07.04.2014 Pazartesi 14:42
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, NTV'nin canlı yayınına katılarak gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve buna ilişkin tartışmaların sorulduğu Çiçek, Türkiye'nin 30 Mart'ta yapılan yerel seçimlerden henüz yeni çıktığını hatırlattı. Münferit itirazların dışında başarılı bir seçim olduğunu ifade eden Çiçek, demokrasinin kalitesinin yükseltilmesinin bir yolunun da seçimlerin ardından buna ilişkin kapsamlı analizlerin yapılması olduğuna işaret etti. Çiçek, "Bu seçimin doğurduğu bir kısım sonuçlar da var. Evvela millet ne dedi ona iyi bir bakmak lazım. Sonra ortaya çıkan tablonun siyasete telkin ettiği hususlar var. Birçok konuda siyaset kurumuna verdiği talimatlar var. Bunlar okunmadan, değerlendirilmeden bugünleri geçirirsek, korkarım bir başka seçimde yine aynı tabloları görürüz, sıkıntıları yaşarız" diye konuştu. Bu yıl art arda seçimler gerçekleştirileceğine dikkati çeken Çiçek, şöyle devam etti: "30 Mart seçimlerini değerlendirmeden, daha bir gün sonra cumhurbaşkanlığı seçimine atlayıverdik. Bu işin çok da doğru olmadığını belirtmek isterim. Hiç olmazsa bir 10, 15 gün şu 30 Mart seçimlerini bütün yönleriyle bir konuşabilseydik bu çok daha doğru bir şey olacaktı. Türkiye birçok konuyu tartışıyor ama dikkat etmemiz gereken husus, biz olayları ve kişileri tartışıyoruz, kuralı tartışmıyoruz. Kuralı bilinir hale getirmiyoruz. Olayları tartışmak söz konusu olunca da her gün bir olay. Birbirinin bazen aynısı, bazen benzeri. Bir hafta evvel konuştuğumuzu bir hafta sonra da konuşmaya devam ediyoruz. Bu da bizi sağlıklı bir tartışmaya götürmüyor. Giderek toplum geriliyor. Hakarete varan bir kısım, bunun adına tartışma diyorsak, biz tartışmıyoruz, bağırıyoruz, çağırıyoruz, hakaretleşiyoruz. Onun için belki 30 Mart seçimlerinden sonra bu gerçeği bir hatırlasaydık. Bu topluma konuştuğumuz konunun kuralı nedir, mevzuattaki, uluslararası hukuktaki kuralı nedir, siyaset biliminde ne olması gerekiyor, bunları konuşsak ondan sonraki tartıştığımız konularda biraz daha sükunetli bir tartışma yapabiliriz, sonuca da varabiliriz." "Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir sorun yok, merak var" Çiçek, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin bir sorun olmadığını belirterek, "Ben cumhurbaşkanlığı seçiminde bir sorun görmüyorum. Ortada bir sorun yok, ortada bir merak var. Biz meraktan dolayı 'ne, ne olacak' diye tartışıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanlığı seçiminin kurallarının, adaylarının niteliklerinin, seçim işlemini yürütecek organın belli olduğunu vurgulayan Çiçek, ortada bir belirsizlik ya da sorun olmadığını kaydetti. Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: "2007 seçimlerinde Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu 367 kararı cumhurbaşkanlığı seçimini sıkıntıya soktuğu için, 27 Nisan bildirisi, muhtırası ne derseniz deyin, bir demokraside olmaması gereken bir açıklamanın arkasından yaşadığımız süreç, cumhurbaşkanını seçememe gibi bir krizi ortaya koydu. Bu krizi Türkiye'nin aşması lazım. Eskiden başka türlü yollarla aşılıyordu, uçaklar uçuyordu, tanklar geçiyordu, Meclis'in genel kurul localarında üst rütbeli subaylar geliyordu, görev yapıyordu, kimi seçtirmek istiyorsa basın onlarla işbirliği içinde ona göre manşetler atıyordu, öğleden evvel genelkurmay başkanı öğleden sonra kontenjan senatörü oluyordu. Bu türlü hızlandırılmış bir kısım işlemleri yaşadık. 2007'ye geldiğimizde bunları geride bıraktık diye düşünürken, biz cumhurbaşkanlığı seçimini yapamadık. 367 kararı bir siyasi ve hukuki bunalıma sebebiyet verdi." "Şahıslarla ilgili konuşma yapamam" Anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanını halkın seçmesinin önünün açıldığını belirten Çiçek, "Buradaki temel sıkıntı şudur; ben bu açıklamaları yaptığımda muhtemel adaylarla ilişkilendirilerek yapılıyor, ben buna üzülürüm. Ben şahıslarla ilgili konuşma yapamam. İsmi geçen herkes, her göreve layık insanlardır. Başkaları varsa onları da öyle kabul ederim. Çünkü Anayasa'da aday olacakların kimler olacağı belli. Ben kuralı konuşuyorum, bu kuralın uygulanmasının toplum, siyaset ve devlet hayatımızda ne gibi sıkıntılar getirebileceğini önceden söylüyoruz" dedi. Çiçek, 1982 Anayasasının dengelerinin bozuk olduğunu, siyaseti kontrol altında tutmak amacıyla siyasetçilere fazla bir faaliyet alanı tanınmadığını, yetkilerin cumhurbaşkanında toplandığını ifade ederek, "Bugünkü anayasamıza göre çok yetkili bir cumhurbaşkanı var. Halkın seçmesi ile daha da yetkili hale gelmiştir. Ama buna karşılık, bu kadar yetki kullanacak ama hiçbir sorumluluğu yok. Bugün de yok, halk seçmiş olmasında da yok. Her türlü yetkisi var, hiçbir sorumluluğu yok. İyi bir hal midir bu? Bu demokrasi açısından doğru bir durum değil. Birileri yetki kullanıyorsa sorumlu da olması gerekir" değerlendirmesinde bulundu. Ülkede vaatlerin yerine getirilebilmesi için de etkili bir hükümete ihtiyaç olduğunu belirten Çiçek, şunları kaydetti: "Çok yetkili bir cumhurbaşkanı, sorumsuz; çok etkili olmak mecburiyetinde olan bir başbakan var. Bu ister istemez yetki problemi de çıkarır, bir kısım tartışmaları da çıkaracaktır. Onun için ben göreve başladığımda yeni bir anayasaya neden ihtiyaç vardırı söylerken, başkaca gerekçelerin yanında en çok vurgu yaptığım konu buydu. Siyaset buna çözüm bulmak mecburiyetinde, ama bugün ama uygun bir zamanda." Cumhurbaşkanı ve başbakan arasındaki ilişkilerin geçmişte zaman zaman sıkıntılı dönemlere girdiğini hatırlatan Çiçek, bu sıkıntıları gözardı ederek konuya bakmanın, geçmişteki tecrübeleri boşa yaşamak anlamına geldiğini söyledi. Bir değişiklik yapılmaması halinde cumhurbaşkanı ve başbakan arasındaki ilişkilerin kişisel becerilere bağlı kaldığını ifade eden ve buna ilişkin geçmişten örnekler veren Çiçek, "Olamazsa artık göreve gelecek hükümetlerle, seçilecek cumhurbaşkanının bu konudaki demokratlığına, tahammülüne, sabrına, yeteneklerine bağlı olacak. Demokrasi üstün zekalı insanların, kahramanların görev yaptığı bir sistemin adı değil. Vasat zekalı ve ortalama yetkiye sahip insanların, kuralları belli olan bir sistemi çalıştırmasından ibarettir. Kural doğru olursa sistemi çalıştırmamız kolay olur. Kural yanlışsa, ihtiyaçlara cevap vermiyorsa kişisel becerilere kalır. Bu da Türkiye için geldiğimiz noktada çok da arzu edilecek bir şey olmaması gerekir" şeklinde konuştu. Çiçek, bir başka soruyu yanıtlarken de cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili değerlendirmelerini isimler üzerinden yapmayacağını belirterek, "Kuralın doğruluğunu, yanlışlığını, eksikliğini konuşmayacaksınız, 'filanca olursa nasıl olur, falanca olursa nasıl oluru' konuşacaksınız. Bu, insanların yakınlığına, uzaklığına sempatisine, beklentisine göre değerlendirmelerdir. Ne konumum buna müsaittir ne de ben böyle bir tartışmaya girerim" ifadelerini kullandı. "Özgürlükler sınırlandırılabilir" Anayasa Mahkemesi'nin Twitter kararı ve sonrasındaki tartışmalarla ilgili bir soru üzerine Çiçek, "Özgürlük sorumsuzluk değildir ve hiçbir özgürlük de sınırsız değildir. Sınırsız özgürlük olmadığına göre özgürlükler sınırlandırılabilir ve özgürlüklerin kötüye de kullanılmaması gerekir" ifadelerini kullandı. Mesela, toplantı, gösteri yürüyüş hakkını kullanan bir kişinin başkalarının hak ve özgürlüğüne zarar vermemesi gerektiğini, otobüsleri yakmayıp, esnafın dükkanının camını, çerçevesini kırmaması gerektiğini belirten Çiçek, "Bu sorumluğu hatırlatacak bir değerlendirmeyi yeterince yapamıyoruz. Elbette Twitter çağdaş bir imkan. Bugün bir çok bilgimizi oradan alıyoruz, oradan mesajlar veriliyor. Bu, özgürce kullanılmalıdır, bunda hiçbir tereddüt yok ama Twitter insanların özel hayatına da girmemelidir. Özel hayatın dokunulmazlığı var" diye konuştu. Çiçek, şunları söyledi: "Hak, özgürlük esas ama bunun kötüye kullanılmaması lazım. Sorumluluğun da hatırlatılması gerekir. Gündemde özel hayatın gizliliğini ihlal var. Bunu konuşurken herkes bir cümle söylüyor ama kendi özel hayatı söz konusu olduğunda 'vay yandım, böyle özgürlük olur mu?' diyor. Hepimiz 'vay yandım' noktasına gelmemeliyiz. Bu özgürlüğü kullananlar başkalarının özel hayatını delik deşik etmemelidir. Bu seçimlerde büyük ölçüde bunlar üzerinden tartışma yapıldı. Hakaret etmemeli, iftirada bulunmamalı. Özgürlük ve sorumluluk dengesini iyi kurmak lazım. Anayasa Mahkemesi'nin Twitter kararına birileri 'özgürlükçü karardır' diyebilir ama bu kararı beğenmeyenler de 'böyle karar verilir mi?' ya da 'saygı duymuyorum' diyorsa, o da onun ifade özgürlüğünü kapsamındadır. Onu da öyle değerlendirmek gerekiyor." Çiçek, tartışmaların kural bazında yapılabilse sorun kalmayacağını kaydetti. 3 Mayıs'tan önce 4 eski bakan ile ilgili Meclis soruşturması açılmasını içeren 4 önerge ile AK Parti'nin tek önergesinin yarın Genel Kurul'da okunarak bilgiye sunulacağını ifade eden Çiçek, bu konunun İçtüzüğe göre bir ay içinde, yani 3 Mayıs'tan önce herhangi bir günde görüşüleceğini kaydetti. Meclis soruşturmalarının partilerle ilgili olmadığını anımsatan Çiçek, "Belirleyici olan milletvekilleridir. Vicdanıyla başbaşa, gizli oylamayla Meclis soruşturması açılıp açılmamasına karar verecek" dedi. Çiçek, komisyonun kurulması durumunda, 9 AK Parti, 4 CHP, bir MHP ve bir BDP'den olmak üzere 15 kişiden oluşacağını söyledi. "Komisyon, çalışmalarını tatile kadar tamamlayabilir mi?" sorusuna Çiçek, "Bu, seçilecek komisyonun çabasına, gayretine bağlı. İstanbul Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma var. Bundan dolayı belki daha hızlı götürme imkanı elde etmiş olur çünkü orada da ifadeler alınıyor, hazırlıklar yapılıyor" diye konuştu. "Yerel seçimlerde sizin aldığınız mesajlar nedir?" sorusu üzerine Çiçek, "Türkiye'de kurulan her parti Türkiye partisidir, Türkiye'nin tamamını kucaklayacak politikalar gerçekleştirmek durumundadır. Böyle olması halinde demokrasi de siyasal sistem de sağlıklı olur. Tabloya baktığımızda bölgesel sıkışmalar gözüküyor. Belli partiler belli bölgelerde daha yoğunlukta. Bu tabloyu iyi değerlendirmek gerekiyor. Her parti söylemini, çalışma tarzını, önceliklerini, teşkilatlanma çabaları açısından içe dönük bir değerlendirme yapacaktır, yapmalıdır" dedi. "Siyasetin finansmanı ve siyasi etik yasası bir an önce çıkmalı" Çözüm sürecine partilerin bakışının farklı olduğunu ifade eden Çiçek, ortada bir sorun olduğunu söyledi. Sorunu çözmenin Türkiye'nin görevi olduğunu belirten Çiçek, "Bu ülkenin herhangi bir sorununu başkaları mı çözecek? Başkaları bizim lehimize hayra soluk solumaz" diye konuştu. Çiçek, çözümün Türkiye'nin tümünü kucaklaması halinde süreçlerin daha az sıkıntılı geçeceğini vurgulayarak, bunun "ince ayar" meselesi olduğunu kaydetti. Anadilin öğrenilmesini örnek veren Çiçek, "Bu, gerçi hep Kürtçe'yi öğrenmek olarak anlaşıldı ama bunu belli bir etnik köken için değil herkes için kabul edilebilir zemine oturttuğunuzda kavga, endişe konusu olmaz. Dar bir alan ve dar bir kesimle ilgili tartışma yapılırsa bu bizi yeni sıkıntılara sokar" değerlendirmesinde bulundu. Eleştirinin hak, özeleştirinin sorumluluk ve gereklilik olduğunun altını çizen Çiçek, Türkiye'de özeleştiri geleneği başlatılamadığını vurguladı. Çiçek, "Türkiye'nin en çok yaptığı işlerden biri eleştiridir, hatta sınırları epey zorlanıyor, hiç yapmadığımız ya da çok az yaptığımız husus özeleştiridir. 30 Mart seçimleri dolayısıyla vatandaşların gösterdiği olgunluğu siyasetçiler, kurumlar olarak biz de gösterelim, üslubumuzu, önceliklerimizi yeniden değerlendirelim" dedi. Erken seçim tartışmalarında dikkatli olunması gerektiğini belirten Çiçek, şöyle devam etti: "İki söz edilirken çok dikkat edilmeli. Seçim lafı, zaten çok hızlı işlemeyen devlet çarkına bilye sıkıştırmaktır. Erken seçim ve af meselesini herkesin çok iyi düşünmesi lazım. Şimdiden erken seçim geliyor derseniz, karar verecek iş adamı, 'dur bakalım ne olacak' diyecek. Bürokraside beklentisi olan, olmayan, 'bakalım bizim bakan kalacak mı, gidecek mi'... O da işleri yavaşlatır. Dışarıdan karar verecekleri de yavaşlatır. Bütün dikkatimizi, enerjimizi iç konulara verir, dışarıda olup bitenleri gözardı ederiz. Seçimle ve af lafını kim konuşacaksa, ister iş adamı, ister dernek başkanı hele hele siyasetçi, ulu orta bir soruya cevap üzerine, 'ben de erken seçimin lüzumlu olduğuna inanıyorum' diye başlayan tartışmaya yol vermemesi lazım. Seçimler 2015'te. Ben erken seçim şartını şu ortamda görmüyorum. Erken seçim dersek, Türkiye'yi yeni bir tartışmaya sokarız." TBMM Başkanı Çiçek, Türkiye'de siyaset hukukunun bir türlü düzeltilemediğini, Siyasi Partiler Kanunu, yeni bir seçim mevzuatı hazırlanamadığını, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun düzeltilemediğini, TBMM İçtüzüğü'nün düzeltilemediğini söyledi. Çiçek, siyasetin finansmanı ve siyasi etik yasasının bir an önce çıkması gerektiğini vurguladı.