etmiştir. AB artık Kıbrıs meselesine Ada’daki gerçekler temelinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunmasını engellemeye matuf bu tutumundan vazgeçmelidir." - "Bu eylemlere Frontex’in dahil olması AB için yüz kızartıcıdır" Kıbrıs Rumlarının, Kıbrıs Türkleriyle bir şekilde bir araya gelerek Doğu Akdeniz’de gerginliğe neden olan hidrokarbon kaynakları, bunların gelirlerinin paylaşımı konusunu ele almaya başlamaları ve çözüm yolunda somut adımlar atmalarının "en sağlıklı çıkış yolu" olduğu vurgulanan açıklamada, Doğu Akdeniz bölgesel konferansının da bu açıdan aslında bir fırsat olduğu belirtildi. Açıklamada, Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin meşru haklarının kararlılıkla korunmaya devam edileceğine işaret edilirken, şu ifadeler kullanıldı: "Yunanistan’ın Ege Denizi'nde göçmenleri geri itmesi ve bu eylemlere Frontex’in dahil olması AB için yüz kızartıcıdır. Ciddi bir insan hakkı ihlali olan ve uluslararası kamuoyu tarafından şiddetle kınanan bu ihlallere ve toplu sınır dışı uygulamalarına son verilmeksizin, göç akımlarının sorumlu bir şekilde yönetiminden bahsedilmesi mümkün değildir. AB, göç yönetimi konusundaki hassasiyetini ülkemize değil sığınmacılara insanlık dışı muameleyi sistematik hale getiren özellikle Yunanistan'a göstermelidir." Türkiye-AB 18 Mart Mutabakatı'nı oluşturan tüm konuların ön koşulsuz olarak ve bu konulardan birinin diğerinin koşulu haline getirilmeksizin güncellenmesine dair çalışmanın bir an önce başlatılmasının tarafların menfaatine olacağı belirtilen açıklamada, bunun Avrupa’da ve ötesinde karşılaşılan "ortak sınamaların" aşılmasına da hizmet edeceğinin altı çizildi. Açıklamada, "Her zaman söylediğimiz gibi, AB dürüst ara bulucu rolünü üstlenmeli, ilkeli, stratejik ve aklıselimle davranmalıdır." değerlendirmesinde bulunuldu.