10.07.2019 Çarşamba 18:00
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium'da gerçekleştirilen Hak-İş 14. Olağan Genel Kuruluna iştirak ederek, katılımcılara hitap etti. Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, salondakilerin "Dik dur eğilme işçiler seninle" şeklindeki tezahüratlarına "Hiç endişeniz olmasın, dik duracağız, dikleşmeyeceğiz, yolumuza aynen devam edeceğiz." karşılığını verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu vesileyle Bolu Belediyesinde, Genel Başkanlarının 'Hiç kimse dışarıya atılmayacak' dediği halde Hak-İş mensubu işçi kardeşlerimin seçimden hemen sonra kapıya konmasını kınıyorum ve bu akşam başka, sabah başka yalan söyleyenleri de tüm milletime şikayet ediyorum. Unutmayın ki Rezzak-u Alem olan Allah'tır, CHP değil. Bir kapı kapanır binlerce kapı açılır, hukuk yoluyla haklarımızı sonuna kadar savunacağız. İnşallah Hak-İş Konfederasyon olarak bu işin arkasındadır, bizler de yanındayız." diye konuştu. Hak-İş'in 43. kuruluş yıl dönümünü geride bıraktığını hatırlatarak, ilk günden bu yana sürdürdüğü emek, demokrasi, özgürlük ve adalet mücadelesi için teşekkürlerini ileten Erdoğan, Hak-İş'in çalışmalarında emeği geçen ve katkısı olanları tebrik etti, toplantının hayırlara vesile olmasını diledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnancımızda ve kültürümüzde çalışmak, alın teriyle üretmek, hakkını aramak ve almak gerçekten çok değerli görülmüş, övgüyle karşılanmıştır. Rabbimizin 'İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır' emri bize hem ahiretimizi hem dünyamızı kurtarmamız için yönelmemiz gereken istikameti göstermektedir. Başkası için çalışan insanın bunun karşılığında hak ettiği ücreti veya bedeli alma mücadelesi neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Diğer dinler gibi İslam'da da emeğin karşılığının tam ve zamanında ödenmesi konusuna çok büyük önem verilmiştir." değerlendirmesinde bulundu. Sendikaların bu mücadeleye öncülük eden kuruluşlar olarak takdire şayan bir konumda bulunduklarını söyleyen Erdoğan, "Hak-İş kurulduğu günden beri sadece işçinin, emekçinin hakkını aramakla kalmamış, aynı zamanda bağrından çıktığı toplumun tüm meseleleriyle de yakından ilgilenmiş bir sendikadır. Aynı alanda faaliyet gösteren, kendi milletinin değerlerine ve ülkesinin çıkarlarına duyarsız kimi yapıların tersine Hak-İş hep yerli ve milli bir anlayışla çalışmalarını yürütmüştür. 1980 darbesinden 28 Şubat müdahalesine ve 15 Temmuz'a kadar bu ülkenin zor zamanlarında hep hakkın ve hakikatin yanında yer alan Hak-İş Konfederasyonumuza bu onurlu duruşu için şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum." dedi. Vatandaşların "Hak-İş seninle gurur duyuyor" şeklindeki tezahüratlarına "Biz sizlerle gurur duyuyoruz" karşılığını veren Erdoğan, "Her mücadelesinde yanında olduğum, her mücadelemizde yanımızda bulduğum Hak-İş'in gelecekte de aynı ilkeli ve kararlı tavrını sürdüreceğine yürekten inanıyorum. Türkiye'yi birlikte bugünlere getirdik, inşallah yine birlikte geleceğe taşıyacağız. 2023 hedeflerimize beraberce ulaşacağız, bizden sonraki nesillere 2053 ve 2071 vizyonlarımızı beraberce emanet edeceğiz. Çünkü biz bu milletin bağrından doğmuş kadrolarız, çünkü biz her şeyimizi borçlu olduğumuz bu ülkeye aşkla bağlı, bu millete hizmet etmeyi ibadet sayan, yüreğini ve bedenini bu yola adamış gönül erleriyiz, çünkü biz Türkiye'yiz." diye konuştu. Milletin ve özellikle de emekçinin yanında olmanın lafla olmayacağını belirten Erdoğan, kendilerinin belediye başkanlığı, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı süresince bu mücadeleyi verdiklerini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Büyük büyük laflarla, yalanlarla, sloganlarla, ideolojik illüzyonlarla, hele hele içi boş vaatlerle milletimizi ve emekçilerimizi kandırmaya asla çalışmadık, bunun yerine bu ülkenin 82 milyon vatandaşının her birinin hayat seviyesini yükseltecek icraatlar ortaya koyduk. Zenginliği mevcut pastanın dağıtımını yaparak değil, pastayı büyüterek ve herkesin buradan hakkı olanı almasını sağlayarak milletimizin tamamına mal ettik. Her ne kadar son dönemdeki döviz dalgalanmaları sebebiyle uluslararası hesaplarda bir miktar gerileme yaşanmış olsa da fiilen milletimizin 17 yıl öncesinin çok üzerinde bir refah seviyesinde bulunduğunu vicdan sahibi herkes kabul edecektir." dedi. Türkiye'yi yıllık bazda 2009 yılı hariç hep büyüttüklerini, milli geliri 3 kattan fazla artırdıklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "Ücretlilerin gayrisafi katma değerden aldıkları payı yüzde 28'den yüzde 39'a çıkartarak zenginliğin tabanını genişlettik. Satın alma gücü paritesine göre ülkemizi dünyanın 13'üncü büyük ekonomisi haline getirdik. Otomotivden beyaz eşyaya ve inşaata kadar her alanda üretim ve satış rekorları kıran bir ekonomik hareketlilik ortaya çıkardık. İhracatımız her ay tüm zamanların rekorunu kırarak artmaya devam ediyor. Şu anda 170 milyar dolar civarındayız, göreve geldiğimizde 36 milyar dolar ihracatımız vardı, şu anda 170 milyar ve yıl sonu itibarıyla bunun üzerine çıkacağız, en kısa zamanda da bu rakamı 200 milyar doların üzerine çıkaracağız. Cari açığı hem yıllık bazda hem dönemsel olarak hedeflerimize yakın bir seviyeye çekmeyi başardık. İş gücü arzımız, yani iş gücüne katılım oranı geçmişte hiç olmadığı kadar yüksek bir seviyeye çıktı. Buna rağmen biz 9 milyon kişiye ilave istihdam sağlayarak kırılması güç bir başarıya imza attık." Erdoğan, "İş dünyamızla birlikte 2,5 milyon yeni istihdam hedefimize ulaştığımızda işsizliği yeniden tek haneli rakamlara düşüreceğimize inanıyorum." dedi. 'IMF diye bir şey yok' Son dönemdeki dalgalanmalar sebebiyle işsiz oranının bir parça yükseldiğinin farkında olduklarını dile getiren Erdoğan, "İş dünyamızla birlikte 2,5 milyon yeni istihdam hedefimize ulaştığımızda, işsizliği yeniden tek haneli rakamlara düşüreceğimize inanıyorum." diye konuştu. Dövizdeki dalgalanma ve faizlerdeki yükseliş sebebiyle borçlanma oranının, bir parça yukarıya çıkmış olsa da dünyada, özellikle Avrupa Birliği ve OECD ülkeleri arasında çok iyi bir yerde bulunulduğuna işaret eden Erdoğan, "Göreve geldiğimizde IMF'ye olan borcumuz 23,5 milyar dolar. 2013 Mayıs IMF'ye olan borcu ne yaptık? Kapadık, sıfırladık, hatırlayın. Şimdi bize IMF'yi tavsiye edenler var, o kapı kapanmıştır. Bizim için IMF diye bir şey söz konusu değildir." ifadelerini kullandı. "Geçici işçiler için 4 ay süre uzatımı talebi yenilendi" Merkez Bankasının döviz rezervinin 27,5 milyar dolar olduğunu, şimdi brüt olarak 100 milyar dolara yaklaştığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: "Hem kendi içimizdeki yapısal reformları hızlandırarak hem de dış şoklara karşı daha güçlü hale gelerek bütün bu süreçleri geride bırakacağız. İşte o zaman borçlanma politikalarımızı daha adil ve sürdürülebilir zeminde yürütme imkanına kavuşacağız. Bu dengeyi kurma yolunda önemli mesafe katettik. İnşallah uzak olmayan bir gelecekte, her alanda yeniden hedeflerimize uygun bir seviyeye çıkacağız. Milletimiz madem bu görevi bize vermiştir, öyleyse gereken her durumda ihtiyaç duyulan adımları atmak, kararları almak, iradeyi ortaya koymak mecburiyetindeyiz. Bu vesileyle ana ormancılık faaliyetleri ve orman yangınları ile mücadeleden dolayı işçi ihtiyacının had safhada olması gerekçesiyle bütün geçici işçiler için 4 ay süre uzatımı talebi yenilendi. Bu talebi Hazine ve Maliye Bakanımız bana iletti. Bu 4 aylık uzatma sürecini böylece gerçekleştirmiş oluyoruz. Hayırlı olsun." "Hep faizciler savunuyor" Merkez Bankası Başkanlığında yapılan görev değişikliğine de değinen Erdoğan, bu görev değişikliğinden dolayı özellikle birilerinin yaklaşım tarzını kabul etmelerinin mümkün olmadığını söyledi. "Davul birilerinde tokmak birilerinde" diyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Yanlış bir anlayış, bedelini kim ödeyecek? Siyasetçi ödeyecek. Mutluluğunu kim yaşayacak? Banka başındaki yaşayacak. Yok böyle bir şey. Verilen her türlü, bu noktadaki istişare neticesindeki karara uyacaksın. Yeni yönetim sisteminde başkan bu konulara müdahale yetkisini de ne yapmıştır, almıştır. Böylece faiz denilen, her türlü kötülüğün anası olan, hele hele para politikalarında bu konuyla ilgili verilen talimatlara uymayan bu arkadaşımızın bir değişikliğe tabi tutulmasının gerektiğine inandık. Şimdi kimler savunuyor bunu? Dikkat ediyorum hep faizciler savunuyor. Bundan sonraki süreçte faiz politikamızın nasıl, hangi türde şekillendiğini de en kısa zamanda göreceksiniz." Erdoğan, faizin "enflasyonun da anası" olduğunu belirterek, faizi yüzde 63'ten alıp, yüzde 4,6'ya indirdiklerinde yüzde 30 olan enflasyonun yüzde 7 küsüre indiğini anımsatarak, "Bunu gören Batı, süratle bize Gezi olaylarıyla müdahale etmiştir. Gezi olaylarıyla birlikte de hatırlayın, faiz birden yükselmeye başlamış, çift haneli rakamlara çıkmış, enflasyon da onunla beraber çift haneli rakamlara çıkmıştır. Şimdi tekrar bunu tek haneli rakamlara indirmek durumundayız. Bunu da başaracağız. Bunun başka çıkışı, izahı yoktur. Ama Türkiye'deki bazı faizciler, şunlar, bunlar, vesaire bundan rahatsız olabilir. İstedikleri kadar rahatsız olsunlar. Kararlıyız ve bu işi de bitireceğiz." diye konuştu. Yeni yönetim sisteminde, Merkez Bankası Başkanını atama görevinin, ülkenin diğer politikalarıyla birlikte ekonomi politikasından da sorumlu olan Cumhurbaşkanına bırakıldığına vurgu yapan Erdoğan, "Eğer ekonomi politikalarında Merkez Bankası, kendisinden beklediğimiz rolü hakkıyla oynayabilmiş olsaydı böyle bir değişikliğe zaten ihtiyaç olmazdı. Ama orada bir tıkanıklık var ve bunun bedelini tüm ülke, tüm millet hep birlikte ödüyoruz. Göz göre göre ülkemizin sırtına böyle bir yükün bindirilmesine rıza göstermek Cumhurbaşkanı olarak bizim görevimizi ihmal etmemiz anlamına gelirdi. Bunun için gereken istişareleri yaptık, kararımızı aldık ve uyguladık. İnşallah bundan sonra Merkez Bankası, ekonomi programımıza çok daha güçlü destek verecektir." ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin demokrasi ve ekonomide gerçekleştirdiği atılımlardaki başarılarıyla geçmişten beri hep dünyayı şaşırttığına dikkati çekerek, önümüzdeki dönemde de herkesi bir kez daha şaşırtmakta kararlı olduklarını aktardı. Hak-İş'in, 31 Mart seçimlerinin ardından özellikle CHP ve HDP'ye mensup belediyelerde sendikalardan istifa ettirilen 17 bine yakın üyesi ve işten atılan 800'e yakın kişiyle ilgili verdikleri mücadeleyi desteklediklerini vurgulayan Erdoğan, "Seçimlerden önce hak, hukuk, adalet laflarını ağızlarından eksik etmeyenlerin, seçimlerin ardından haksızlık, hukuksuzluk ve faşizm abideleri haline dönüşmesini üzüntüyle takip ediyoruz. Sendika değiştirme baskısı, işçinin hak arama mücadelesine yönelik aleni bir saldırıdır. Hele hele sırf siyasi düşüncesinden dolayı insanları işten atarak, ekmeğinden, aşından, çoluğunun çocuğunun nafakasından mahrum etmek, şehit yakınlarını istiskale yeltenmek, partizanlığın en sefil, en aşağılık halidir. Hak-İş, işte bu ideolojik sapkınlıklara, insani duyarsızlıklara, zulmlere karşı mücadele ederek, bu günlere gelmişti. İnşallah 31 Mart'ın ardından belediyelerde yaşanan tehlikeli gidişin önünü de hep birlikte mücadele ederek keseceğiz. Mücadelemizi yalan yanlış vaatlerle riyakarlıklarını gizlemek için kullandıkları tatlı sözlerle kandıranların gerçek yüzlerini ortaya dökeceğiz. Siz kendi mecranızda ve kendi yöntemlerinizle biz de kendi yetkilerimizle bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz." değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin geçen yıl bu günlerde yeni hükümet sistemine fiilen geçişin aşamalarını yaşadığını hatırlatarak, önce 24 Haziran seçimlerinin ardından yemin edip görevlerine başladıklarını, ardından kabineyi kamuoyuyla paylaştıklarını ve daha sonra da yeni yönetim sistemini adım adım inşa edip, bu günlere geldiklerini anlattı. "Sığınmacıların getirdiği ekonomik, siyasi ve insani yükleri omuzladık" Geriye dönüp, bir yıllık neticelere baktıklarında ülkenin döviz, faiz, enflasyon tuzağı başta olmak üzere pek çok kritik sınamaya maruz kaldığını gördüklerini anlatan Erdoğan, "Suriye ve Irak'tan Doğu Akdeniz'e kadar ülkemiz açısından hayati önem taşıyan nice uluslararası krizle mücadele ettik. Amerika'nın ve Avrupa ülkelerinin ülkemize yönelik, pek çok haksız eleştirisine ve hatta uygulamasına göğüs gerdik. Sayıları, 3, 6 milyonu Suriyeli olmak üzere 4,5 milyonu bulan sığınmacıların getirdiği ekonomik, siyasi ve insani yükleri omuzladık." dedi. Mahalli İdareler seçimleri öncesi ve sonrasında siyasi iklimi zehirlemeye yönelik nice oyunu bozduklarına da işaret eden Erdoğan, "Tamamını yeniden yapılandırdığımız bakanlıklarımız ve kurumlarımızın bu bir yıllık dönemdeki çalışmaları, bize hem başarılı yönlerimizi hem de eksiklerimizi ve aksaklıklarımızı gösterdi. Yönetim değişikliğinin büyüklüğünü düşündüğümüzde ortaya çıkan sorunların tamamının da üstesinden gelinebilir ve çözülebilir olması sevindiricidir. Reform ve değişim, insanların kendi hayatları gibi, kurumlar içinde kesintisiz bir süreci ifade eder. Bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın güçlü yönlerini destekleyecek, zafiyet ortaya çıkan yönlerini de süratle değiştireceğiz. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bu değerlendirmeyi başlattık." Erdoğan, bu süre içerisinde kendilerinin de gözlemleri, tespitleri, teşhisleri ve çözüm yöntemlerinin oluştuğunu anlattı. Meclis'e düşen görevleri gruptakilerin, Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki yapılması gerekenleri de Külliye'deki ekibin vasıtasıyla çalıştıklarını söyleyen Erdoğan, "Türkiye'nin Cumhuriyet tarihindeki en önemli yönetim reformunu baltalama peşinde olanlara aradıkları fırsatı vermeyeceğiz." dedi.