18.10.2014 Cumartesi 10:44
Biri 34 diğeri 40 yaşında. Zahide ve Roşin Kobani’deki çatışmalardan canlarını kurtarmak için mayınları göze alarak gece yarısı yola düştüler. Roşin elinde birkaç giysinin bulunduğu çantayla, Zahide ise annelik duygusunu tatmadan gövdesini siper ettiği Roşi’nin çocuklarıyla savaşın her metrekareye sıçradığı bölgelerden yol aldılar. Suriye’nin kanlı topraklarında yıllardır tek erkeğe kadınlık yapan iki kuma, Şanlıurfa’da el ele verip yeniden hayat kurmak için kız kardeş oldular. Günlerdir Suriye’nin Halep kentine bağlı Kobani ilçesinde IŞİD ve YPG güçleri arasındaki çatışmalar kefensiz ölümlere, göz yaşının dinmediği yüreklere, yıkılan ocaklara neden olmaya devam ediyor. İç savaş tansiyonun yüksek olduğu Kobani’den Türkiye’nin açtığı kapılarla çeşitli illerde hayata tutunmak isteyen sığınmacılar arasında iki kadın hem öyküsüyle hem de yaşadıklarıyla yürek burktu. Roşin 11 yıl önce kendisinden 8 yaş büyük olan Abdullah Resul ile evlendirildi. Annesi Şanlıurfalı olduğu için Türkçe konuşabilen Roşin çocukları olmadığı gerekçesiyle 40 yaşındaki Zahide’nin üstüne kuma yani ikinci eş olarak geldiğini dile getirdi. "NAMAZI KILDIKTAN SONRA HADİ KOŞUN DEDİK" 42 yaşındaki Abdullah Resul’un 6 ay önce yaşanan çatışmalara bağlı olarak kalbi yenik düştü ve geride iki kuma ile dört çocuk bıraktı. Kaybedilen kocanın ardından göz yaşlarını yüreklerine akıtan iki kadın acının kıyaslamasını yapmadan hayata tutunmaya karar verdi. Roşin, Zahide ve çocuklarla birlikte ölümü göze alarak Şanlıurfa’ya geçiş sürecindeki yaşadıklarını şu sözler ile anlattı: “Biz yatsı namazını kıldıktan sonra kaçtık. Namazı kıldıktan sonra ‘hadi koşun’ dedik. Ben sadece bir çantaya kıyafet koydum. Gelirken de mayınlardan da korktuk patlar diye ama yapacak bir şey yoktu.” NE ÇEKTİĞİMİZİ BİLMİYORUZ Roşin, 10 yaşındaki Berezani, 8 yaşındaki Rüzgar, 6 yaşındaki Şilan ve 5 yaşındaki Şirvan isimli çocuklarını hem kendisinin hem de kuma olarak geldiği Zahide’nin kanatları altına alarak birlikte annelik ve babalık yaptıklarını anlatarak şunları söyledi: “ Hiç kimsemiz yok yalnız ben ve kumam ile çocuklarım birlikte kendi kendimize bakıyoruz. Evlerimiz Suriye’de yıkıldı. Ben rüyamda böyle bir şey görmedim. Ne çektiğimizi bilmiyoruz. Eşim Suriye’de 6 ay önce vefat etti. Zahide’nin çocukları olmadığı için ben üstüne geldim ve çocuklarda benim. Ama kendisi öz anneleri gibi bakıyor. Biz kumayız ama bizin aramızdan hiçbirşey geçemez. Biz artık kardeş gibiyiz. Hatta Zahide çocuklarıma benden daha iyi bakıyor” dedi. “BABASININ ÖLDÜĞÜNÜ BİLMİYOR” Yaşanan savaşın en masum yüzleri olan kardeşlerden en küçüğü 5 yaşındaki Şirvan’nın babasının ölümünden bihaber olduğunu ifade eden anne Roşin; “Küçük kızım diyor ki, ‘anne hani biz Türkiye’ye geldik ama babam gelmiyor. Sen babamın Türkiye’de olduğunu söylemiştin ama babam gelmiyor. Ona’baban ölmüş’ diyemiyorum” dedi. İnşaat halindeki derme çatma bir yerde kalan ailede kardeşlerin en büyüğü olan 10 yaşındaki Berezani’nin günlük 10 TL’lik kazancı, sağ duyulu vatandaşların bağışları ile sivil toplum kuruluşlarının yardımlarıyla yaşamlarını idame ettirdiklerini aktaran Roşin, tek istediklerinin çocuklarının eğitimi ve ihtiyaçlarını karşılayacak bir ev olduğunu açıklayarak çağrıda bulundu: “ Çocuklarımı evde okuturum ama çocuklar öğretmen gibi olmadığım için bana bakmıyorlar. Ayrıca kış geldi çattı ve üşüyoruz. Suriye’de önceden böyle değildik. Ama insanın evinden kaçması ve evi olmaması çok zor.”