Cüneyt Aysan'la çok özel

Polat nası bir karakter? İhtiyarlar heyetinin sırrı ne? Dizinin senaristi tüm bilinmeyenleri yazete.com okuyucularına anlattı.

17.10.2013 Perşembe 09:00

YAZETE.COM- Özel içerik Yazete.com Genel Yayın Yönetmeni Adnan Erdoğan Türk dizi tarihinin en başarılı prodiksiyonu olan Kurtlar Vadisi’nin senaristlerinden Cüneyt Aysan ile  konuştu. Yeni sezon fragmanında penguenleri neden koyduklarını anlatan Aysan,  Vadi’nin neden başarılı olduğunu anlattı. Türkiye’nin küresel vizyonunu yeniden yakaladığının altını çizen ünlü senarist İhtiyarları Heyeti’yle de ilgili önemli bilgiler verdi. İşte o çok özel Cüneyt Aysan röportajı FRAGMAN NEDEN PENGUENLERLE BAŞLADI Kurtlar Vadisi Pusu’nun yeni sezon tanıtımındaki “Penguenleri seyretmeyin, bizi seyredin” mesajı büyük ilgi gördü. Bu seçimin sebebi nedir?  Türkiye’deki toplumsal bölünmeye dikkat çektik. Türkiye’de büyük ciddi sıkıntılara yol açacak gibi görünen bu bölünme, uzun zamandır devam ediyor. Her iki tarafın da dizide anlatacaklarımızı izlemelerini istediğimiz için bu vurguyu yaptık.  Türkiye’de ve bölgede yeni olaylar gelişiyor ve bu olaylar bu günün problem değil, bu olayların bir arka planı var. Bu olayların bir gelişimi var. Bu kendi dinamiklerinin oluşturduğu bir süreç de olabilir, başka devletlerin veya servislerin müdahalesi de olabilir. Bu seneki konsepte bunları anlatacağımız için böyle çarpıcı bir tanıtım yaptık.  Kurtlar Vadisi’nin güzel bir tarafı var, insanlar beğense de beğenmese de saygı duyuyor. Bunun sebebi, anlattığımız konulara objektif yaklaşmamız. İnsanlar bunu sadece bir dizi olarak değil bir strateji kuruluşunun ürünleri gibi izliyor. Taraflardan başka üçüncü bir göz, üçüncü bir taraf olarak olaylara yaklaşan, kafa yoran insanlar olduğumuz için 10 yıldır insanlar bunu seyrediyor ve destekliyor.  ‘POLAT ALEMDAR ZALİMLE MÜCADELE EDİYOR’ Polat Alemdar’ın silahı da ön planda Polat alemdarın elinde sürekli silah yok. Polat Alemdar silahı zorunluluk olduğu zaman elinde tutuyor. Polat Alemdar bahçıvan olsa elinde kazma kürek olacaktı. Yaptığı iş  itibariyle kullandığı alet o. Ayrıca silahı hiçbir zaman haklıya, güçsüze doğrultmadı. Polat Alemdar silahı hiçbir zaman çözüm unsuru olarak da kullanmadı. Silahı adaleti ve güvenliği sağlamak için kullandı. Düzensizliğe yol açmak için, adaletsizliğe yol açmak için kullanmadı. Hep bunları engellemek için kullandı. Çünkü yaşadığımız toplumda ve bölgemizde çok büyük adaletsizlikler, büyük zulümler var. Bu zulümleri gidermek için herkes kendince mücadele etmeye çalışıyor. Polat Alemdar da yaptığı iş neticesinde müdahale etmeye çalışıyor.  HEM MİLİTAN HEM STRATEJİST Polat Alemdarın iki yönü var. Bir stratejik bir de militarist yönü var. Stratejik yönü ile olayları anlamaya çalışıyor, olayları algılamaya çalışıyor ve olayları nasıl çözeceğine bakıyor. Aynı zamanda bu olayları çözmek çok girift olduğu için, bu olayları planlayanlar da böyle basit sadece bilgisayarda proje üreten insanlar değil, üretilen projeyi uygulamaya sokan insanlar var ve bunların da bir kısmı militer unsurlar. Ve bunlarla da silahla mücadele ediyor. Düşünce kuruluşları, strateji üretenlerle stratejik olarak bunları uygulamaya koyanlarla da silahlı mücadele ediyor. 195. bölümde ihtiyarlar heyetinin tamamı öldü ve yerine geleceklerin her biri farklı şehirlerden ve ülkelerden geliyor. İhtiyarlar heyeti tam olarak neyi veya kimi temsil ediyor? YENİDEN TÜRK MİLLETİ İDDİASI ihtiyarlar heyeti aslında bölgemizin insanlarını ifade ediyor. Bu bölgede yaşayan insanları ifade ediyor ve bu bölgede yaşayan insanların yok sayılmasına, eksik sayılmasına, görülmemesine yapılan bir sitemi ifade ediyor. Yaşadığımız yer Türkiye coğrafyası. Ve Türk unsurunun ağırlık kazandığı bir bölge. Ama Türk unsuru burada diğer unsurları aşağılayıcı, dışlayıcı bir unsur değil. Biz burada büyük bir medeniyet, büyük bir devlet kurduk. Bu devlet bu bölgedeki insanları 400 yıl içinde barış, huzur içinde ve birlikte yönetti. Ve bu bölgede, yine bu bölgeyi yönetecek unsurları hep birlikte toparlayacak Türk unsurudur, Türkiye’dir. Biz bunu ifade ediyoruz. Bu medeniyeti birlikte kurduk, bu medeniyeti birlikte oluşturduk ve birlikte bu bölgedeki insanlara birlikte hizmet ettik. Daha doğrusu insanlığa hizmet ettik. Sonra Türk devleti, Türk millet olarak biz iddiamızdan vazgeçtik veya vazgeçirildik. Biz vazgeçince emperyalistler de kendi doğaları gereği sömürmeyle girdi ve sömürmek için de bölgedeki bütün halkları birbirine düşman etmeye başladı. Yapay sınırlar çizdi. Bu bölgeye hiç bir zaman huzur gelmedi. Tekrar bu bölgeye huzur gelmesi için bizim iddiamızı tekrarlamamız lazım. Biz bu bölgede güç sahibi olacağız, bu bölgede yine uyanışı gerçekleştireceğiz. Bütün halklarla birlikte buradaki adaletsizliğe ve sömürüye son vereceğiz. Bu şu demek değil Türkler bölgeyi sömürüyor anlamında değil. Biz hiçbir zaman sömürmedik, biz emperyal ile emperyalistin farkını biliyoruz millet olarak. Oluşturacağımız medeniyeti diğer kardeş halklarla birlikte yapacağımızı iddia ediyoruz. Çünkü tekrar bu bölgedeki halkların kardeşliğine, kardeş olduğunu hatırlatmaya ihtiyaç var. O kardeşlik tesis edilirse hiç bir zaman için tekrar sömürü olmayacağına inanıyoruz. Vadinin uzun soluklu oluşunun temel nedeni bu mu? İLAY-I KELİMETULLAH GİBİ BİR DAVANIN NEFERLERİ Elbette, aslında ihtiyarlar heyeti diye kodladığımız da o. İhtiyarlar heyeti ile derin milleti kodluyoruz. Türk milletinin 2000 yıllık, 3000 yıllık bir geleneği olduğunu ortaya koymaya çalışıyoruz. Türk milleti ilay-ı kelimetullah diye bir dava tutturmuş, küresel vizyonu var. Tarihsel gelişimde Türk milletinin bu vizyonun genleriyle donatıldığına inanıyoruz. Orta Asya’da da vardı bu, geldiğimiz her coğrafyada da böyle bir şeyimiz var. Kızılelma adı altına bir küresel vizyonu var. Bu da şu demek; bizim bulunduğumuz yerde zulüm, olmayacak. Bize bu değerleri bildiren, bu değerleri öğreten, bu değerleri koruyan bir yapı var. Biz bunu mistik olarak ihtiyarlar diye kodladık. Bulunduğumuz bölgede başka insanlar da var, başka topluluklar, halklar da var. İslam’la birlikte biz bu ideali evrensel bir boyuta taşıdık. Bunu Türk’e mahsus olarak görmedik. Bu coğrafyanın tüm halklarına mahsus olarak gördük. İhtiyarlar heyeti Türk milletinin ve bu coğrafyadaki milletlerin hassasiyetlerini, değerlerini ideallerini simgeliyor. Bu değerler, bu idealler olduğu müddetçe, bu milletin var olduğunu, bu milletin devamlı söz sahibi olacağını ve bu milletin olaylara karşı hiçbir zaman kayıtsız kalamayacağını sembolize ediyor. Diziye geçen sene katılan farklı milletlerden gelen gençler de aynı olayı sembolize ediyor. Biri Arnavut, biri Türk, biri Kürt, biri Arap, biri Uygur. Önümüzdeki siyasi süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’nin konumu açısından. ‘BU COĞRAFYADA ZULME ANCAK TÜRKİYE DUR DİYEBİLİR’ Süreç tamamen bizim elimizde. Süreci engellemek, ertelemek veya hızlandırmak bizim elimizde. Zulüm sonsuz olmayacağına göre bu zulme birileri son verecek. Buna bir insan da son verebilir, insanları teşkilatlandıran bir devlet de son verebilir. Devlet olarak baktığımızda buna en büyük aday Türkiye görünüyor. Çünkü potansiyeli var, o potansiyeli kullanacak teşkilatları, kadroları var. Biz küresel vizyonumuzu 1923’de erteledik. Şimdi tarih bize tekrar dayatıyor istesek de istemesek de. Çünkü biz bunu bu bölgede ispat etmiş bir milletiz. Bu bölgede barışın, huzurun, güvenliğin olacağını ispat etmişiz. O yüzde kodlarımızda var. İspat etmeyen ülkeler büyük iddialar peşindeyken bizim iddiasız olmamız bize yakışmıyor. Toplumun vadiye ilgisinin sebebi bunları idealize etmesi mi bir anlamda? ‘EMPERYALİZ AMA EMPERYALİST DEĞİLİZ’ Bizim toplumumuzun, Türk toplumunun en büyük özelliği şu: zulme kayıtsız kalamayışı. Adaletsizliği kayıtsız kalamıyor. Genlerinde, tarihinde, kültüründe medeniyetinde bu var. O yüzden diyorum. Türklerin bu coğrafyada tekrar atılım yapmaya ihtiyacı var. Bu sadece kendileri için değil için değil bölge ve insanlık için geçerli. Tekrar vurgulayayım; emperyaliz ama emperyalist değiliz. Eğer Selçuklu ve Osmanlı emperyalist davranış gösterseydi böyle olmazdı. Bulunduğumuz coğrafyada kimse Türkçeden başka dil konuşamazdı, İslam’dan başka din olamazdı. Ama öyle bir şey yok. Viyana’dan Yemen’e kadar herkes kendi farklı zenginliğini yaşadı.Bölgedeki ve dünyadaki günlük siyasete nasıl bakıyorsunuz?Siyaset bizim ilgi alanımız ama reel siyasete fazla girmiyoruz. Biz daha çok oluşturulan stratejilere bakıyoruz. Şahıslarla ve olaylarla çok fazla işimiz yok. Biz bir dizi, bir eser yapıyoruz kendi ölçeğimizde. Politik aksiyonun gerektirdiği ölçüde politikaya giriyoruz.  Yurt dışında da büyük ilgi görmesini neye bağlıyorsunuz? HEDEFİMİZİ YENİDEN ORTAYA KOYDUK Milli ve dini hassasiyetlere bağlıyoruz. Milli hassasiyetlerimiz çok önemli. Bizim bir tarihsel şuurumuz, idealimiz var. Millet olarak tarihsel hedefimiz var, kültürümüz var. Yukarıda da dediğim gibi Türklerin kendi kızıl elması, ilay-ı kelimetullah dediğimiz daha küresel vizyona döndü. Çünkü İslam insanların ortak mutluluğunu hedefliyor. Türk milletinin genlerinde var bu. Dinle birlikte diğer halklarla birlikte ortak mutluluk nasıl oluşturulur. Bunun derdinde. Bunun için bir devlet biçimi, bir kültür, bir medeniyet oluşturdular ve bunu başardılar. Daha sonra hedefimizi kaybettik. Bunun bedelini ödüyoruz. Biz Kurtlar Vadisi’nde bu düstura tekrar sahip olmamız gerektiğini söylüyoruz. Dizinin en önemli argümanlarından biri de bu. Bu bölgenin ve insanların ortak mutluluğu nasıl sağlanır, bu mutluluk için neler yapılabiliriz bunun derdindeyiz. Dizi dediğiniz de, sinema dediğiniz de bir araç. Biz keyif alırken aynı zamanda reel şeyleri de söylüyoruz bu konuda. O mutluluğu verirken bu mutluluğu nasıl kaybedildiğini ve bu mutluluğun nasıl tekrar nasıl elde edileceğini vermeye çalışıyoruz  90 dakikalık bir dizinin kapasitesince.