Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kifayetsiz muhterislere en güzel cevabı milletimiz verecektir

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizin güvenliğinin ve geleceğinin kendi sınırlarımızda değil, çok daha ötesinde başladığı gerçeğini anlayamayan kifayetsiz muhterislere en güzel cevabı milletimiz verecektir." dedi.

09.01.2020 Perşembe 17:37

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde, engelliler ile devlet korumasından yararlanmış gençlerin kamu kurumlarına yerleştirilmesi töreninde konuştu. Engelli vatandaşlar ile devlet korumasından yararlanmış gençlerin atanacakları kamu kurumlarındaki görev yerlerinin hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, ülkedeki engelli memur sayısının önceki döneme göre yaklaşık 10 kat artışla 56 bin 500'e ulaştığını söyledi. Erdoğan, bugün de her eğitim seviyesinden 1304 engelli vatandaşı kamuda işe yerleştirdiklerini, devlet korumasında yetişen gençlerden 2002'den bugüne kadar kamuya yerleştirilenlerin sayısının 29 bine ulaştığını bildirdi. Devlet olarak 17 yıllık görev sürecinde hiçbir zaman engellilere duyarsız kalmadıklarını, her zaman yanlarında olduklarını ve olmaya devam edeceklerini ifade eden Erdoğan, "Bugün her eğitim seviyesinden 1561 gencimizin daha atamasını gerçekleştiriyoruz. Böylece Türkiye, sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getiren bir ülke olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bu ülkede yaşayan her birey gibi engellilere ve devlet korumasında yetişen gençlerimize sahip çıkıyor, kendilerini en iyi geleceğe hazırlamaya çalışıyoruz." diye konuştu. Geçmişte devlet ile millet arasındaki ilişkilerin uzunca bir süre kopuk yürüdüğünü belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tek parti döneminde insanına tepeden bakan, milleti hor, hakir gören jakoben bir anlayış hakim oldu. Çok partili siyasi hayata geçilirken milletimiz sadece değerlerine saygı duyan değil, aynı zamanda kendisine hak ettiği hizmetleri getiren bir yönetim anlayışının da özlemi içindeydi. Rahmetli Adnan Menderes ve ardından rahmetli Özal, işte bu iki alanda birden yaptıkları reformlarla milletimizin gönlünü fethettiler. AK Parti'nin 17 yıllık iktidarındaki en büyük başarısı hem demokrasiyi geliştirmesi hem de kalkınmayı sağlamasıdır. Tabii kalkınma bu ülkenin vatandaşlarının her birini de kapsayınca anlamlı hale gelir. Ülkenin kaynakları eskiden olduğu gibi sadece bir avuç mutlu azınlığın emrine verildiğinde yapılan işin adı kalkınma değil adaletsizlik olur." Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin zenginliğini 81 vilayetin tamamına ve buralarda yaşayan her kesimden vatandaşın istifadesine sunduklarına işaret ederek, "Türkiye'yi büyütürken, üretimi artırırken, milli gelirimizi 3 kattan fazla yükseltirken, istihdam yelpazesini genişletirken tüm vatandaşlarımızı özellikle kucaklamaya gayret ettik. Dünyanın en iyi sosyal güvenlik ve sağlık sistemini kurmamızın amacı da budur. Ülkemizde devletin şemsiyesi dışında hiç kimsenin kalmaması için özel çaba gösterdik." değerlendirmesinde bulundu. "2 milyar liradan 55 milyar liraya çıkardık" Sosyal yardımlar için ayrılan yıllık bütçeyi 2 milyar liradan 55 milyar liraya çıkardıklarını dile getiren Erdoğan, son 17 yılda tam 339 milyar liralık sosyal yardımda bulunulduğunu, milli gelir içindeki sosyal yardımların payını yüzde 0,3'ten yüzde 1,2 seviyesini yükselttiklerini bildirdi. Erdoğan, engelliler ve devlet korumasındaki çocuklar yanında kadınlara, yaşlılara, dul ve yetimlere, şehit yakınları ve gazilere ihtimam gösterdiklerini ifade ederek, Türkiye büyüdükçe, güçlendikçe, zenginleştikçe ortaya çıkan değeri tüm vatandaşlara yansıtmaya bundan sonra da devam edeceklerini söyledi.   Engellilerin toplumsal hayatın her alanında olmalarını sağlamak için çok yönlü çalışmalar yürüttüklerini aktaran Erdoğan, bunlardan ilkinin erişilebilirlik meselesi olduğunu belirtti. Erdoğan, "Sağlık ve eğitim kurumları ile iş yerleri başta olmak üzere her alandaki hizmetlerin engelli ve yaşlılarımız açısından erişilebilir şekilde verilmesini özellikle istiyoruz. Bunun başarılması lazım. Evinden çıkan bir engelli veya yaşlı, kaldırımıyla, yaya geçidiyle, parkıyla, bina girişiyle, toplu taşıma aracıyla her bakımdan kolayca yararlanabileceği imkanlara sahip olmalıdır." diye konuştu. Aynı şekilde bu vatandaşların bugünün vazgeçilmez araçları olarak bilgi ve iletişim teknolojilerinden faydalanma konusunda da hiçbir bariyerle karşılaşmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: "Az önce kardeşimizi gördük, yani 3 kişiye bir bilgisayar değil, birebir hepsine bu bilgisayarı verebilmek, işte biz bunu başardık. Şüphesiz bunu sağlamanın yolu tüm hizmetleri engelli ve yaşlılarımız için erişilebilir olarak tasarlamaktan geçiyor. Şayet bir şehirde hala yollar, kaldırımlar, bina girişleri, asansörler, lavabolar, velhasıl hayatın her anında ihtiyaç duyulan unsurlar erişilebilir değilse orada ciddi bir eksiklik var demektir ve siz medeni olmaktan da bahsedemezsiniz. Belediyelerimiz başta olmak üzere bu konuda sorumluluk sahibi her kurumun artık bu gerçeği kabul etmesi ve buna uygun davranması şarttır. Bir belediyeci olarak, bunları yaşamış bir kardeşiniz olarak bunları söylüyorum. Çünkü İstanbul gibi bir şehirde Belediye Başkanlığı yapmak herhalde sıradan bir olay değil. Geldiğim zaman susuz bir İstanbul vardı ama geldik, elhamdülillah o konuyu çözdük. Çöp dağlarından geçilmeyen bir İstanbul vardı, bunları kaldırdık ve Habitat'ın temizlik ödülünü verdiği bir İstanbul... Çöp dağlarının patladığı ve 39 kardeşimizin, evet o çöp dağlarının altında kaldığı bir Ümraniye Belediyesini yaşadık. Solunumda hava kirliliği felaketti ve gazeteler maske dağıtıyordu, böyle bir İstanbul yaşadık, hamdolsun bunlardan da kurtulduk. Artık Türkiye'yi 81 vilayetine doğal gazı taşımak suretiyle temiz hava ile karşı karşıya getirelim dedik, şu anda onu da başardık. Yarıdan fazlasına ulaştık ama tüm ilçelere de doğal gazı götürmek istiyoruz. Hızla şu anda onun çalışmaları da devam ediyor." Dün İstanbul'da gerçekleştirilen TürkAkım doğal gaz boru hattının açılış törenini hatırlatan Erdoğan, Rusya ile yapılan anlaşma gereği doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa'ya gideceğini hatırlattı. Erdoğan, "Ama Türkiye'de de ihtiyacımızın inşallah artık büyük bir kısmını tamamlamış olacağız." ifadelerini kullandı. '2020 yılının 'erişilebilirlik yılı' olarak ilan edilmesinde fayda görüyorum' Yeni yatırımların erişilebilirlik esasına göre yapılması ve eski binaların bu doğrultuda dönüşümlerinin süratle tamamlanması gerektiğine işaret eden Erdoğan, "Onun için şimdi yeni bir hedef belirledik, 100 bin konut, TOKİ olarak ne yapacağız, yıllık inşa edeceğiz ve diyoruz ki yani gecekondu mu var, size hem destek vereceğiz hem de gelin TOKİ'nin yapmış olduğu bu yeni konutlara sizleri taşıyalım." dedi. Bazı konutların bulunduğu bölgelere itfaiyenin bile girmekte zorlandığını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Niye? Erişilebilir değil de onun için. İşte bunları da erişilebilir hale getirmemiz lazım. Bu sürecin rastgele, plansız, programsız yürütülmesi de doğru değildir. Erişilebilirlik standartları belirlenmeli ve tüm kurumlar çalışmalarını buna göre yürütmelidir. İşte bu amaçla 2020 yılının 'erişilebilirlik yılı' olarak ilan edilmesinde fayda görüyorum, hayırlı olsun. Yürütülecek projelerle hem fiziksel erişim hem dijital dönüşüm en önemlisi de zihinsel dönüşüm yönünde gereken adımlar atılmalıdır. Eğer zihinsel dönüşüm sağlanmazsa zaten burada bir sakatlık var demektir. Bu sürecin Cumhurbaşkanı olarak bizzat takipçisi olacağımı özellikle ifade etmek istiyorum." "Bu hizmetleri güçlü şekilde devam ettireceğiz" Ailesi olmayan veya ailesinin yanında hayatını sürdürme imkanı kalmayan her çocuğa sahip çıkmanın devlet olarak en başta gelen görevleri olduğuna işaret eden Erdoğan, "Elbette esas olan, çocuğun ailesinin yanında veya ona aynı hissi yaşatacak bir ailenin yanında büyümesidir. Çünkü eskiden yaygın şekilde rastladığımız yurt tipi binalarda ve sadece kamu görevlilerinin gözetiminde çocuk yetiştirilmesi pek mümkün olmuyor. Bu amaçla iktidara geldiğimiz yıldan itibaren devlet korumasındaki çocuklarla ilgili sistemi baştan sona değiştirdik." diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt tipi binaları terk ederek çocukların aile ve mahalle sıcaklığı içinde hayatlarını sürdürebilecekleri yeni bir sisteme geçildiğini belirterek, "Maddi durumu iyi olmadığı için devlet gözetimine verilen çocukları, kendi aile ortamlarında ekonomik ve sosyal olarak destekledik. Halihazırda 128 binin üzerinde çocuğun bu şekilde kendi aileleri yanında yetişmelerini sağlıyoruz." bilgisini aktardı. Kimsesi olmayan çocuklar için koruyucu aile sistemini yaygınlaştırdıklarını, bunu yaparken de kardeşleri ayırmamaya itina gösterdiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: "Halen 6 bine yakın koruyucu aile 7 bin 259 çocuğumuza ne yapıyor, sahip çıkıyor. Görüldüğü gibi devlet gerektiğinde ne deriz biz 'devlet baba', gerektiğinde 'devlet ana'. Bakın biz 'Anadolu' demişiz. Nereye? Anadolu'muza. Niye? Bundan dolayı. Daima ihtiyaç duyulan vatandaşlarımızın ve korumaya muhtaç çocuklarımızın devlet baba, devlet ana her zaman yanındadır. İnşallah önümüzdeki dönemde bu hizmetleri çok daha yaygın ve güçlü şekilde devam ettireceğiz."  "Güçlü aileler kuracağız ki güçlü millet olalım" "Aile kurumu, milli varlığımızın belkemiğidir." ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Büyük ve güçlü Türkiye hedefimize ulaşabilmenin en önemli şartlarından biri, aile kurumunu sağlam bir şekilde ayakta tutmaktır. Aksi takdirde tıpkı omurgası çökmüş bedenin felç olması gibi aile kurumu dağılmış bir toplumun da yerle yeksan olması kaçınılmazdır. Bugün Batı toplumlarını bekleyen en büyük tehdit budur. Batı çöküyor. Niye? Aile diye bir kavram buralarda kalmamış. Ama şimdi bizi de tehdit ediyor.  Aile kurumu dağıldığında nüfus da azalmaya başlıyor. Niye ben en az 3 çocuk diyorum? Bunu dememin sebebi; güçlü milletler güçlü ailelerden oluşur. Güçlü aileler kuracağız ki güçlü millet olalım. Yıllarca maalesef doğum noktasında kısırlaştırma politikası güttüler. Niye? Türkiye'nin nüfusu azalsın diye. Ben de tam aksini iddia ediyorum, nüfusumuz çoğalmalı ki biz ekonomi tahsili gördük ekonominin belkemiği insandır. İnsan varsa güçlüsünüz, insan yoksa güçlü değilsiniz, insan varsa emek var, insan varsa sermaye var, insan varsa para var, insan varsa üretim var, tüketim var. İnsan yoksa bunların hiçbiri yok." Aile kurumu dağıldığında nüfusun da azalmaya başladığını söyleyen Erdoğan, "Çünkü sadece bireylerin ve onların hayat biçimlerinin hakim olduğu bir yerde çocuğa yer bulunamıyor. Bu yüzden pek çok Batı toplumu bir süre sonra yeryüzünden silinme riskiyle karşı karşıya kalacaktır. Türkiye de henüz bu derecede değilse bile aynı tehditle yüzleşmeye başlamıştır." diye konuştu. "Bu büyük tehlikeye hep birlikte karşı koymalıyız" Gençlerin evlilik yaşının giderek yukarı doğru çıktığını belirten Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı: "Kızlarımız da erkeklerimiz de çoğu 30'u aşkın evleniyor veyahut da çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu? Devlet babadan bahsediyor muyuz, devlet babanın başında da şu anda Erdoğan var mı? Var, ben de şu anda tavsiye ediyorum.  Hiç evlenmeyenlerin sayısı da artıyor, evlilik dışı hayat biçimi medya aracılığıyla meşrulaştırılmaya, daha da vahimi özendirilmeye çalışılıyor, televizyonların birçoğunda bunun kampanyası yapılıyor. Aman bunlara dikkat edelim. Aile kurumunu kökünden kurutmayı amaçlayan sembollerin önü bilinçli bir şekilde açılırken, aile kurumuna sahip çıkan davranışlar küçümseniyor. Bu büyük tehlikeye hep birlikte karşı koymalıyız." Cumhurbaşkanı Erdoğan, herkesin bunun mücadelesini vermesi gerektiğine vurgu yaparak, "Ailemizin içinde yer aldığı değerlerimize sahip çıkmanın bizi küçülten değil yücelten bir tercih olduğunu gençlerimize göstermeliyiz. Rabbimiz ne buyuruyor? 'Nikahlanınız, çoğalınız' buyuruyor. Nikah dışı evlilik bizim değerlerimizde yok. Buna bir defa hep birlikte tavır koymamız lazım. Sevgili Peygamberimiz ne buyuruyor, 'Kıyamet gününde diğer topluluklara karşı ümmetimin çokluğuyla övüneceğim' diyor. Bunlar çok önemli, buna dikkat edeceğiz ve hep birlikte bunun gayreti içinde olacağız." diye konuştu. 'Hukuk eşittir kanun değildir' Yeni neslin okumaktan ve duymaktan ziyade gözlemden etkilendiğine dikkati çeken Erdoğan, "Bizler ne kadar örnek bir aile hayatı ortaya koyarsak, çocuklarımız da kendileri için benzer bir gelecek tasavvur eder. Kadına şiddet başta olmak üzere sıkıntısını yaşadığımız pek çok sorunun çözümü aile kurumunun güçlendirilmesinden geçiyor." diye konuştu.  Hatay'ın İskenderun ilçesinde, 19 yaşındaki Berfin Özek'in yüzüne asit dökerek sağ gözünü kaybetmesine ve yüzünün bir bölümünün yanmasına neden olan sanığa verilen cezaya ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, mahkemenin ortalama 13 yıl ceza verdiğini, bunu soruşturduğunu, "Kanunun en yüksek oranının bu olduğu ve bunu kendilerinin getirdiğine" ilişkin bilgi verildiğini anlattı.  Erdoğan, şöyle devam etti:  "Ben de diyorum ki arkadaşlara; arkadaşlar, siz niye kanun diyerek, bize böyle bir cevap yolunu buluyorsunuz. Ben kanundan bahsetmiyorum, ben haktan bahsediyorum, hukuktan, adaletten bahsediyorum. Siz burada hakkı arayacaksınız, hukuku arayacaksınız, adaleti arayacaksınız. Böyle bir olay kendi kızının başına gelmiş olsa, orada bu olayı nasıl değerlendirirsin? Kanunlara mı bakacaksın? Yoksa böyle bir hak olur mu, böyle bir adalet olur mu, buna mı bakacaksın? Onun için buradan ben tüm yargı dünyasına da sesleniyorum; bu kanunların sayfaları arasındaki maddelere değil, vicdanınızın sesine lütfen kulak verin. Adaletin tecellisini hakta hukukta arayın. Her zaman söylüyorum; benim yolum kanun yolu değil, hukuk yoludur. Hukuk eşittir kanun değildir. Bir defa bunu iyi anlamamız lazım." "Bu zihniyetin amacı kadını korumak değil, aileyi dağıtmaktır" Özellikle Türkiye'de kadına şiddet olgusunu bahane ederek aile kurumuna saldıran bir zihniyetin peyda olduğuna işaret eden Erdoğan, bunlarda vicdan ve acıma hissinin bulunmadığını vurguladı. Bu konuda mücadelelerini gerek İçişleri Bakanlığı gerekse yargıda vermeye devam edeceklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu zihniyetin amacı kadını korumak değil, aileyi dağıtmaktır. Bunun için toplumun önüne hakikat ile ilgisi olmayan bir dehşet tablosu koymaya çalışıyorlar. Mesela Türkiye'deki kadın cinayeti vakaları, Avrupa ülkelerinin yarısı, dünya ortalamasının üçte biri kadardır. Böyle de bir durum var, bunu da bilmenizi istiyorum. Buna rağmen ülkemizi adeta her köşesinde her an kadınların katledildiği bir yer gibi gösterme çabalarına rastlıyoruz. Bu tür gayretler asla iyi niyetli değildir. Kadına fiziken veya ruhen şiddet uygulayanın, hele hele hayatına kastedenin karşısına ilk önce biz çıkarız, biz. Bunun bilinmesini isterim. Anne, eş, kız evlat olan, hepsinden önemlisi insanın yarısı olan kadına yönelik her türlü ayrımcı davranışa ve şiddete eyvallah etmedik, etmeyiz. İnsani duyarlılıkların sinsi bir şekilde istismarıyla aile kurumunun içinin boşaltılmasına ve çökertilmesine de asla izin vermeyeceğiz."  Eğitimden medyaya kadar, her alanda seferberlik ruhu ile aileye sahip çıkacak bir anlayışla çalışmalar yürüteceklerini dile getiren Erdoğan, "Bu günümüz ve geleceğimiz için aile kurumunun yaşatılmasını ve güçlendirilmesini sağlamayı en az güvenlik kadar, en az ekonomi kadar önemli görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlet ve milletlerin tarihlerinde kritik dönüm noktaları olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Biz, yaklaşık bir asır önce 600 yıllık bir cihan devletini kaybedip yerine Cumhuriyet fidanını toprağa dikerek böyle bir dönem yaşadık. Cumhuriyet tarihimizin kendi içinde de önemli kırılma noktaları bulunuyor. Son yıllarda yaşadıklarımız da gelecek yarım asrımızı, hatta bir asrımızı belirleyecek önemde olması sebebiyle yeni bir tarihi dönüm noktasıdır. Şayet bu süreci güçlü bir şekilde geride bırakır, 2023 hedeflerimize ulaşırsak gençlerimize 2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirebilecekleri bir Türkiye emanet etme imkanını bulacağız. Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu doğrultuda çok önemli mesafe kat ettik."  "Akdeniz'de anlaşmalarla oyunu bozduk" Türkiye'yi terör örgütleri aracılığıyla içeriden çökertme çabalarını boşa çıkardıklarını belirten Erdoğan, bugün hala Gezi olaylarına "halk hareketi", 17-25 darbe girişimine "hukuku uygulama çabası", çukur eylemlerine "sıradan asayiş olayı", 15 Temmuz darbe girişimine "tiyatro" diyenlerin çıkabildiğine dikkati çekti. "Bunlar ya olup bitenlerden hiçbir ders çıkarmamış olanlardır ya da zaten projenin bir parçasıdır." diyen Erdoğan, Türkiye'nin daha sonra bir terör koridoru ile güney sınırlarını kuşatma girişimiyle karşı karşıya kaldığını ifade etti. Erdoğan, gerçekleştirilen ve başarıyla sonuçlandırılan harekatlarla bu terör koridorunu da paramparça ettiklerini kaydederek, "Akdeniz'de ülkemizi kendi sahillerine hapsetmeye yönelik bir senaryoyu hayata geçirmeye çalıştılar. Önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ardından da Libya ile yaptığımız anlaşmalarla bu oyunu da bozduk." dedi. Türkiye'nin ve milletin daha önceki mücadelelerine kulp takanların şimdi de Akdeniz'deki hamleleri itibarsız hale getirmenin gayreti içinde olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu: "Türk askerinin çöllere gönderilmesinden, ülkemizin bataklığa saplanmasından söz edenlerin kendi zihinleri çölleşmiş, kendi gönülleri bataklık haline dönüşmüştür. Gölcük'te de söyledim, Gazi Mustafa Kemal'in Libya Trablusgarp'ta ne işi vardı dedim. Niye? Çünkü oraya Türk'ün gitmesi gerekiyordu da Gazi Mustafa Kemal onun için askerimizi aldı ve Trablusgarp'a çıktı ve orada yaralandı da. Hani sürekli söylenir ya 'Gazi Mustafa Kemal'in şehla olan gözü'... O, yaradılıştan değildi, şarapnel parçasının gözüne sıçramasındandı. Bunlardan bihaber olanlar kurusıkı atıyorlar. Şu anda bizler de ecdadımızın da oralarda tarih yazdığı bu yerlerde sadece adaletsizliği, zulmü gidermek için varız ve davet üzere oradayız. Davetsiz yere biz icabet etmeyiz. Türkiye, Irak'ta da Suriye'de de Akdeniz'de de kendi hak ve menfaatlerini sonuna kadar savunmaya devam edecektir. Ülkemizin güvenliğinin ve geleceğinin kendi sınırlarımızda değil, çok daha ötesinde başladığı gerçeğini anlayamayan kifayetsiz muhterislere en güzel cevabı milletimiz verecektir." "Büyük mücadele veriyoruz" "Kendi halkının güvenliğini sağlayamayanların acı hali ortadayken ısrarla Türkiye'yi üzerinde oynanan senaryolara teslim olmaya davet eden çarpık zihniyet iflas etmeye mahkumdur." diyen Erdoğan, tüm kurumları tam bir iş birliği halinde çalıştırarak Türkiye'yi hedeflerine doğru adım adım yaklaştırdıklarını söyledi. Erdoğan, bu kutlu mücadelede kayıpların da olduğunu belirterek, şehitlere Allah'tan rahmet, gazilere şifalar diledi. Her bir şehidin künyesinin istiklalin ve istikbalin birer berat belgesi olduğunu vurgulayan Erdoğan, her bir gazinin bu toprakların ebedi vatan olarak devam edeceğinin bir remzi, işareti olduğunu ifade etti. Erdoğan, şöyle konuştu: "Bu yolda milletimizin yaptığı her fedakarlık geleceğimizi aydınlatmak için yakılan adeta bir çerağdır. Bir asır önce Gazi Mustafa Kemal'in önderliğinde bu millet 'ya istiklal ya ölüm' diyerek kıyam etmiş ve zafere koşmuştur. Bugün de yine milletimizle birlikte tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet şiarıyla bir büyük mücadele veriyoruz. İnşallah bu kutlu mücadeleyi de zaferle taçlandıracağız. Bunun için ne kadar çalışmamız, ter dökmemiz, fedakarlık yapmamız gerekiyorsa onu yapacağız. Bunun için de bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Bunun için nerede olmamız gerekiyorsa orada olacağız. Bunun için kiminle karşı karşıya gelmemiz gerekiyorsa ondan da asla çekinmeyeceğiz. Çünkü bu sadece bizim değil, aynı zamanda koskoca bir tarihin ve bir medeniyetin de varoluş mücadelesidir. Bu yolda atılan her adımın büyük önemi vardır." "Artık ufkumuz daha aydınlık" Erdoğan, bugüne kadar yıkılmadan hep yürümeye devam ettiklerini belirterek, "Geride bıraktığımız her engel, bozduğumuz her tuzak bizi daha güçlü hale getirdi. Artık önümüzün daha açık olduğunu, ufkumuzun daha aydınlık hale geldiğini görüyoruz. Zafere kadar bize durmak, duraksamak, hele hele geri adım atmak asla yoktur." dedi. "Allah'ın yardımı ve milletimizin desteği yanımızda olduğu müddetçe ya olacağız ya öleceğiz haykırışıyla hep daha ileriye doğru gitmeyi sürdüreceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun." diyen Erdoğan, bugün ataması yapılacak engelli vatandaşlara ve devlet korumasından yararlanmış gençlere görev yerlerinin hayırlı olmasını diledi.  Erdoğan, Türkiye'ye ve millete bu hizmetlerin sunulmasında emeği geçen herkese teşekkür etti. Törenden notlar Cumhurbaşkanı Erdoğan, salona gelişinde yoğun sevgi gösterileriyle karşılanırken bazı vatandaşlarla fotoğraf çektirdi. Programda, Saray Engelsiz Yaşam Merkezi Mehteran Takımı sahne aldı, Saray Çocuk Evleri Korosu, müzik dinletisi sundu ve tanıtım filmi gösterildi. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile Bakanlıkta uzman yardımcısı olarak görev yapan görme engelli Sabit Kılıç ve devlet korumasından yararlanmış Ağrı Taşlıçay Kaymakamı Murtaza Ersöz'ün de birer konuşma yaptıkları programda, konuşmalar engelliler için sahneden işaret diliyle aktarıldı. Bu arada, engelli Büşra Aydar, sahneye çıkarak "Doğmamış bir çocuğun annesine mektubu" isimli şiirini okudu ve şiir kitaplarını Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hediye etti. Erdoğan, Büşra Aydar'a "Senin isminin anlamı müjde. Dolayısıyla sen karanlığın içinde isminle müjdeyi verdin." diye seslendi. Büşra'nın eğitimini nasıl bitirdiğine işaret eden Erdoğan, "Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz. Rabbim ayetinde ne buyuruyor biliyor musun? Diyor ki, 'Bir kere azmettin mi ondan sonra tevekkül et, yeter' diyor. İşte sen onu yaptın." ifadelerini kullandı. Büşra Aydar’ın şiirlerini TRT'de okumak istediğini belirtmesi üzerine Erdoğan, "Tamam, talimatı vereceğim inşallah. Bak görüyorsun şiirleri dinledik, inşallah TRT ile ilgili görüşmelerimizi de yapacağız." diye konuştu. Erdoğan, Büşra Aydar'ın "İçişleri Bakanımdan da çok memnunum, İçişleri Bakanımın ellerinden öpüyorum." dediğini de aktardı. Programda Erdoğan'a sporda, sanatta ve eğitimde önemli başarılara imza atan devlet korumasındaki çocuklar ile engelli çocukların 81 il toprağından oluşturduğu Türkiye haritası hediye edildi. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakan Selçuk ile AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş ve beraberindekilerle butona basarak yerleştirme işlemlerini başlattı.