14.03.2017 Salı 02:29
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atv ve A Haber ortak yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ülkelerin patronunun millet olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Hiçbir başbakan, patron olamaz. O ülkelerin patronu, demokrasilerde millettir. Bir defa 'patron benim' demek, milletine saygısızlıktır. Zaten bunlarda saygı yok ki ve biz bu ülkede hiçbir zaman patron olmadık, biz bu ülkede efendi de olmadık." diye konuştu. "Biz OHAL ilan edince hepsi ayakta, kendileri 2 saatte OHAL ilan ediyor" Hollanda'da iki saat içerisinde OHAL ilan edildiğine dikkat çeken Erdoğan, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Hollanda'daki olayda, bırakın siz merkezi yönetimi, belediye, belediye... Belediye birkaç saat içerisinde oturuyor, olağanüstü hal ilan ediyor. Niye? Benim bakanımı oradan itfaiye aracıyla mı götürecek? Gelip makaslarla aracın kapılarını kesip öyle mi dışarı çıkaracak? Sınır dışı nasıl edecek? Ya bir bayan be, hani siz kadın haklarından bahsediyordunuz ya? Ve bu bayan Türkiye Cumhuriyeti'nin Bakanı, kendi toprağına girecek, diplomatik araç içerisinde, başkonsolosluk binasına girecek. Kendi başkonsolosluk binasına girmesine müsaade etmiyorsun, içeriden başkonsolosun çıkmasına müsaade etmiyorsun. Bütün bunların önünü açmak için ne yapıyor? Olağanüstü hal ilan ediyor, iki saat içerisinde." "Güya bizi ziyaret ediyor" "Hala Avrupa Birliği'nden, dünyada bu Helsinki ve melsinki hikayeleri var ya bizim ülkemizde, bunların hiçbirinden bir ses çıkıyor mu? Yok. Ama Türkiye'de olağanüstü hal ilan ediyoruz biz, darbe sebebiyle, Avrupa, hepsi ayakta, kim geldiyse Türkiye'ye, güya bizi ziyaret ediyor, ziyaret ederken de 'bu olağanüstü hal ilanını ne zaman kaldıracaksınız?' Sordukları soru bu. Biz ne zaman darbe girişimini neticeye kavuşturursak o zaman." "Merkel, sana yazıklar olsun" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda'nın skandal tavrıyla ilgili, "Bunların Viyana Sözleşmesi diye bir derdi yok. Hepsi bunların ayaklarının altında. Bunların Viyana Sözleşmesi, faşistlikleridir. Nazizm, buna Neonazizm diyebiliriz. Yeni Nazi akımı diyebiliriz. Bunların Viyana Sözleşmesi anlayışı budur. Batı'nın gerçek yüzünü gösteriyorlar. Biz böyle görmek istemezdik. Almanya'nın Şansölyesi de Hollanda'nın yanında yer alıyor. Sana yazıklar olsun. Demek ki sen de aynı kafadasın. Bu, bu demektir. 'Yanındayım.' dediğine göre o da demek ki aynı kafada. Biz kişinin sevdikleriyle beraber olduğuna inananlardanız. Bunların yaptıklarının kesinlikle ne Avrupa Birliği müktesebatına ne Venedik, hiçbir yere uyar tarafı yoktur. Avrupa Birliği ülkelerinin bir kısmı, hepsini aynı torbanın içerisine koymayalım, maalesef Türkiye'nin bu yükselişini hazmedemiyorlar ama burada ne yazık ki birinci sırada Almanya var. Almanya çok acımasız bir şekilde teröre destek veriyor." ifadelerini kullandı. "Sen bundan sonra Türkiye'nin kapısını nasıl çalacaksın?" Çarşamba günü Hollanda'da seçim olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Bunların bir tanesi tam manasıyla dört dörtlük ırkçı. Tehdit ediyor; 'Hollanda'yı terk edin.' Sen mi getirdin o insanları Hollanda'ya da 'Hollanda'yı terk edin' diyorsun? Kimsin sen ya? Haddini bil. Bir diğeri, başbakanken münasebetlerimizin de iyi olduğu birisiydi. O da kalkmış o olayın olduğu gece bizim Başbakanımıza meydan okuyor; 'Burayı terk etmesi lazım' diyor. Peki sen bundan sonra Türkiye'nin kapısını nasıl çalacaksın? Şu anda biz, Ankara'ya döner dönmez oturacağız, Sayın Başbakanla bunları konuşacağız. Kesinlikle bizler de şu anda diplomatik yaptırımlarımız nelerse, bunları yapacağız. Bunlar özellikle de hesaplarını, inşallah er veya geç verecekler ama süratle Hollanda olayının hesabını diplomatik açıdan bir defa soracağız." dedi. "İsviçre'nin gazeteleri de Türkçe'yi öğreniyor" Erdoğan, "Ben öyle kuru kuruya özür dilemeyi, hiçbir şeyle değişmem. Hiçbir iğrapta mahalli yoktur onda. Bunların biz ne olduğunu biliriz, bunların cemaziyelevvelini biliriz. Bugün bir İsviçre gazetesinde atılan bir başlık, çok çok manidar. Buna seviniyorum, mutluyum. Niye? İsviçre'nin bu gazeteleri de Türkçe'yi öğreniyor. Ne diyor burada? 'Erdoğan'ın diktatörlüğüne hayır oyu kullanın.' Şimdi bu da doğruyu söylüyor. Diktatörlüğüm yok ki. Bu ne demektir? Bu aslında tersinden okursanız, evet demektir." diye konuştu. "Gensoru ve güvenoyu meselesi iktidarları tehdit etmiştir" Cumhurbaşkanı Erdoğan, halk oylamasıyla ilgili, "İkide bir bu gensoru meselesi ve güvenoyu meselesi, bunlar tabii ki hep iktidarları tehdit etmiştir. Şimdi bu tehditler, bir defa artık hükümet -ki artık yürütme zaten başkanda- böyle bir tehditle baş başa olmayacak. Daha rahat bir şekilde kurduğu ekip dışarıdan zaten, içeriden değil, bununla beraber çok daha rahat yürüme imkanını sağlamış olacak. Güvenoyu uygulaması nerede olacak? İşte o 5 yıl var ya, geldiğinde mevcut ekibe eğer 'yürü' diyorsa güvenoyunu almış demektir, 'yürü' demiyorsa sen demek ki güvenoyunu alamadın." şeklinde konuştu. "Kandil ne diyor? 'Hayır' diyor" Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşte 'hayır' demek, şu anda bölücü terör örgütüne destek vermektir. Kandil ne diyor? 'Hayır' diyor. Kandil'deki bu terör örgütünün liderleri ne diyor? 'Hayır' diyor. İmralı'daki terör örgütünün başı ne diyor? 'Hayır' diyor. İşte şu anda 'hayır' demek, bunlarla beraber aynı istikamette yürümek demektir. Kim olursa olsun, bu kişi olabilir, kurum olabilir. Bu ülkeyi bölmek, parçalamak isteyenler, şu anda bölücü terör örgütüyle beraber 'hayır' kampanyasında buluşanlardır. Bu kadar açık. 'Evet' kampanyasını sürdürenlerin derdi nedir? Bu ülkeyi kalkındırmaktır." ifadelerini kullandı. "Sen Yenikapı ruhuna da zaten Yenikapı'da toplanmadan önce ters düştün" Kemal Kılıçdaroğlu'nun Yenikapı ruhuyla ilgili sözlerine de değinen Erdoğan, "Yenikapı ruhunda ayrılık yok ki. Yenikapı ruhunda terör örgütleriyle beraber olmak yok ki. Siz şimdi eğer 'hayır'la beraber hareket ediyorsanız, bu Yenikapı ruhuna terstir. Niye? Çünkü 'hayır' diyen PKK'dır, Kandil'dir, şu anda 'hayır' diyen kimdir, bu ülkede kan gövdeyi götürsün diye çalışanlardır ve şu anda bunlar nerede? Yargı bunları aldı toparlıyor ve içeri atıyor. 'Hayır' diyen kim? FETÖ terör örgütü. FETÖ terör örgütüyle berabersin, hala kalkıp 'bu ülkede Yenikapı ruhunu ben temsil ediyorum' diyor. Hayır canım sen nasıl temsil edersin? Sen Yenikapı ruhuna da zaten Yenikapı'da toplanmadan önce ters düştün. Davet eden benim. Ben davet ettim ve gelmeyeceğine dair cevabı özel kalemime, özel kalemi bildirdi. Daha sonra araya, o bir iki gün içerisinde birileri girdi ve son anda geleceğini bildirdi. Durum böyle." dedi. "16 Nisan'dan sonra koalisyon güçleriyle yapacağımız görüşmelerin daha farklı bir anlamı olacak" Erdoğan, "Ne olacak da yeni sistemde terörle daha etkin mücadele edilecek?" sorusu üzerine, son dönemde Türkiye'nin terörle mücadelede farklı bir konuma geldiğini belirtti. Evlerin boşaltılarak, içinden tüneller açarak, evleri birbirine tünellerle bağlandığını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti: "Mesela Mardin operasyonunda bin 500 kişinin sığınabileceği yer altında adeta şehir ihdas ettiler. Kim bunlar? Hayır diyen o terörist. Fakat askerimiz, polisimiz yaptıkları operasyonla buraları darmadağın etti, gereğini yaptı. Bunların lider kadrosunda olan isimler orada yakalandı. Askerimizin de polisimizin de korucularımızın da alnından öpüyorum. Gerçekten şu son birkaç ay içerisinde akla hayale gelmez şehadeti hedefleyerek bu operasyonları yaptılar. Şu anda hala bunlar devam ediyor. Aynı şekilde yurt dışında da devam ediyor, Kandil vesaire. Öbür tarafta Suriye operasyonlarımız aynı şekilde devam ediyor. Cerablus halledildi, Rai olsun, Bab olsun bunlar halledildi. Şimdi Münbiç'e yönelik adımlar, görüşmelerimiz, her şeyimiz devam ediyor. Sayın Putin'le görüşmelerimizi yaptım. Genelkurmay başkanlarımız ABD, Rusya, Türkiye olarak bir araya geldiler, onlar gerekli çalışmaları yaptılar. Temenni ederim ki Münbiç'te de terör örgütü PYD, YPG orayı terk eder ve oraya Münbiç'in kendi halkı gelir yerleşir, böylece orada da bir barış zeminini yakalamış oluruz. Bütün buralara da askerimizin Özgür Suriye Ordusu'na verdiği destekle buraları da çözüme kavuşturuyoruz. Artık Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye ve yönetim olarak bizler, arazide varız, masada varız. Aynı şey Irak'ta bu kararlılıkla devam ediyor. İşte başkanlık sisteminde bu güç daha da artmış olacak. Artan güçle çok daha seri kararlar alacağız ve aldığımız kararlarla da bu operasyonları yapma imkanını çok daha çabuk yakalayacağız." "Buralarda Türkiye'nin onayı olmadan bir adım atamazlar" PYD'nin Münbiç'te özerklik ilanı iddiasıyla ilgili de konuşan Erdoğan, "Bunların hepsi hikaye. Kendilerine göre blöf yapıyorlar. Orada böyle böyle özerklik ilanı... Kuzey Suriye'de özerklik ilan etmişlerdi ne oldu? Buralarda Türkiye'nin onayı olmadan bir adım atamazlar. Bunların hepsi adım adım takip ediliyor. Bunlar şu anda kendilerine göre bazı şeyleri, böyle bir psikolojik ortam oluşturmak için kendilerinin de bitişleri geldiği için onlara güvenenlere de şöyle bir tatmin veya güven verebilmek için böyle bir şeyi ilan etmenin gayreti içerisine giriyorlar. Yok böyle bir şey. Biz zaten şu anda Münbiç kenarında bazı köyleri de almış vaziyetteyiz. Süreç devam ediyor." diye konuştu. "Türkiye ile uyumlu olabilecek olan siyasi hareket kimse, oylarınızı onlara verin" Erdoğan, Almanya, Hollanda, Avusturya ve Avrupa'nın farklı ülkelerindeki vatandaşlara, "Bu ülkelerde bu 'hayır' kampanyalarına destek verenlere değil, oralarda da seçimler yapılacak, bu seçimlerde de illa şu seçilir, bu seçilir ona bakmayın, Türkiye sevdalısı kim varsa, desteklerinizi onlara verin. Türkiye düşmanı olanlara sakın ha desteğinizi vermeyin. 'Seçimi şu kazanır, bu kazanıra bakmayın. Türkiye ile uyumlu olabilecek olan siyasi hareket orada kimse, gidin oylarınızı onlara verin." şeklinde seslendi. "Şimdi güçlü liderler gelecek" Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçmenin burada daha güçlü olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: "Siyasette güçlü liderleri zorunlu kılıyor. Artık güçlü liderler çıkacak. Öyle işini bilmeyen, 7 seçim kaybedecek hala koltukta oturacak, yok öyle şey. Şimdi güçlü liderler gelecek. Yasama ve yürütme arasında karşılıklı denge sistemi var. Burada diyor ki, 'Yasama organı kalktı.' Nereden kalktı? Parlamento var. Ayıptır ya bu lafları böyle söyleme ama birileri yanıltıyor galiba. Anlamakta zorlanıyor. Fakat burada işte anlamadığı için mi böyle söylüyor, doğru konuşmuyor? Bir diğer konu güvenoyunun kaynağı doğrudan halk. Parlamento değil. O da ne zaman? Beş yılın sonunda halk güven oylamasında kararını verecek. 'Sen artık gidicisin' diyecek. 'Bu işi başaramadın.' AB ile ikili ilişkilerin gözden geçirilmesi Hollanda ve Almanya'da yaşananların ardından AB ile ilişkilerin gözden geçirilmesine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, şunları kaydetti: "Bunların hepsi gündemde. Tepeden tırnağa gündemde. İlk hedef 16 Nisan. Hepsi gündemde. Bunları konuşmamız lazım. Avrupa Birliği ile ilgili düşüncelerim herkes tarafından biliniyor. Avrupa hala bizi oyalamaya devam ediyor. Şu ana kadar da bu oyalamaları devam etti. Şimdi Malta'nın dönem başkanlığı var. Bu dönem başkanlığında da taktik maalesef yine aynı. Bu fasılları açalım, 3 milyon mülteciyi burada ağırlıyoruz. Bununla ilgili verdikleri sözler vardı. 3+3 milyar avro güya destek vereceklerdi. Ortada herhangi bir şey yok. 725 milyon avro geldi o kadar. Bu da bize gelmiyor. Bu da UNESCO vasıtasıyla yardım kuruluşlarına geliyor. Bize gelen bir şey söz konusu değil. Vizelerin kaldırılması meselesi. Yine bunlarda oyalama taktikleri devam ediyor. Bunlar samimi değil, dürüst değil. Dolayısıyla bunların hepsini masaya yatırmamız şart. Çünkü 2016 yılı sonuna kadar vize meselesi bitecekti, bitmedi." "Hollanda'daki gece bana 15 Temmuz'u hatırlattı" Hollanda'nın skandal tavrına karşı meydanlara dökülen vatandaşlara teşekkür eden Erdoğan, "Bu bir defa bir duruştur. Hele hele gurbette böyle bir tavrı göstermek, o gece bana aynen 15 Temmuz'u hatırlattı." diye konuştu. Erdoğan, Hollanda'da o gece yaşananları anbean takip ettiğini dile getirerek, şunları söyledi: "Sürekli telefonun başındayım. Bir taraftan Fatma kardeşimi arıyorum. Çünkü benim evladım mesabesinde. Evladım gibi büyüttüklerimden bir tanesidir. Çok zeki ve çalışkandır. O aile hep öyledir. Sürekli arıyorum. 'Ben arabanın içinde öleceğim.' diyene kadar ileri gitti. 'Sen dedim sakin ve rahat ol, takip ediyoruz.' Çıktı iki kere üç kere onlarla görüşmeler yaptı. Adamlar, bakıyorsun hiç... Onların bir de kötü huyu var. Cevap vermezler. Böyle sanki duvara konuşuyorsun. Öyledir metotları. Birkaç kez ben de Batı'da bu tür şeyleri geçmişte yaşadım. Hep böyledir. Oradaki benim vatandaşım bakanlarıyla yan yana veya yüz yüze olamamanın da sıkıntısını çekti. Çünkü, bakan oradaki konsolosluğun ayrı bir sokağında, onlar ayrı bir sokakta. Fakat sesleri tabii Bakan Fatma Hanım duyuyor. Onların o sesleriyle nasıl yankılandığını o duyuyor. Buna rağmen, o kendileriyle mutabakatı sağladığımız andan itibaren ki saat zaten artık sabah 04.00-04.30'a geliyor. Bir de bir terbiyesizlik daha yapıyorlar. Diyorlar ki 'Kendi arabanla gidemezsin. Biz araba vereceğiz. O arabayla gidebilirsin.' diyorlar. Ablasıyla beraber ikisini alıyor iki goril, o iki goril götürüyor. 'Alman sınırına kadar götüreceğiz.' diyor. Alman sınırına dedikleri yerde hedefi saptırıyorlar, farklı bir yere götürüp... Bir karakola götürüyorlar. Orada nasıl olduysa iyi niyetleri depreşiyor. 'Sizi karakola çıkarıp size çay, kahve ikram edebiliriz.' diyorlar. Fatma Betül kardeşim, ablasıyla beraber onlar yine bu milletin Türk milletinin o asil duruşunu ortaya koyuyor." Suriyelilerin referandumda oy kullanacağı iddiası Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyelilerin referandumda oy kullanacakları iddialarına ilişkin, "Bunların hepsi tepeden tırnağa yalan. Şu anda bir defa Suriyeli kardeşlerimizin vatandaş olanları ve oy kullanma hakkına sahip olanları neredeyse sıfırdır. Yok denecek noktadadır. Biliyorsunuz vatandaşlıktan sonra bu oy kullanma süreciyle ilgili belli bir süre var. O süreye eğer ulaşabilmiş ve yetişebilmişse böyle bir hakkı elde edebilir. Yoksa, o süreye yetişememişse bir defa seçmen olma vasfına vatandaş olma yeterli değil. O süreler var. Onları yakalaması lazım. Bana gelen bilgilerde ciddi bir sayıda bir şey söz konusu değil. Bunlar böyle olsa olsa 50-100 gibi rakamlar olabilir ama binlerle falan izah edilebilecek bir şey kesinlikle söz konusu değil. Bunların hepsi A'dan Z'ye yalandır." "Sen siyasetçi değil, Barolar Birliği Başkanısın" Erdoğan, evet kampanyası için kendi bakanına konuşma imkanı vermeyenlerin hayır için oraya giden Barolar Birliği Başkanının kampanya yapmasına izin verdiğini aktararak, şunları kaydetti: "Barolar Birliği Başkanı, Türkiye'den başladı, Avrupa'yı dolaşıyor ve bu hukukçu. Barolar Birliği Başkanının oralarda böyle bir çalışmayı yapması ne demektir biliyor musun? 'Türkiye'de benim konumum bundan sonra bellidir.' Sen şimdi hukuk içinde bundan sonra Türkiye'de acaba yönetimde olanlarla nasıl bir araya geleceksin? Sen bir daha benim kapımı çalamazsın, kapattın kapıyı. Niye? Çünkü sen Barolar Birliğinin Başkanısın. Yani hukuk nedir, bunu bildiğini iddia eden bir kurumun başkanısın. Böyle bir şeyi sen yapamazsın. Sen şu anda siyasetçi değilsin. Böyle bir şeyi yaptığın anda, karşısına yarın bunun faturası çıkar. Nitekim birçok baro bu noktada isyanda, artık o bizi temsil etmiyor noktasındalar. Gittiği yerlerde ne yazık ki bazı yerlerde terör örgütleriyle iltisaklı olanlarla da beraber oluyor."