02.07.2014 Çarşamba 14:39
Çözüm sürecine ilişkin Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı'nın görüşmeleri TBMM İçişleri Komisyonu'nda devam ediyor. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, komisyonda yaptığı konuşmada, AK Parti hükümetlerinin, ülkenin istikrarı ve gelişmesi önündeki en ciddi engellerden birisini oluşturan terör meselesini ve altında yatan sorunları ülke gündeminden çıkarmak için, işbaşına geldiği 2002 yılından bu yana kararlı ve cesur bir yaklaşım sergilediğini söyledi. Bu alandaki paradigma değişiminin ve çözüm merkezli yeni stratejinin en önemli unsurunun, bu konudaki istismar alanlarının ve sorunların ortadan kaldırılmasının oluşturduğuna işaret eden Atalay, "Hükümetlerimiz bu süre zarfında vatandaşlarımızı kazanmak, devlete güvenlerini artırmak ve terörün yıllardır istismar ettiği zemini ortadan kaldırmak yolunda riskler üstlenmiş ve çok önemli çalışmalar yürütmüştür" diye konuştu. Bugüne kadar toplumun tamamını düşünerek atılan demokratikleşme, sivilleşme ve normalleşme adımlarının, her türlü sorunun tartışılarak çözüm perspektiflerinin geliştirilebildiği yeni bir Türkiye’nin önünü açtığını ifade eden Atalay, şunları kaydetti: "Ülkemizde siyasal ve toplumsal yaşamı normalleştiren bu adımlar atılırken; özgürlük için güvenlikten, güvenlik için de özgürlükten vazgeçmediğimizi özellikle vurgulamak isterim. Bu adımların bölge insanı açısından ret, inkar ve asimilasyon politikalarının sona ermesi, olağanüstü hale son verilerek gündelik hayatın normalleştirilmesi ve geçmişte yaşanmış mağduriyetlerin telafisi gibi çok önemli yansımaları olmuştur. Bugünden geriye bakıldığında; ülke ve millet olarak ne büyük mesafeler aldığımız ve çözümü hayal bile edilemeyen sorunları ülke gündeminden bir bir nasıl çıkardığımız açık bir şekilde görülmektedir. İnşallah Çözüm Sürecini başarıya ulaştırarak, ülke ve millet olarak bu yakıcı sorunu da geride bırakacağız. Ülkemizin ve insanımızın enerjisini, bölgesinde ve dünyada örnek gösterilen bir Türkiye için harcayacağız. Çözüm süreci, ülkemizin on bir yıllık demokratikleşme ve normalleşme birikimi üzerine inşa edilmiştir. Bu süreç, Sayın Başbakanımızın 2005 yılındaki Diyarbakır konuşması ile işareti verilen paradigma değişiminin ve 2009 yılında bir devlet politikası olarak başlatılan Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin devamı niteliğindedir." "Yaralı duyguları tamir etme süreci" İktidar olarak çözüm sürecindeki tüm çabalarının terörün, şiddetin sona ermesi, söyleyecek sözü olan herkesin düşüncelerini açıklıkla ifade edebilmesi ve özgürce siyaset yapabilmesi olduğunu vurgulayan Atalay, "Çözüm sürecinin amacı, vatandaşlarımızın talep ve beklentilerini dikkate alarak ve geçmişte yapılan haksızlıkları telafi ederek Türkiye'yi normalleştirmektir. Bu yönüyle Çözüm Süreci, çok büyük hassasiyetle, büyük dikkatle, yaralı duyguları tamir etme; karşılıklı güveni tesis etme ve kardeşlik hukukunu yüceltme sürecidir" dedi. Bu süreçte toplumsal desteği arkalarına almaya, tüm kesimlerle diyalog ve istişareye, kamuoyunu bilgilendirmeye ve şeffaflığa önem verdiklerini belirten Atalay, büyük kamuoyu desteği sayesinde süreçte ortaya çıkan pek çok provokasyonun aşılabildiğini, sürecin ilerletilmesinin sağlandığını kaydetti. Atalay, "Gerçekten sürece büyük bir kamuoyu desteği var. Tabii Doğu ve Güneydoğu bölgesinde daha fazla destek var ama genel manada çok büyük bir toplumsal memnuniyet ve destek devam ediyor. O konuda giderek artan, artık daha somut adımların atılması yönünde büyük bir toplumsal beklenti var" değerlendirmesinde bulundu. Süreç başladığından bugüne, amaç doğrultusunda ciddi bir mesafe alındığını anlatan Atalay, şunları söyledi: "Bundan sonraki başlıca hedefimiz; örgüt mensuplarının silahlarını bırakması, devletin de bu insanların evlerine, normal hayata, siyasete dönmeleri için gereken çalışmaları yapmasıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse, çözüm sürecinin nihai hedefi; tıpkı 23 Nisan 1920’de olduğu gibi, bu vatanın tüm insanlarını kapsayacak ortak ruhu yakalamak ve daha güçlü, daha müreffeh ve daha özgür Türkiye idealine ulaşabilmektir. Bu sürecin partiler üstü, milli bir mesele olarak ele alınması dileğimizdir. Bu konuda ülkemizde de siyasetin, iktidarı ve muhalefetiyle, daha yapıcı ve pozitif bir tutum içinde olması gerektiğini savunduk. Bu kanun tasarısı vesilesiyle muhalefete mensup bazı siyasetçilerin kamuoyuna yansıyan beyanlarında böyle bir yaklaşımın işaretlerini görmekten de büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Bu önemli Tasarı, bir yönüyle Meclis iradesini devreye sokarak siyasetin önünü açıcı, siyaset alanını genişletici bir özellik taşımaktadır. Konuya bu yönüyle de bakılmasının önemli olduğunu düşünüyorum." Türkiye'nin bütün sorunlarının yüce Meclis çatısı altında görüşülerek çözülmesinin kendilerinin temel hedefi olduğunu ifade eden Atalay, görüşülen tasarının siyaset alanına genişletici bir özellik taşıdığını belirtti. Atalay, Akıl İnsanlar Heyeti'nin ve TBMM'de kurulan ilgili komisyonun raporunda da bu yönde düzenlemelere ihtiyacın dile getirildiğini söyledi. Çözüm süreci sayesinde, akan kanın durduğunu, anaların göz yaşlarının dindiğini, ülkenin her yerindeki ailelerin, evlatlarının geleceğine dair endişelerinin yerini umuda bıraktığını kaydeden Atalay, "Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri de dahil olmak üzere ülkemizin tamamının kalıcı huzura kavuşması en temel arzumuzdur. Bu kapsamda Çözüm Sürecinin amacına ulaşması için çok yönlü, çok boyutlu ve çok aşamalı bir strateji üzerinde çalışmaya devam edilmektedir. Çözüm Sürecinin toplumsal bütünleşmeye hizmet ettiğine tüm samimiyetimizle inanıyoruz" diye konuştu. Sürecin olgunlaştığı ve nihai çözüme doğru kararlı bir şekilde ilerlendiği bir aşamada olduğuna işaret eden Atalay, bu kapsamda yasal bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Atalay, şöyle devam etti: "Bu sorunların çözülmesi, şiddetin bitmesi, insanların silahlarını bırakarak dağdan inmesi ve rehabilitasyon sürecinin ardından normal toplumsal hayat içinde yaşaması safhası yaklaşmıştır. Gelinen noktada, sürecin ilerletilmesi, ihtiyaç duyulan adımların zamanında, etkili ve koordineli bir şekilde hayata geçirilmesi açısından, münhasıran çözüm sürecine ilişkin bir çerçeve kanun olarak görülebilecek bir düzenleme yapılmasında fayda görülmüştür. Esasen bu büyük bir talep olarak da hem siyaset kesiminin hem toplumsal kesimin, önümüzdedir. Sorunun çözümü noktasında ilk defa böylesi bir yasal düzenlemenin yapılıyor olması, Hükümetimizin kararlılığının bir göstergesidir. Sürecin bu şekilde açık bir yasal çerçeveye oturtulması, devamlılığının garantisi açısından önem taşımaktadır. Öte yandan Tasarı ile, çözüm sürecini yürütenlerin ve bu süreçte rol alanların hukuki anlamda kendilerini daha güvende hissetmeleri ve sürece daha fazla katkıda bulunmaları sağlanacaktır. Bu yasa, bizim bugüne kadar ki köklü paradigma değişimimizin yasal bir metne dönüştürülmesidir." "Somut ve takvime bağlanmış bir plan ortaya çıkaracaktır" Çerçeve düzenleme olarak düşünülen tasarının, bundan sonraki çalışmalar için genel bir perspektif sunduğunu ve devlet kurumlarının süreç kapsamında yapacakları çalışmalar açısından yol gösterici nitelik taşıdığını aktaran Atalay, şöyle devam etti: "Bu çerçeve yasa, halen çalışmaları devam eden ve sürece ilişkin daha detaylı, somut adımlar içeren yol haritası ve eylem planına temel teşkil edecektir. Bu kapsamda yeni kanun tasarılarının da gündeme gelmesi söz konusu olabilir. Burada çok çerçeve bir yasa getiriyoruz, genel bir belirleme. Takdir edileceği gibi gerektiğinde yol haritası için de yeni yasa tasarıları da gündeme gelebilir. Tasarı, daha genel bir çerçeve çizmekle beraber üzerinde çalışılan yol haritası, atılacak adımlar konusunda daha somut ve takvime bağlanmış bir plan ortaya çıkaracaktır. Bu çerçeve yasadan sonra o çalışmamızı yürüteceğiz, devam ettireceğiz. Esasen böyle bir yol haritası üzerinde çalışıyoruz şu anda. Daha zamanı belirlenmiş, takvime bağlanmış, atılacak adımları somutlaştıran bir eylem planı, yol haritası üzerinde çalışılmaktadır." Tasarı hakkında genel bilgi de veren Atalay, Çözüm süreci kapsamında yürütülecek çalışmaların temel aktörünün, devlet işlerini yürütmekle görevli kuruluşlar ve kişiler / ülkenin yönetim kuruluşları anlamında hükümet olarak belirlendiğini söyledi. Tasarıda, dünyadaki benzer süreçler ve bu konudaki bilimsel çalışmalar da incelenmek suretiyle kısa, orta ve uzun vadede gündeme gelebilecek tüm alanlarda gerekli çalışmaların yürütülmesinin hükümete görev olarak verildiğini ifade eden Atalay, "Bu şekilde devlet kurumlarının kendi kuruluş kanunları çerçevesinde, çözüm sürecine katkı verecekleri konuları belirleyebilmeleri ve gerekli çalışmaları yapmaları daha da kolaylaşacaktır" dedi. "Şeffaflığı koruyacağız, kamuoyunu bilgilendireceğiz" İktidar olarak daima çözüm sürecini şeffaflık içinde yürütmeye özen gösterdiklerini belirten Atalay, "Bu çerçeve yasada ve bundan sonra yapılacak çalışmalarda da bu şeffaflığı koruyacağız, kamuoyunu bilgilendireceğiz. Çözüm süreci büyük bir toplumsal destekle yürüyor; o büyük toplumsal destek olmasa Çözüm sürecinin yürümesi zorlaşır. Dolayısıyla biz yine bundan sonra da bu toplumsal desteği arkamıza alarak ve şeffaf şekilde çalışmalarımızı yürütmeyi esas alıyoruz. Bu hususu da yasa maddesi haline getiriyoruz" diye konuştu. "Yetkiyi kullananlara hukuki teminat sağlanması amaçlanıyor" Terör eylemleri sürdüğü müddetçe, güvenlik güçlerinin ve adli makamların hukuk içinde kalarak bunlarla mücadele etmesinin kanuni görevi olduğunu vurgulayan Atalay, bunun da tasarıda ifadesini bulduğunu anlattı. Atalay, şunları kaydetti: "Diğer yandan, bir hukuk devletinde çözüm süreci çerçevesinde görevin ifası niteliği taşıyan faaliyetler nedeniyle kişilerin hukuki, cezai ve idari yönlerden sorumlu tutulma tehdidi altında kalmaları da kabul edilemez. Bu hususu önemle düzenliyoruz. Bu süreçte görev alanların ve çalışmalara katılanların, bu kanun kapsamında kendilerine verilen görevleri yerine getirmeleri nedeniyle gelecekte herhangi bir yaptırım tehdidiyle karşılaşmamaları amacıyla bu düzenleme yapılmaktadır. Uluslararası genel bir uygulamadır. Buradaki amaç, hukuk devleti ilkesinin gereği olan muhtemel hukuka aykırılıkların ve işlenmesi muhtemel suçların üstünü örtmek veya sorumluların yargı denetimine tabi tutulmasını engellemek değildir. Aksine bu düzenlemeyle birlikte, görevden kaynaklanan yetkiyi kullanan kişilere, sürecin hassasiyetine uygun bir hukuki teminat sağlanması amaçlanmaktadır. Ülkemizin hayati önemi haiz bu sorununun çözümünde görev alan kişilerin, herhangi bir yaptırım endişesi duymadan, kendilerine bu kanun çerçevesinde verilen görevlerinin gereklerini yerine getirebilmeleri için böylesi bir düzenlemenin yapılması son derece tabiidir. Öte yandan bir ayrıcalık gibi gözüken bu tür düzenlemeler, gerek yakın geçmişte ülkemizde yaşanan hadiseler gerekse benzeri tecrübelerin yaşandığı ülkelerde görüldüğü üzere, çözümün başarıya ulaştırılabilmesinin bir teminatıdır ve ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Bu şekilde terörü sona erdirmek amacıyla mevzuat çerçevesinde yetkili makamlarca verilen bir görevin ifası nedeniyle yapılan faaliyetlerin, terörle mücadele mevzuatı kapsamında soruşturulması gibi bir çelişkinin ortaya çıkması da önlenmiş olacaktır." Atalay, söz konusu hükmün görevlerini aşarak veya kişisel olarak suç oluşturan ya da hukuki sorumluluk doğuran fiilleri işleyenleri korumadığını vurgulayarak, herhangi bir endişeye de mahal olmadığını söyledi.