23.09.2014 Salı 10:16
Birleşmiş Milletler (BM) 69. Genel Kurulu genel görüşmeleri için, ilk kez Cumhurbaşkanı sıfatıyla New York'ta bulunan Recep Tayyip Erdoğan, Obama'dan Fethullah Gülen'i istediği iddialarını yalanlayarak, "Ben öyle bir şey söylemedim" dedi. Birleşmiş Milletler (BM) 69. Genel Kurulu genel görüşmeleri için New York'ta bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkevi'nden BM binasına geçerken gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, bir gazetecinin 'Dış İlişkiler Konseyi Başkanı bir tweetinde "Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama'dan Fethullah Gülen'i istedi, ama vermedi" şeklinde tweet attığını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise "Ben öyle birşey söylemedim" şeklinde cevap verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, temaslara Ban-ki Moon ziyareti ile başladığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sadece CFR'da (Dış ilişkiler konseyi) yaptığım konuşma var. Konuşmanın içeriği zaten belli, açıktı. İlk temasımızı şimdi Ban ki-Moon ile yapacağız. Akşam bizim burada bir resepsiyonumuz var. Görüşmelerimize devam edecek" diye konuştu. Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Ricahard Haass, Erdoğan'ın konseyde yaptığı konuşmanın ardından attığı twitte,"Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, CFR'da, Obama'dan Fethullah Gülen'i ulusal güvenlik ve terörizm nedeniyle iade isteğini geri çevirdiğini söyledi" ifadelerini kullanmıştı. BM Genel Kurulu toplantılarına katılmak üzere New York'ta bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi'nde konuştu. CFR Başkanı Richard Haass, Erdoğan'ı, konuşması öncesinde "Türkiye tarihinde, Atatürk'ten sonraki en önemli siyasetçi" diye tanıttı. Konuşmasına Türkiye'nin tarihine ilişkin kısa notlar vererek başlayan Erdoğan açıklamalarından sonra, kendisine yöneltilen soruları da yanıtladı. Erdoğan'ın konuşma ve sorulara verdiği yanıtlarda ana konular antisemitizm, İsrail-Filistin, paralel yapı, IŞİD ve Ortadoğu, Türkiye-ABD ilişkileri oldu. Erdoğan ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi'nde yaptığı konuşmada, dünyayı Türkiye'nin Ortadoğu'daki bilgi ve deneyimlerinden yararlanmaya faydalanmaya çağırdı. Erdoğan şöyle konuştu: "Bugün, Ortadoğu'da ve Doğu Avrupa'da ağır krizlerin yaşandığı bölgeler, 100 yıl öncesine kadar Osmanlı Başkenti İstanbul'dan idare ediliyordu. Türkiye, merkezinde bulunduğu coğrafyayı, en iyi tanıyan, en iyi anlayan, en iyi analiz edebilen bir ülkedir. Kriz bölgeleri dahil olmak üzere, bölgedeki her ülke ve halkla, ortak bir tarihimiz var. Aynı zamanda, bölgenin tüm ülke ve halklarıyla, ortak dini ve kültürel özelliklere sahibiz. Bu büyük tecrübeyi, bölgesel krizlerin çözümünde aktif olarak kullanmanın, dünyayı da bu tecrübemiz ışığında bilgilendirmenin, uyarmanın mücadelesini her zaman kararlı şekilde verdik. Ortadoğu'da, son derece karmaşık dinamikleri, özellikle de oradaki hissiyatı anlamadan, krizlere çözüm üretebilmek asla mümkün değildir. Türkiye, sahip olduğu bu bilgi ve tecrübeyi, model ortaklık çerçevesi içerisinde, Amerika Birleşik Devletleri ile paylaşmayı son derece sağlıklı bir şekilde sürdürüyor". "Antisemitist yaftasının, zaman zaman ülkeme, şahsıma ve arkadaşlarıma yönelik bir saldırı aracı olarak kullanıldığını üzülerek müşahede ediyoruz. Türkiye, tarihinin hiçbir döneminde ırkçı tavır içine girmemiş, tarihinin hiçbir döneminde antisemitist olmamıştır. Ben, antisemitizmi bir insanlık suçu olarak açıklayan ilk başbakanlardan biriyim. Tam tersine Türkiye, devletiyle ve halkıyla, her zaman mazlumların yanında olmuş; Museviler de mazlum konumuna düştüğünde el uzatan ülke olmuştur. 15'inci Yüzyıl'da, İspanya'dan kovulan Museviler Osmanlı topraklarına sığınmışlar ve yüzyıllar boyunca huzur içinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Aynı şekilde Hitler'in zulmünden kaçan Musevilere de ülkemiz kucak açmıştı. Antisemitist yaftası, zaman zaman benim şahsıma da yöneltiliyor. İsrail'in uluslararası hukuka sığmayan, insan haklarını çiğneyen, insan hayatını hiçe sayan katliamlarını eleştirmek, antisemitizm değildir. Gazze'ye yardım götüren uluslararası bir gemiyi durdurup, 10 kişiyi katleden bir devletten hesap sormak, antisemitizm değildir. Gazze'de, ayrım yapmadan, parkta, bahçede, sahilde, okulda, hastanede, camide, evlerinde masum çocuk ve bebekleri katleden bir yönetimi eleştirmek, takdir edersiniz ki antisemitizm değildir. Bizim eleştirilerimiz, asla ve asla Musevilere değil; sadece ve sadece İsrail yönetimine ve onun politikalarınadır. Hiç kimse bunu çarpıtmasın. Biz ne zaman Filistin'de masum kadınların katledilmesini eleştirsek, belli odaklardan, bir kampanya dahilinde algı operasyonları yapılıyor. Biz ne zaman Ortadoğu'da masum çocukların, bebeklerin katledilmesini eleştirsek, belli medya kuruluşları tarafından hedefe konuyoruz. Bu tür algı operasyonları, bu tür karalama kampanyaları, bizi asla ve asla doğru bildiğimiz yoldan ayırmaz. Sizlerden de ricam, bu çarpıtmalara lütfen kulak asmayın, her şeyden önce insan öncelikli bir dünyayı beraberce paylaşmalıyız; bu kara propagandaya lütfen prim vermeyin. Biz, bütün bölgede olduğu gibi, İsrail Filistin arasında da barışı çok güçlü şekilde arzu ediyoruz ve bunun için de yapıcı bir politika izliyoruz. Herkesin bilmesini isterim ki, Türkiye'nin dış politikası, uluslararası hukuk, adalet ve vicdan üzerine inşa edilmiştir". "Hiçbir terör örgütüne sıcak bakmamız mümkün değil" Erdoğan, "IŞİD'in elindeki 46 Türk vatandaşının serbest kalmasının ardından Türkiye'nin örgüte karşı ABD önderliğinde oluşturulan koalisyona nasıl bir katkı vereceği" sorusuna verdiği yanıtta, "49 rehineyi kurtardıktan sonra oturup konuşacağımız birçok boyut olabilir. Görüşmeler sürüyor, bu çalışmalar devam ediyor. Teröre karşı asla tereddütümüz yok, zaafımız yok. Çünkü biz terörle çok ciddi mücadele veren bir ülkeyiz. Bu mücadeleyi sürdürürken 40 bin insanımızı kaybettik. Hiçbir terör örgütüne sıcak bakmamız mümkün değil" dedi. Türkiye'yi terörle yan yana gösterme çabaları olduğunu anlatan Erdoğan, özellikle ABD'deki bazı yayın organlarının Türkiye'yi hedef aldıklarını anlattı. Türkiye'nin, özellikle IŞİD konusunda bazı medya kuruluşları tarafından haksız ve kötü niyetli haberlere konu edildiğini savunan Erdoğan, "Hiçbir terör örgütüne destek vermemiz asla mümkün değildir. O kadar densiz, o kadar aslı astarı olmayan iftiralar atılıyor ki, IŞİD ile petrol ticareti yaptığımız öne sürülüyor. Tamamen asılsızdır, iftiradır, tamamen yalandır" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Rehinelerin serbest bırakılması karşılığında IŞİD'e bir şey verilip verilmediği" sorusunu "Bu operasyonda parasal hiçbir ilişki kesinlikle olmamıştır. Bu işin en açık yanıdır. Bunun dışındaki yanına gelince, bazıları 'takas yaptılar' dedi. Yeri gelir takas da yapılır. Ama ona hazırlanmak ayrı bir maharettir. Bu tür adımlarla bu sağlanmıştır. Bir tane esiri için bin 500 rehineyi veren İsrail'e bu soruyu sordular mı, onu merak ediyorum. Bin 500 rehine verdi, sadece bir askerini alabilmek için. Demek ki olabiliyormuş" diye yanıtladı. IŞİD'e karşı, Suriye'de ılımlı muhaliflerin desteklenmesi ve Irak ve Suriye'nin birlikte ele alınması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Şu anda Suriye'de şüphesiz ki ılımlı muhalif gruplar da var. Bizim de Amerika'nın da tespiti bu. Fakat işin başından itibaren ne yazık ki bu ılımlı muhalifleri destekleyen iki ya da üç ülke var. Türkiye'dir, Katar'dır, kısmen Suudi Arabistan'dır. Ama Özgür Suriye Ordusu desteklenmediği için bu böyle oldu. IŞİD'in doğduğu yer Irak'tır, ama palazlandığı yer Suriye'dir. Biz Amerikalı dostlarımıza şunu söylüyoruz: Burada bir uçuşa yasak bölge ilan etmeliyiz. Bu suretle burada çok güçlü bir yapılanma olur ve terörün beli burada kırılır. IŞİD'in elinde, Amerika'nın Irak'a vermiş olduğu silahlar vardı. Yıllardır uyardığımız bir konuydu. Amerikalılara da söyledik, 'Bu Maliki'ye lütfen destek vermeyin' dedik. Bu sözlerimiz hep göz ardı edildi. Sonunda ne oldu? Oraya verilmiş silahlar Maliki Musul'u bırakıp kaçınca IŞİD'in eline geçti. O silahlarla işgal hareketini yürüttü. Irak'ta da aynı mücadeleyi birlikte vermemiz gerek. Suriye'de başından beri bu mücadeleyi birlikte verebilseydik, bu sıkıntıyı yaşamazdık. Obama'nın Çarşamba günkü konuşmasında ifade ettiği gibi Irak ve Suriye'yi kapsayacak bir adımın atılması lazım. Biz de Türkiye olarak üzerimize düşen neyse yapmaya hazır olacağız" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CFR'daki konuşmasının ana konularından biri de paralel yapı olarak nitelenen Gülen Cemaati ile ilgili oldu. Erdoğan konuya yönelik sorulara verdiği yanıtta, "ABD'de bazı medya ve düşünce kuruluşlarının bu örgütün kısmen de olsa etkisi altında olduğunu görüyoruz. Türkiye'de 30 yıldır faaliyette olan bir örgüt var. Elebaşı 99'da Türkiye'den ayrıldı, faaliyetleri buradan idare ediyor. Düşünün, bir ülkenin yargısı bu örgütün etkisi altına giriyor. Polisler amirlerinin talimatıyla değil, Pensilvanya'dan gelen talimatla hareket ediyor. Örgütle mücadeleye başladığımızda sadece emniyet ve yargı değil, devletin birçok kritik noktasına sızdıklarını ve örgüt çıkarları doğrultusunda faaliyet gösterdiklerini gördük. Uluslararası istihbarat taşeronluğu yaptıklarını gördük. Bu son derece tehlikeli örgütün gerek Türkiye gerek ABD'de, yurtdışında elverişli bir taşeron olarak kullanıldığını görüyoruz. Başkan Obama'ya bunları anlattım. Model ortaksak, stratejik ortaklığımız varsa, bir teröristi şunu bunu biz size nasıl teslim ediyorsak, biz de ülkemizin birliğini bütünlüğünü yıkan kişiyi Pensilvanya'dan deporte edin. Etmiyorsanız bize teslim edin. Umuyorum, bu örgütle mücadelede işbirliği yapacaklardır" dedi. Komşularla sıfır sorun politikası akamete uğramış olabilir Erdoğan, Türkiye'nin komşuları ile sıfır sorun politikasının iflas edip etmediği ile ilgili bir soruya yanıtında da, "Bu politikamız aynen devam ediyor, bitmiş değil. Akamete uğramış olabilir. Ama bunu derler toparlar, devam eder. Bu Türkiye'den kaynaklanın bir durum değil, bu bölge ülkelerinden kaynaklanan bir iç sorundur, bize yansımıştır. Irak'ın kendi içinde soruna bakın, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık noktasında çok ciddi sorunlar yaşamıştır. Başbakanlığı bırakmayan zat. Bunun bedelini Irak çok ağır yaşamıştır. Mısır'da demokrasi sorunu var. Bunlarla biz nasıl olacak da sıfır sorun politikası güdeceğiz. On binlerce insan öldürülürken, biz çok iyi yapıyorsun mu diyeceğiz? Biz zalimlerin yanında yer alamayız, mazlum halkların yanında yer alırız" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler’de Genel Sekreter Ban Ki-Moon ile yaptığı görüşmede terörle mücadele, Suriyeli mülteciler, uçuşa yasak bölge, Kıbrıs meselesi, Gazze, Ukrayna, Somali'ye insani yardım, medeniyetler ittifakı, iklim değişikliği, Ebola salgını gibi konular ele alındı. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, Musul'da alıkonulan Türk vatandaşlarının sağ salim kurtarılmalarından dolayı Türkiye'ye tebriklerini iletirken Cumhurbaşkanı Erdoğan'da MİT'in bu süreçte başarılı bir performans sergileyerek sonuç almayı başardığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul'u BM'nin bir bölgesel merkezi haline getirmeyi hedeflediklerine değinerek, bu konuda verilen destekten dolayı Ban Ki Moon'a teşekkür etti. Erdoğan'ın Türkiye olarak, 2015-2016 dönemi BM Güvenlik Konseyi üyeliğine yönelik çalışmaları sürdürdüklerine, Medeniyetler İttifakı Girişimi'ndeki öncü rolü sürdürme konusunda kararlı olduklarına dikkati çektiği kaydedildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörle mücadele konusunda ise, Irak ve Suriye'nin tek bir eylem alanı olarak değerlendirilmesi gerektiğine işaretle, terör odaklarının beslendiği zemini kurutacak adımlar atılmasının önem taşıdığını vurguladı. Görüşmede, Türkiye'nin Suriyeli sığınmacılar için yaptığı harcamanın 3,5 milyar dolara ulaştığını hatırlatan Erdoğan, bu trajediye son verme açısından Uçuşa Yasak Bölge oluşturulması gerektiğini de vurguladı. Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak Ban Ki-Moon'un Rum kesiminin lideri Nicos Anastasiades ile yaptığı görüşmeye ilişkin Erdoğan'a bilgi verdiği, buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da sürece ivme kazandırılması gerektiğine vurgu yaptığı belirtildi.