10.05.2017 Çarşamba 15:16
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, 25 Mayıs'ta yapılacak NATO Zirvesi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile AB Komisyonu ve AB Konseyi Başkanları arasında bir görüşme düşünüldüğünü, daha sonra da AB ve Türkiye arasında bir zirve planlaması içine girilmesini değerlendirdiklerini belirtti. Çelik, AB Dış Politika ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, AB Komisyonunun Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn ile görüşmesinin ardından, Türkiye'nin AB Daimi Temsilciliğinde bir basın toplantısı düzenledi. Temaslarına ilişkin bilgi veren Çelik, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik perspektifinin yanı sıra, göç, terörle mücadele ve ekonomi konularında taraflar arasında güçlü ilişkiler kurulmasınının önemine işaret etti. Türkiye açısından yakın zamanlı konuların başında Gümrük Birliği'nin güncelleştirilmesi sürecinin başlatılmasının geldiğini ifade eden Çelik, her iki tarafın çıkarları ve paylaştıkları ortak değerler açısından bunun önemli olduğunu söyledi. - "Türkiye sayesinde engellendi" Göçmenler konusundaki işbirliğinin yeni göç dalgaları da göz önünde bulundurulduğunda, büyük insani trajedileri önleme ve vicdani açıdan dünyanın yapması gereken işi Türkiye'nin tek başına yapmasının ne kadar önemli olduğunun görüldüğünü vurgulayan Çelik, şöyle devam etti: "Bunun bir takım siyasi sonuçları da oldu. Avrupa'daki ırkçı ve aşırı sağcı hareketlerin bu konuyu istismar etmesi Türkiye sayesinde engellenmiştir. Bu hareketlerin Avrupa'nın göçmen haritasını istismar etmesi, Avrupa'daki siyasi haritayı bu şekilde değiştirmesi gibi yaklaşımlar söz konusu olamamıştır. Nihayetinde bire bir anlaşması (18 Mart Anlaşması) yapılmadan önce aşırı sağcı partiler, ırkçılar göçmenler üzerinden bir siyasi dalga yaratarak Avrupa siyasi haritasını işgal etmeye çalışıyordu. Ana akım siyasi hareketlerin buna karşı direnci iyice zayıflamıştı. Ama Türkiye'yle bire bir anlaşmasının yapılmasından sonra aşırı sağcıların elindeki bu argümanlar alındı. En son Fransa seçimlerindeki sonuç da, esasında ırkçı ve aşırı sağcı liderin istismar ettiği alanların küçülmesinin ve daralmasının neticesidir. Merkezdeki aday, merkez sağ ve solun desteğiyle bu başarıya ulaşmıştır. Avrupa büyük bir krizi de bu çerçevede atlatmıştır." - "Bir zirve planlaması içerisine girmeyi değerlendiriyoruz" Türkiye'nin bundan sonra ne yapacağı konusunda AB yetkilileriyle görüşmeleri sürdürdüklerini ifade eden Çelik, "Birincisi muhtemelen NATO Zirvesi bağlamında Brüksel'de Sayın Cumhurbaşkanımızla Sayın (AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude) Juncker ve Sayın (AB Konseyi Başkanı Donald) Tusk arasında bir görüşme düşünülüyor. Bunun gerçekleşmesi halinde arkasından bir zirve planlaması içerisine girmeyi değerlendiriyoruz." şeklinde konuştu. NATO marjında yapılacak görüşmenin zirve olarak değerlendirilmemesi gerektiğini kaydeden AB Bakanı, "Tabi bu zirveyle ilgili nasıl bir pozitif ajanda ve gündem oluşturabileceğimiz konsununda biz önemli bir çalışma yapıyoruz. Bu çalışmayı da muhataplarımızla paylaşacağız." dedi. - "Demokratik kriterlere riayet edildi" Referandumla ortaya çıkan tablonun Türkiye'nin demokratik gücünü gösterdiğini söyleyen Çelik, anlaşılmayan hususları ayrıntılı bir şekilde izah ettiğini ifade etti. Türkiye'nin hangi sistemle yönetilceğine karar vermenin kendi egemenlik hakkı olduğuna dikkati çeken Çelik, "Burada tabi demokratik kriterlere riayet edilmesi önemlidir ve riayet edilmiştir." değerlendirmesini yaptı. Ortaya çıkan tablonun Avrupa'daki bazı değerlendirmelerin aksine bir kutuplaşma olmadığını söyleyen Çelik, böyle bir değerlendirme durumunda Avrupa'daki her seçimin sonucunun da aynı şekilde okunması gerektiğini dile getirdi. - "Gelin 23. ve 24. fasılları açalım" Türkiye'nin muhataplarının bazı hususları iyi anlaması gerektiğini belirten Çelik, "Terör tehlikesi altındaki bir ülkeyiz. Bir darbe tehlikesi geçirdik. Bütün bu eleştirilere rağmen, karşı karşıya bulunduğumuz risklere rağmen bugün Brüksel'deyim ve muhataplarıma şunu söylüyorum: Gelin 23. (Yargı ve Temel Haklar) ve 24. (Adalet Özgürlük ve Güvenlik) fasılları açalım. Türkiye, demokratik değerlere sahip çıkma, bu konuda kendisini ilerletme bakımından bu özgüvene sahiptir." değerlendirmesini yaptı. Türkiye'nin hakkaniyetli bir yaklaşım beklediğini vurgulayan Çelik, şunları söyledi: "Muhataplarımızdan şunu anlamasını bekliyoruz: Bir yandan güney sınırlarımızda PKK, PYD ve DEAŞ gibi terör örgütleriyle yoğun bir şekilde mücadele ederken, diğer yandan üzerinden henüz bir yıl geçmemiş olan FETÖ'nün gerçekleştirmeye çalıştığı darbe girişimi sonrası orataya çıkan mücadele, tehdidin sürekli devam etmesi nedeniyle aynı şekilde sürüyor. Buna rağmen Türkiye, bütün bu Avrupa'daki aşırı sağcıların ve bizi yeterince anlamamakta direnen dostlarımızın haksız eleştirilerine rağmen bu demokratik gücünü ve kapasitesini korumaktadır. Onlara bir kere daha 23. ve 24. fasılları açmamız gerektiğini ifade ettim. Dolaysıyla Türkiye'nin bu tavrının iyi okunması gerektiğini ortaya koydum." - "Görüşme verimli geçti" Türkiye'ye yönelik eleştirilerde medya ve yargı bağımsızlığı gibi konuların öne çıktığını kaydeden Çelik, "Bu konuların temelini oluşturan fasıllar da 23. ve 24. fasıllar. 'Bu fasılları açalım ve beraberce bu konuları değerlendirelim' dedik. Sayın Mogherini ile yaptığımız görüşme son derece verimli bir görüşme oldu. Bu görüşmede, AB-Türkiye ilişkilerinden çeşitli dış politika meselelerine kadar çok geniş kapsamda bir değerlendirme yaptık. Referandum sürecini de ele aldık. Görüşmenin verimli geçtiğini söyleyebilirim." diye konuştu. Çelik, gün içinde ayrıca AB Komisyonu'nun Göç, İçişleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Üyesi Dimitris Avramopoulos ve AB Komisyonu Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans ile de ayrı ayrı görüşecek. Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Atatürk'le ilgili bazı televizyon programlarında kullanılan ifadeleri kınadıklarını belirterek "Bu saygısızlığı tabii ki elimizin tersiyle itiyoruz ve kınıyoruz. Zaten savcılık kendi görev alanı içerisinde gereken çalışmayı yapacaktır." dedi. Çelik, AB Dış Politika ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, AB Komisyonunun Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn ile görüşmesinin ardından, Türkiye'nin AB Daimi Temsilciliğinde basın toplantısı düzenledi. Çelik, bir soru üzerine, Hahn ile görüşmesinde, kendi faaliyet alanına girmeyen ve misyonunun dışına çıkan konularda açıklamalar yapmasından duyulan rahatsızlığı dile getirdiğini belirtti. Hahn'ın bazı aşırı denebilecek değerlendirmeleri olduğuna işaret eden Çelik, "Bizim genişleme komiserinden beklediğimiz bir tutum vardır. Genişleme komiseri, bütün siyasi mülahazaların, siyasi değerlendirmelerin dışında makul ve dengeli bir retorik kullanmalıdır. Şimdiye kadarki genişleme komiserleri de böyle yaptılar." diye konuştu. Hahn'ın yaptığı açıklamalara ilişkin izahatta bulunduğunu söyleyen Çelik, kamuoyuyla paylaşımlarda daha dikkatli, daha dengeli, ileriye bakmayı sağlayan ve iş birliği kanallarını açık tutan bir dil kullanılmasının gerekli olduğuna dikkati çekti. "Türkiye ile müzakereleri bir yere not edelim, onun dışındaki diğer alanlarda gelişmelere odaklanalım" tarzında bir yaklaşımı Türkiye'nin kabul etmeyeceğini vurgulayan Çelik, AB-Türkiye ilişkilerinin temelini katılım müzakerelerinin oluşturduğunu anımsattı. Türkiye ve AB arasındaki ilişkilerin bu dönemde daha sıkı hale gelmesi gerektiğini ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Fasıl açma meselelerinde zaman zaman bazı şartlar öne sürüldüğünü görüyorum. Politik olarak ortam müsait değil gibi cümleler kullanılıyor. Burada teknik olarak büyük bir hata yapılıyor. Biz fasıl kapatmaktan bahsetmiyoruz. Biz fasıl açmaktan bahsediyoruz. Birtakım konuları çalışmak için üretilmiş resmi mekanizma fasılların açılmasıdır. Açarsınız, oturursunuz, konuşursunuz, konuşarak problemlerinizi çözersiniz. Gereken ilerleme sağlandığı zaman fasılların kapatılması aşamasına gelinir. Bunun yerine siyasi mülahazalarla fasılların bloke edilmiş olması aslında AB üyesi bazı ülkeler tarafından AB'nin en verimli resmi mekanizmalarının işletilmesinin engellenmesidir." - "Türkiye ile sadece basın üzerinden konuşulmaz" Bakan Çelik, AB'nin kendi üyeleri arasındaki iç meseleleri konuşarak çözmeye çalıştığını anımsatarak "Türkiye gibi büyük bir stratejik güçle sadece basın üzerinden konuşulmaz. Bu mesele ciddi bir meseledir. Bunun ciddi bir şekilde ele alınması ve bu şekilde ilerlenmesi gerekir." diye konuştu. Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini birçok AB üyesi ülkeden bile daha fazla karşıladığını kaydeden Çelik, "Cumhurbaşkanımızın 9 Mayıs Avrupa Günü vesilesiyle yayınladığı bildiri buralarda büyük bir memnuniyet oluşturmuş. Biz, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde bir kopma söz konusu olmadığını zaten söylüyoruz." değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Avrupa Günü mesajının, devletin ve hükümetin pozisyonunu net bir şekilde ortaya koyduğuna dikkati çeken Çelik, "Türkiye, AB'yle tam üyelik perspektifi çerçevesinde diğer alanları da kapsayacak şekilde, verimli bir iş birliği, hedefe yürüyen, hedefe odaklı bir iş birliği yürütmek istemektedir. Hakkaniyetli ve objektif bir yaklaşım olduğu müddetçe, hızlı ilerlememizin önünde hiçbir engel yoktur. Bunun, burada daha net anlaşılması bakımından memnuniyet yarattığını gözlemledim." ifadelerini kullandı. Çelik, televizyon programında Atatürk'e hakaret edildiğine ilişkin iddialarla ilgili soru üzerine şunları söyledi: "Bazı şahısların televizyonlarda söylediği bazı çirkin sözler söz konusu. Bu temelde bir tartışma yapılıyor. Bu söylenen çirkin sözleri özellikle de cumhuriyetimizin kurucusu, ilk cumhurbaşkanımız, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili olarak tarihsel tartışmaların, bilimsel tartışmaların dışına çıkacak şekilde bir zihinsel tahrifatın ürünü olan, özellikle de annesiyle ilgili, manevi kızıyla ilgili söylemleri kınıyoruz. Herkes, herkese saygı göstermek durumundadır. Ama devletimizin kurucusuna, ilk cumhurbaşkanımıza karşı bu saygının gösterilmesi mecburidir. Bunlar, entelektüel egzersiz konusu, tarih tartışmasında magazin konusu olamayacak kadar önemli işlerdir, ciddi meselelerdir. Dolayısıyla bu saygısızlığı tabii ki elimizin tersiyle itiyoruz ve kınıyoruz. Zaten savcılık kendi görev alanı içerisinde gereken çalışmayı yapacaktır.