Başbakan Viyana'dan konuştu

Erdoğan: "Bizden kimsenin korkmasına, tedirgin olmasına gerek yok. Biz Avrupa'da emeğiyle, barışla var olan bir milletiz"

19.06.2014 Perşembe 17:10

Başbakan Erdoğan, "Bizden kimsenin korkmasına, tedirgin olmasına gerek yok. Biz Avrupa'da emeğiyle, barışla var olan bir milletiz" dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz bugün Viyana'ya gönüller kazanmak için geldik. Bizden hiç kimsenin korkmasına, çekinmesine, tedirgin olmasına gerek yok. Biz Avusturya'da, Almanya'da, Avrupa'nın diğer tüm ülkelerinde emeğiyle, tecrübesiyle, en önemlisi de barış ve dostluk mesajlarıyla var olan bir milletiz'' dedi. Başbakan Erdoğan, Avusturya'nın başkenti Viyana'da, Avrupalı Türk Demokratlar Birliğinin (UETD), 10. kuruluş yıl dönümü etkinlikleri kapsamında düzenlenen "Viyana Buluşması" adlı programında konuştu. Konuşmasına, Avusturya ile Avusturya dışından, Avrupa'nın farklı ülkelerinden gelen Türkleri selamlayarak başlayan Erdoğan, Avrupalı Türk Demokratları Birliğine bu buluşmayı tertip ettiği için, Avusturya makamlarına da Başbakan ve kabinesine de misafirperverliklerinden dolayı teşekkür etti. Erdoğan, ''Bir kez de Viyana'da, üzerimdeki emaneti sahiplerine teslim etmek istiyorum. Kardeşlerim, aziz milletimizin selamlarını sizlere getirdim. 77 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının selamlarını sizlere getirdim. Anadolu'nun yaylalarından, Bozok yaylasından, Ankara'dan, Çarşamba Ovası'ndan, Sivas'tan, Türkiye'nin her yerinden sizlere selamlar getirdim'' dedi. Bu yıl Avusturya'ya iş gücünün 50'nci yıl dönümünün idrak edildiğini hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti: ''50 yıl önce sizler, anne babalarınız, dedeleriniz, köylerini, evlerini, yakınlarını, yurtlarını terk ederek, buralara geldiler, buralara geldiniz. Sabrettiniz, 50 yıl boyunca zorluklara tahammül ettiniz. Yılmadan, yıkılmadan, vazgeçmeden 50 yıl boyunca ter döktünüz, emek sarf ettiniz. Şunu burada bir kez daha en kalbi duygularımla ifade etmek istiyorum: Değerli kardeşlerim, hasretiniz yüreğimizde hep kor ateş oldu. Gözümüz, kulağımız, aklımız her zaman gurbette oldu. Siz, iyi olduğunuzda bizler iyi olduk. Siz hüzünlendiğinizde bizler hüzünlendik. Ama millet olarak sizlerle her zaman gururlandık. 77 milyon sizlerle her zaman iftihar ettik. Rabbim sizlerden razı olsun. Rabbim helal rızık peşinde, gurbette verdiğiniz mücadelede her zaman yar ve yardımcınız olsun. Allah kardeşliğimizi, uhuvvetimizi, muhabbetimizi daim eylesin, her zaman muhafaza eylesin. '' Bizden hiç kimsenin korkmasına, çekinmesine gerek yok ''Bizler Kanuni Sultan Süleyman'ın torunlarıyız. Bizler 4. Mehmet gibi, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa gibi kahramanların mirasçılarıyız'' diyen Erdoğan, kendilerinin bugün Viyana'ya gönüller kazanmak için geldiklerini söyledi. Erdoğan, ''Bizden hiç kimsenin korkmasına, çekinmesine, tedirgin olmasına gerek yok. Biz Avusturya'da, Almanya'da, Avrupa'nın diğer tüm ülkelerinde emeğiyle, tecrübesiyle, en önemlisi de barış ve dostluk mesajlarıyla var olan bir milletiz'' ifadesini kullandı. Viyana'nın ortasından geçen Tuna nehrinin tarih boyunca İstanbul'a aktığını, bugün de aynı şekilde İstanbul Boğazı'na aktığını belirten Erdoğan, kendilerinin aynı nehrin, Tuna Nehri'nin etrafında büyümüş dost milletler, dost ülkeler olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'nın Avusturya'ya, Viyana'ya gelip, buradaki vatandaşlarıyla kucaklaşmasından, hasret gidermesinden, muhabbet etmesinden kimse farklı manalar çıkarmasın. Bundan yaklaşık bir ay önce, 24 Mayıs'ta Almanya'nın Köln şehrine gittik. Köln Arena'da 10 binlerce vatandaşımızla, kardeşimizle hasret giderdik. Aylar öncesinden çok çirkin bir kampanya başlattılar. Şunu unutmayın, kim olursanız olun, kim olursak olalım sevenlerimiz olduğu kadar sevmeyenlerimiz de olacaktır. Yani herkesin bizi sevme mecburiyeti yoktur, herkesin bize saygı duyma mecburiyeti de yoktur. Ama biz icraatlarımızla en güzel cevabı vermek zorundayız. Alman medyası üzerinden son derece çirkin, münasebetsiz, üstelik de ırkçı, ayrımcı manşetlerle mesajlar verdiler. Peki ne oldu ? 24 Mayıs'ta gittik, salon toplantımızı büyük bir coşkuyla yaptık. Biz ülkemize döndük, oradaki vatandaşlarımız da evlerine döndüler. En küçük bir gerginlik olmadı, en küçük bir itişme, kakışma olmadı.'' Anadolu, Trakya insanına yakışan bir biçimde vakarla, sağduyuyla Almanya'daki gurbetçilerin Başbakanlarını bağırlarına bastıklarını, muhabbetle kucakladıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, Viyana'da da bunu yaptıklarını, cumartesi günü de yine UETD'nin tertibiyle Fransa'nın Lyon kentinde de bunu yapacaklarını söyledi. Hiç bir ülkenin iç politikasında gözümüz yok Türklere seslenerek, ''Bizim hiçbir ülkenin iç politikasında gözümüz yok, hiçbir ülkenin iç siyasetine müdahil olamayız. Bizim tek meselemiz var, o da sizlersiniz'' diyen Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:  ''Sizlerin hakkını savunmak için, sizlerin sorunlarını çözmek için ne gerekiyorsa onu yaptık, onu yapıyoruz, onu yapacağız. Avrupa'da yükselen ırkçılığa karşı, İslamofobiye karşı sizleri savunmak, sizlerin hakkını gözetmek bizlerin en tabii vazifemizdir. Hem sizlerin, hem Avusturya makamlarının, hem Avrupa'daki makamların şuraya özellikle dikkatlerini çekiyorum; Türkiye artık eski Türkiye değildir.'' Türkiye'nin çok büyük bir değişim yaşadığını ve yaşamaya devam ettiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin kronik sorunlarını tek tek çözerek 21'inci yüzyılı şekillendirecek bir ülke olma yolunda kararlılıkla ilerlediğini söyledi. Erdoğan, Türkiye ekonomisinin de tüm zincirleri kırarak, tüm prangalarından kurtularak, en zor zamanlarda, kriz dönemlerinde, ilk çeyrekte yüzde 4,3 oranında büyüme kaydederek, 2023 hedeflerine ilerlediğini sözlerine ekledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da yapımı devam eden 3. havalimanına ilişkin, "Bu havalimanını yapacak müteahhitleri bile bu Pensilvanya onları da dinlemiş. Onlara da şantaj montaj kasetleri hazırlamış" dedi. Erdoğan, görevi devraldıklarında Türkiye'nin dış borcunun milli gelire oranının yüzde 73 olduğunu, bunu yüzde 36'ya düşürdüklerini söyledi. Göreve geldiklerinde devletin borçlanma faizinin yüzde 63 olduğunu hatırlatan Erdoğan, şu anda bunu tek haneli rakamlara düşürdüklerini aktardı. Erdoğan, Türkiye'nin ihracatını 36 milyar dolardan 156 milyar dolara ulaştırdıklarına dikkati çekerek, enflasyonu ise yüzde 30'tan tek haneli rakama düşürdüklerini belirtti. Türkiye'nin artık yardım alan değil, yardım eden bir ülke konumuna geldiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: "Veren el, alan elden hayırlıdır. Artık yatırımlarda 'durmak yok, yola devam' diyoruz. Türkiye'de Gezi olaylarını yaşadık değil mi? 17 Aralık olaylarında yaşadıklarımızı biliyorsunuz. 25 Aralık olaylarında yaşadıklarımızı biliyorsunuz. Ne diyordu? 'Hala anlamıyor musun mesele ağaç değil.' Bunu diyen sözde sanatçı. Sevsinler sizin gibi sanatçıyı. Anlamıyor musun hala 'mesele ağaç değil' diyordu. Çünkü bunu diyemez ki. 12-13 tane ağacı oradan alıyorsun, bir başka yere dikiyorsun. Teknoloji artık bu. 3 milyar fidan ve ağaç dikmiş bir iktidarız, 3 milyar. Biz, çevreci bir iktidarız, bunu böyle biliniz. Geçen gün bir başbakan ziyaretimizdeydi. Yemekte bana aynen şu ifadeyi kullandı. 'Uzun yıllar oldu, ilk defa geliyorum. Fakat Ankara'nın ne kadar yeşillendiğini gördüm' dedi. Vaka bu. Tanıyamamış. 'Her şeyin değiştiğini gördüm' dedi." Ördüğün bir şey yok, biz ördük biz Cumhuriyet tarihi boyunca 79 senede Türkiye'de 6 bin kilometre bölünmüş duble yol yapıldığına değinen Erdoğan, "Bununla övünüyorlar" dedi. Erdoğan, 12 yılda 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptıklarına işaret ederek, şöyle konuştu: "İşte bu CHP, onun gibileri 6 bin kilometreyle övünüyorlar. Onlar 79 senede 6 bin kilometreyle övüne dursunlar, biz 12 senede 17 bin kilometre bölünmüş yolla yürüyoruz. Bitmedi, bitmedi. Gazi Mustafa Kemal, demir ağlara çok düşkündü. Bunlar da 10. Yıl Marşı yazmışlar. Orada ne diyor. 'Demir ağlarla ördük dört bir yanını' diyorlar. Nereye ördün? Ördüğün bir şey yok, biz ördük biz. Hani raylarını bile 10 metreden fazla yapamayan bir Türkiye vardı. Biz, şimdi 70 metre uzunluğunda ray imal ediyoruz. Onlar perçinle yapıyordu, biz şimdi kaynak sistemiyle yapıyoruz. Neden? İnsanımızın trenle yolculuk esnasında rahatsız olmasını istemiyoruz. Tangur tangur gitmeyecek. Böyle hiç gürültü yapmadan. Yüksek hızlı tren, bütün raylı sistemler tamamen elden geçmiş vaziyette. Artık öyle ilkel vagonlar falan yok. Gayet modern. Aynı zamanda Türkiye'de artık bunun da üretimini başlattık." Asla onlara güvenmezler Yüksek hızlı trenin, şu anda Eskişehir-Ankara, Ankara-Konya, Konya-Eskişehir hattında hizmet verdiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi: "İnşallah 1-2 hafta içerisinde Eskişehir-İstanbul'u da açıyoruz. Ama öyle hainler var ki. Düşünebiliyor musunuz? Eskişehir-İstanbul arasında 250'ye yakın noktada maalesef oralarda kabloları söktüler, oraları tamamıyla maalesef engellediler. Şu anda yaklaşık 1,5 ay tehir etmiş olduk. 1-2 hafta içerisinde inşallah açılışını yapacağız. Böylece İstanbul'dan Ankara'ya 3 saat 15 dakikada trenle rahat rahat yolculuk yapılacak. Bugünleri gördük, bugünleri gördük. Şimdi bu CHP, MHP konuşuyorlar. Zaten MHP 5 yıllığına iktidara geldi koalisyon hükümeti olarak. Ama 3,5 yıl dayanabildi, çekti gitti. 'Kimse çek git' demiyordu. Niye bıraktın? Beceremediler. Diğerine zaten benim milletim iktidar vermiyor. Niye? Çünkü asla onlara güvenmezler." Öyle de olsa böyle de olsa Hakkari Havalimanı'nı da bitireceğiz İktidar olduklarında ülkede 26 havalimanı bulunduğunu anımsatan Erdoğan, bu sayıyı 52'ye çıkardıklarını aktardı. Erdoğan, bunun en fazla yarım saat ile 45 dakika arasında havalimanına ulaşma imkanı anlamına geldiğini ifade etti. Yeni yapılanların da bulunduğunu ve bu sayının daha da artacağını belirten Erdoğan, "Hakkari'de havalimanı yapıyoruz. Ama bölücü terör örgütü engelliyor. Geçenlerde muhalefet diyor ki 'ne demek o' diyor. Ben, müteahhitin güvenliğini temin ettiğim halde gelen telefondan dolayı işi bırakıp kaçarsa ne yapacağım. Ama biz, bütün bunlara rağmen tedbirlerimizi alıyoruz. Öyle de olsa böyle de olsa Hakkari Havalimanı'nı da bitireceğiz" ifadesini kullandı. Onlara da şantaj montaj kasetleri hazırlamış Erdoğan, 2-3 hafta önce İstanbul'un 3. büyük, dünyanın bir numaralı havalimanının temelini attıklarını hatırlatarak, şunları kaydetti: "Bu havalimanını yapacak müteahhitleri bile bu Pensilvanya onları da dinlemiş. Onlara da şantaj montaj kasetleri hazırlamış. Tabii orada da bir erteleme oldu. Buna rağmen temeli attık. Şimdi yıllık yolcu kapasitesi 150 milyon olan havalimanımızın inşaatı başladı. İnşallah 6 pisti olacak. Şu anda havalimanı inşaatımız devam ediyor. İlk etabını inşallah 29 Ekim 2017'de bitiriyoruz. Buna yakın bir bölgeden de Yavuz Sultan Selim Köprüsü geçiyor... Biz laf üretmeyiz, iş üretiriz iş. Derdimiz bu. Boğazın altından Marmaray'ı yaptık. Şimdi yine boğazın altından bir de otomobillerin geçeceği 2 katlı tüp geçidi yapıyoruz. O da 2015'in sonunda bitiyor. Yavuz Sultan Selim Köprüsü 2015'in sonunda bitiyor. Tüp geçit, o da 2015'in sonunda bitiyor. Arka arkaya hep bu dev açılışlar gelecek. Yüksek hızlı tren Ankara-Sivas, o da devam ediyor. İnşallah o da bitecek. Durmuyoruz. Biz dertliyiz, dertli. Bizim bu millete aşkımız var, sevdamız var. Şair ne diyor 'Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan. Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan. Evet, biz böyleyiz." Başbakan Erdoğan, "Hiç kimse Türkiye'nin büyümesinden korkmasın, hiç kimse yeni Türkiye'den ürkmesin. Yeni Türkiye Avrupa için büyük bir imkandır, önemli bir fırsattır. Yeni Türkiye Avrupa'nın önemli bir seçeneğidir, çıkış yoludur. Avrupa'nın dünyaya, doğuya ve Müslümanlara açılan yegane sağlam kapısıdır" diye konuştu. Konuşmasında Mısır'daki gelişmelere değinen Erdoğan, halkın oylarıyla iktidara gelen yönetimin, askeri bir darbeyle devrildiğini, darbeyle yetinilmeyip binlerce masum insanın katledildiğini belirterek şunları söyledi: "Herkes sustu, herkes sırtını döndü, darbeyi görmezden geldiler, akan kanı görmezden geldiler, masumların feryadını duymazdan geldiler. Tüm dünyanın üç maymunu oynadığı bir dönemde biz çıktık 'darbeye darbe, katliama katliam, zalime de zalim' dedik. Avrupa'nın kendi değerlerini ayaklar altına alıp, susmasına rağmen biz yüreklice çıktık ve hakkı savunduk." Diğer yandan Suriye'de 4 yıldır "zalim bir rejimin sürdüğünü" anlatan Başbakan Erdoğan, şunları belirtti: "Kendi halkını adeta koyun boğazlar gibi boğazlıyor. 200 bini aşkın insan hayatını kaybetti, masum çocuklar annelerinin kucaklarında hayata gözlerini yumdu. O tertemiz, iffetli kadınlar alçak bir rejimin haydutları tarafından teeddüp ediyorum tecavüze uğradılar. Bu insanlık dramı karşısında maalesef çoğunluk yine susmayı tercih etti. Batı sustu, dünya sustu tarihin en büyük trajedilerinden birine gözlerini yumdu ama biz susmadık, biz gözlerimizi yummadık. Biz kardeşlerimize sırtımızı dönmedik. Suriye'den gelen 1 milyona yakın sığınmacıya vatanımızın kapılarını açtık. Ekmeğimizi onlarla paylaştık hala paylaşmaya devam ediyoruz. Suriye'deki hak mücadelesini, insanlık mücadelesini var gücümüzle savunduk, savunmaya da devam ediyoruz. Öbür taraftan Filistin neredeyse bir asırdır, Filistin topraklarında devam eden zulme sesini en çok yükselten, Filistin davasını en güçlü şekilde destekleyen yine bizler olduk." Ne demek Sünni, ne demek Şii? Erdoğan, Irak'ta yaşanan çatışmalara da değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şu anda Irak yanıyor. Iraklı kardeşlerimiz bir kez daha insanlık dramı yaşıyor. İnsanlar bir kez daha evlerini, şehirlerini terk ediyor. Bir kez daha çocuklar ölüyor, kadınlar ölüyor, masum siviller hayatını kaybediyor. Dünya yine seyrediyor, Avrupa yine seyrediyor ama biz o ateşi söndürmek için bir anne şefkatiyle bir baba, bir ağabey merhametiyle ateşin üzerine gidiyor, Irak'taki herkese 'durun siz kardeşsiniz' diye uyarılarımızı yapıyoruz. "Ne demek Sünni, ne demek Şii? Siz Müslüman değil misiniz? Bu nasıl bir mezhepçiliktir? Bunu nereye sığdırıyorsunuz? Bir insan Şii olduğu için öldürülmez, bir insan Sünni olduğu için öldürülmez. Bunun için kefenler giyip yollara çıkılmaz. Kim sizi vatanınızdan kovuyor? Kimse. Peki sizin yaptığınız nedir? Bu yakışıyor mu? Biz Ortadoğu'daki çekişmelerde tarih boyunca her zaman hakkın tarafında, adaletin tarafında, her zaman mazlumun yanında olduk, olmaya devam edeceğiz. Bugün de mezhep kavgalarının bir tarafı değil, hakkın tarafındayız." İnşallah hayırlı bir neticeye de varacağız Musul'da 80 Türk vatandaşının bir süredir alıkonulduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "31 tır şoförümüz var. Başkonsolosumuz, ailesi ve personelimiz var. Bu vatandaşlarımızı korumak Irak hükümetinin görevi hatta namus ve şerefi. Ancak Irak hükümeti, başta konsolosumuz olmak üzere personelimizi ve vatandaşlarımızı koruyamadı, korumadı. Şu anda IŞİD'in elinde olan 80 vatandaşımızı oradan çıkarmak için son derece hassas ve yoğun bir mücadele veriyoruz. Hiçbirinin kılına zarar gelmeden oradan çıkıp, ülkemize ulaşması için büyük bir hassasiyetle hareket ediyoruz. Basra Konsolosluğumuzu boşalttık, hassasiyetimiz devam ediyor. Türkiye'de CHP ve MHP özellikle de onların yandaş medyası bizim oradaki 80 vatandaşımızın can güvenliğini tehdit edecek tavırlar içine girdiler. Son derece sorumsuz açıklamalar, sorumsuz yayınlar yapıyorlar. Buna rağmen dışarıdaki kadar içerideki sorunla da mücadele ederek sorunu çözmeye çalışıyoruz. İnşallah hayırlı bir neticeye de varacağız." Hz. Ali'nin, Hz. Hüseyin'in, Hasan'ın hatırasını görüyoruz Erdoğan, bir hafta sonra 28 Haziran'da çok önemli bir yıl dönümünün idrak edileceğini kaydederek 100 yıl önce 28 Haziran 1914'te Avusturya Veliahtı Ferdinant'ın Saraybosna'da bir suikast sonucu öldürüldüğünü hatırlattı. Ardından Birinci Dünya Savaşı'nın başladığını, Almanya ve Avusturya'nın Osmanlı Devleti ile savaşa girdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, 1918 yılında savaşın sona ermesiyle hem Balkanlar'da hem Ortadoğu'da sınırların yeniden çizildiğini dile getirdi. Erdoğan, şunları söyledi: "Ancak öyle sınırlar yaptılar ki Ortadoğu'ya öyle bir nifak tohumu ektiler ki 100 yıl boyunca o bölgede kan durmadı, göz yaşı durmadı acı dinmedi. İşte bugünlerde 100. yıl dönümünde dahi Ortadoğu'da kardeş kanı akmaya devam ediyor. Ortadoğu'da yüz yıl önce cetvelle sınır çizenler, oraya baktıklarında sadece petrol görüyorlar. Ama Biz Ortadoğu'ya baktığında petrol görenlerden değiliz ve asla olamayız. Biz Ortadoğu'ya baktığımızda insan görüyoruz, kardeşlerimizi görüyoruz. Biz Ortadoğu'ya baktığımızda bir medeniyetin izlerini, ilmin, irfanın, hikmetin iklimini görüyoruz. Biz Ortadoğu'ya baktığımızda birileri gibi petrol değil Hz. Ali'nin, Hz. Hüseyin'in, Hasan'ın hatırasını görüyoruz. Sultan Alparslan'ı, Kılıçarslan'ı, Nureddin Zengi'yi, Selahaddin Eyyubi'yi, Yavuz Sultan Selim'i, Medine kahramanı Fahrettin Paşa'yı görüyoruz. Türkiye'de anamuhalefet partisinin, CHP'nin genel müdürü Ortadoğu ile ilgili her cümlesinde orayı bataklık olarak tarif ediyor. Zannedersiniz ki Tunceli'de doğup, büyümedi. Zannedersiniz ki burada Viyana'da doğdu, Paris'te yetişti. Kestane çıkmış, kabuğunu beğenmemiş. Biz kimliğini inkar edenlerden olmadık ve olmayız. Biz tarihinden ve vicdanından, vicdanına dayalı olarak ecdadından utananlardan olmadık, olmayız. Almanya'da da olsak Avusturya'da da doğsak biz kimliğini, kültürünü kendi dilini bilen, çocuklarına da bu değerlerle gerekli olan eğitim ve öğretimi veren, onları o şekilde yetiştiren asil bir milletiz. Yüzümüz tarih boyunca hep Batı'ya dönük oldu, bugün de yüzümüz Batı'ya dönüktür. Ama yüzümüzün Batı'ya dönük olması, Doğu'ya sırtımızı döndüğümüz anlamına gelmez." Avrupa, Türkiye gibi bir imkandan daha fazla uzak kalamaz Başbakan Erdoğan, Avrupa Birliğine tam üyeliğin Türkiye'nin stratejik hedefi olduğunu vurguladı. Reformları, buna göre yaptıklarını, istikbali buna göre şekillendirdiklerini kaydeden Erdoğan, "Ama hiç kimse bizi Doğu'dan, Güney'den kendi tarihimizden, medeniyetimizden özbeöz kardeşlerimizden koparamaz. Biz ne kadar Tuna Nehri'nin çocuklarıysak o kadar da Fırat'ın, Dicle'nin, Nil'in çocuklarıyız. Özellikle ifade ediyorum Avrupa, Tuna Nehri'nin döküldüğü yerde değil, Dicle'nin, Fırat'ın, doğduğu yerde başlar. İşte onun için Türkiyesiz bir Avrupa tahayyül edilemez, hedeflerine ulaşamaz. Ortadoğu'daki yangın, bütün dünyaya sıçrama potansiyeli yaşarken, Avrupa'yı etkileme potansiyeli taşırken Avrupa, Türkiye gibi bir imkandan daha fazla uzak kalamaz" diye konuştu. Başbakan Erdoğan, konuşmasında medyaya, sivil toplum kuruluşlarına özellikle seslendiğini vurgulayarak "Türkiye'ye karşı ön yargılarından artık kurtulsunlar. Türkiye'yi artık şablonların arkasından değil objektif şekilde değerlendirsinler" ifadesini kullandı. Erdoğan, Türkiye’yi, dışarıda medya ve muhalefet partileri aracılığıyla tanımanın doğru olmayacağını ifade ederek, 30 Mart'taki seçim sonuçlarının da bunu ortaya koyduğunu vurguladı. "Türkiye, Türkiye içindeki ufuksuz bir kısım medya vasıtasıyla öğrenilemez" diyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Türkiye, ufku, vizyonu, plan ve projesi olmayan muhalefet partileri vasıtasıyla öğrenilemez. İşte 30 Mart’ta çıkan sonucu sizler de gördünüz değil mi? CHP, kumsallarda varlık gösterebildi, MHP siyasal Türkçü, HDP Doğu ve Güneydoğuda, o da siyasal Kürtçülük yaptı ama AK Parti 81 vilayetin 81’inde varlık gösteren tek parti oldu. Biz, 77 milyonun partisiyiz. Onlar lokal mevzi partileri. Farkımız bu. Birileri çıkıyor, 'kucaklayan bir lider, kucaklayan bir cumhurbaşkanı.' Kimmiş o? Kardeşlerim, eğer 'kucaklamak diyorsan' niye Doğu, Güneydoğu'da kaldın, eğer 'kucaklamak' diyorsak niye kumsallarda kaldın, eğer 'kucaklamak' diyorsak niye sadece etnik bir unsurun partisi oldun ve 13'te kaldı, birisi 25-26'da ama AK Parti yüzde 50’nin partisi oldu. Çünkü biz ayrımcılık yapmadık. Onlar Sivas'ın ötesine geçemediler, onlar bu anlı şanlı bayrağımızı Hakkari’de dalgalandıramadılar. Ama biz, 81 vilayetin 81’inde hamdolsun bayrağımızla gurur duyduk. Onlarla beraber yürüdük." AK Parti'yi inkar ederek, Türkiye'yi anlayamazsınız "Türkiye'de herkesi kucaklayan, demokrat, milli manevi değerleri muhafaza eden Avrupalı tek partinin, AK Parti olduğunu" dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "AK Parti'yi inkar ederek Türkiye'yi anlayamaz, sağlık şekilde değerlendiremezsiniz. Bakın buradan Alman medyasının izinden giden Avusturya medyasına samimi bir tavsiyede bulunuyorum. Biz, siyasi tarihimiz boyunca, burası çok önemli, manşetlerle mücadele ederek bugünlere geldik, biz manşetlerle kurulmuş bir hükümet değiliz. Manşetlerle de yıpranmaz, bunu böyle bilsinler." Erdoğan, Türkiye’de son bir asır içinde yaşanan acılara ve atlatılan badirelere dikkati çekerek, şöyle konuştu: "Neler çektiğimizin, neler yaşadığımızın, hangi badireler atlattığımızın bizler kadar si de yakın şahitlerisiniz. Artık dünya küçüldü. Aynı zamanda bizler nasıl Türkiye'yi izliyorsak, siz de izliyorsunuz, ne olur bitiyor görüyorsunuz. Merhum Menderes'i bu manşetlerle sokak eylemleriyle türlü tuzaklarla ardından darbe yaparak iktidardan indirdiler. Sadece demokrasiyi değil ekonomiyi de alt üst ettiler. Anadolu'nun çalışkan evlatları, ekmek peşinde, istikbal peşinde, Sirkeci'den trene bindiler, Almanya'ya, Fransa'ya, Avusturya'ya gurbete geldiler. Sene 1960." Darbecilerin ne halde olduğunu görüyorsunuz değil mi? Başbakan Erdoğan, 1980’de bir kez daha darbe yapılarak demokrasinin katledildiğini, gençlerin idam edildiğini, ekonomiye zarar verildiğini belirterek, şunları söyledi: "O zaman da akın akın insanlar, Avrupa'ya kaçmak zorunda kaldı ama şimdi o darbecilerin ne halde olduğunu görüyorsunuz değil mi? Yine bir 12 Eylül günü, 12 Eylül 2010’da, milletimiz anayasayı değiştirdi, bu darbecilere yargı yolunu açtı. 34 yıl sonra darbeciler yargılandı. Mahkeme kararını verdi temyiz yolu açık nihai kararı göreceğiz. 28 Şubat'ta bir kez daha darbe yaptılar. Millete zulmettiler, imam hatipleri, meslek liselerini, Kuran kurslarını kapattılar. Başörtülü kızlarımıza en ağır baskıları uyguladılar. Bir kez daha milletin evlatları, vatanlarını terk etmek zorunda kaldı. Bir kez daha milletin çocukları, gurbetin yollarına düştüler." Türkiye'den birçok kişinin başörtüsü yasağı gibi baskılar nedeniyle başta Viyana olmak üzere gurbete giderek, özgürce okuma imkanı bulduğuna işaret eden Erdoğan, "Ben, bu vesileyle eğitim öğretim noktasında gerçekten o başörtülü kızlarımıza kapısını açan Avusturya hükümetlerine şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Çünkü onlar öyle bir dar zamanda yüzlerce, binlerce yavrumuzu bu Viyana’da misafirperver anlayışla aldılar. Burada kendilerini yetiştirme fırsatı buldu. Avusturya'ya bu şükran borcumuzu ifade etmemiz bizim için bir görevdir. Onun için teşekkür ediyorum" değerlendirmesinde bulundu. Biz gerilimden yana değildik, baldıran zehiri içtik "Tabii bütün bunlarla beraber çok mahsunduk. Niye? Hani şair diyor ya, ‘öz yurduna garipsin, öz vatanında parya.’ Bu milletin evlatlarına parya muamelesi yaptılar" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle dedi: "Dediler ki ‘sen başörtülüsün, senden ancak evlerde hizmetkar olur, senden ancak temizlikçi olur, sen doktor olamazsın' dediler. 'Sen avukat olamazsın' dediler, 'sen mühendis olamazsın' dediler, 'sen ekonomist olamazsın' dediler. Niye? 'Çünkü sen başörtülüsün' dediler. Bu, özgürlükçü dünyaya yakışıyor muydu? Bakıyorsun, Amerika'da böyle anlayış yok, Avrupa'da büyük ölçüde yok. Ama halkı Müslüman bir Türkiye'de maalesef yavrularımız bu zulümle karşı karşıya kaldılar. Kardeşlerim ben de 4 tane imam hatipli yavrunun babası olarak bu çileyi ailece çektik, bunu yaşadık. Şimdi bizim yavrularımız, maalesef kendi ülkemizde okuyamadılar. Ben bunu uluslararası platformlarda devlet başkanlarına, başbakanlara söylediğim zaman gözleri düştü, 'nasıl oluyor, siz Müslüman ülke değil misiniz? Hele hele sen başbakansın, nasıl okuyamıyorlar?' Kendilerine bu durumu anlattığım zaman şoke oldular ama sabrettik, sabrettiniz. Sabreden derviş, muradına ermiş. Hamdolsun. Çünkü biz gerilimden yana değildik, baldıran zehiri içtik ama bu neticeye hamdolsun kavuştuk." Erdoğan, başörtüsü sorununu ortadan kaldırdıklarını, başörtülülerin üniversitelere girebildiğini ve devlet dairelerinde çalışabildiğini belirterek, şöyle konuştu: "İnanıyorum ki çok daha farklı şekilde bu yavrularımız okullarda yerlerini güçlü şekilde alacaklar. O günler de yakındır diye düşünüyorum. Bütün bu süreci adım adım takip ederken, imam hatiplerin kapısındaki kilitler kırıldı, açıldı, meslek liseleri aynı şekilde. Tabii okullarımızda o da enteresandı Kuran-ı Kerim ve siyer-i nebi dersleri seçmeli ders haline getirildi ve şu anda orta öğretimde isteyen anne baba yavrusunu Kuran-ı Kerim, siyer-i nebi yani Peygamber Efendimiz'in hayatını öğrenme dersine sokabiliyor. Böyle bir durumdayız. İfade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün önünü ciddi miktarda açtık." Artık milli iradenin karşısında dayanmaları mümkün değil Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de 1960, 1980 ve 1997'de yapılanların bir kez daha uygulanmak istendiğine dikkati çekerek, şunları söyledi: "Bizler bir kez daha ekonomiyi batırmak, millet evlatlarını gurbet yoluna düşürmek isteyenlere gerekli cevabı verdik. İşte 'Gezi' dediler tutmadı, '17 Aralık' dediler, tutmadı. '25 Aralık' dediler, tutmadı. Evelallah tutmayacak. Artık milli iradenin karşısında dayanmaları mümkün değil. Onlar Taksim’e yürümek istediler, kardeşlerim onların Taksim'e yürüdüğü yerde benim milletim 100 binlerle meydanlara yürüdü, 'milli irade ne diyorsa o olur' dedi, milli iradenin dediği hamdolsun 30 Mart’ta oldu." "Şimdi 28 Şubat’ta ortaya bir Pensilvanya çıktı" ifadesini kullanan Erdoğan, "Kardeşlerim Pensilvanya, hatırlayın darbecilere ödül dağıtıyor, dönemin hükümetine, merhum Erbakan hükümetine, 'beceremediniz artık bırakın' diyordu. İşte en son 25 Aralık darbesinde bir kez daha sahneye cıktı, bize haince saldırmakla kalmadılar, ülkesini arkadan hançerlemek istediler. Sadece bize değil ülkesine ihanet ettiler. Türkiye içinde CHP, MHP, bir kısım medyayı, bazı iş veren çevrelerini kukla gibi oynattı, oynatmaya devam ediyorlar" diye konuştu. İnlerinden tutup çıkarmaya başladık "30 Mart'ta yaşadıkları hezimet yetmezmiş gibi bugün hala bir arada yeni hezimetlere hazırlanıyorlar" diyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Biz, darbecilerden hesap sorduk, darbe girişimi yapanlardan da hesap soracağız ve soruyoruz. İnlerine girmeye başladık, inlerinden tutup çıkarmaya başladık. İnşallah bütün inlerini ortaya çıkaracağız. Kardeşlerim, Türkiye’ye ihanet etmenin bedelini ödeyecekler. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın, Suriye’deki Türkmenlere yardım götüren tırlarını, sanki düşman askeri gibi durdurmanın bedelini ödeyecekler. Türkiye’yi tüm dünyaya, teröre destek veren ülke gibi göstermenin, bu alçakça ihanetin de bedelini ödeyecekler. Milli bankamız Halkbank’a, milli yatırımlarımıza küresel projelerimize saldırmanın hesabını tek tek verecekler." Gurbetçi vatandaşlardan ülkeleriyle gurur duymalarını isteyen Erdoğan, "Çocuk, genç, orta yaşlı, ihtiyar, her birinizin şunu bilmesini istiyorum: Sizler çok büyük bir milletin evlatlarısınız. Burada rahat olun. Sadece tarihinizle sadece ecdadınızla değil, sizler bugün mensubu olduğunuz, vatandaşı olduğunuz Türkiye Cumhuriyeti ile de büyüksünüz. Her birinizin tarihi ve ecdadıyla olduğu kadar bugünkü Türkiye Cumhuriyeti ile iftihar etmesini, gururlanması istiyorum" diye konuştu. Türkiye’nin artık IMF’ye borcu olmayan bir ülke olduğuna vurgu yapan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: "23,5 milyar dolar borçla devraldık, MHP borçlandı, DSP borçlandı biz ödedik. Milli bankamız Merkez Bankası, kasasında ne vardı? 27,5 milyar dolar. Şimdi ne var? 131 milyar doları aştık. Şimdi IMF ile anlaşma yaptık, bizden borç istiyor, kabul ettik, ‘5 milyar dolar size’ dedik ‘borç verebiliriz’ imzalar atıldı. Ekonomisiyle ilgili Maastrich Kriterleri’nde Avrupa Birliği’nin birçok ülkesinden daha iyi durumdayız. Kardeşlerim ben şunu da çok iyi hatırlıyorum: Sizler 10 yıllar boyunca yazın tatile geldiğinizde sizden Avrupa’yı, Avrupa şehirlerini, Avrupa’daki hayat standartlarını büyük bir hayranlıkla dinlerdik. Allah’a hamdolsun Avrupa’da artık ne varsa Türkiye’de de daha fazlasıyla var. Sizlerin getirdiği çikolatayı bekleyen yavrularımız vardı, artık daha kalitelisini benim ülkemde yapan firmalarımız var." Türkiye’de Avrupa kalitesinde otobanlar, köprüler, viyadükler, tüneller bulunduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Her şeyimizle daha farklıyız. Şu anda Türk Hava Yolları dünyanın sayılı olan firmaları arasında yer alıyor. Kardeşlerim, Artık hava yollarını hava yolları olmaktan çıkardık, halkın yolu yaptık. Ben, Binali Beye o zaman dedim ki, 'Binali kardeşim bak bu havayolları belli bir seçkinci grubun kullandığı ulaşım yolu olmayacak. Tüm vatandaşlarımızın rahatlıkla kullanabileceği ulaşım yolu olacak. Adını da şöyle koyacağız, havayolu değil, halkın yolu' ve hamdolsun şimdi artık, bizler için geçmişte uçağa binmek lükstü, nereden bineceksin garip gureba ama hamdolsun artık bakıyorum ki benim artık vatandaşımın büyük bir çoğunluğu biniyor. Neredeyse bir otobüs ücretiyle lüks otobüs ücreti diyelim, onlarla uçağa biniyor yolculuk yapıyor. Türkiye'nin bir ucundan ta İstanbul'a kadar 1,5 saatte, 1 saat 40 dakikada ulaşıyor artık bu hale geldi." Dünyadan siparişler gelmeye başladı Adımlarının hızla devam ettiğini ve Türkiye'nin kendi mühendisleriyle farklı adımlar attığını söyleyen Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz hafta Ankara'da yeni bir adım attıklarını bildirerek şöyle devam etti: "Kendi mühendislerimizle değerli kardeşlerim, kendi helikopterimizi Türkiye'de ürettik ve ilk üç helikopterimizi, hamdolsun, artık orduya, Kara Kuvvetlerimize teslim ettik. Yıl sonuna kadar 6 tane daha inşallah geliyor ve ondan sonra seri olarak devam edecek, ilk etapta ordumuza 59 ATAK helikopteri teslim edilmiş olacak. Şimdiden dünyadan siparişler gelmeye başladı. Bu arada kendi savaş gemilerimizi de üretmeye başladık. Değerli kardeşlerim dedim ya, Türkiye artık eski Türkiye değil, yeni Türkiye. Şu anda ürettiğimiz savaş gemilerimizin iki tanesi denizlerde, bir tanesi ta Afrika'ya kadar uzandı. Orada şu anda limanlarda dolaşıyorlar. İnsansız hava uçaklarımızı da üretmeye başladık, onları da üretiyoruz. Kendi milli piyade tüfeğimizi, roketlerimizi, füzelerimizi ama bunları şimdi uzun menzilli hale getirmek istiyoruz. Kendi tankımızı, Altay tankımızı, evet testini yaptık onun şu anda çalışmaları devam ediyor." Erdoğan, "Kardeşlerim şunu hepinizin bilmenizi istiyorum: Başınızı öne eğmeyeceksiniz, vakur duracaksınız. Bilesiniz ki artık gündemi belirlenen bir Türkiye yok, gündem belirleyen bir Türkiye var, bunu böyle biliniz" dedi. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının her zaman vatandaşlarının yanında olacağını ve her meselesinde hakkını sonuna kadar aramaya devam edeceğini dile getiren Erdoğan, büyükelçiliklerin ve konsoloslukların da her zaman vatandaşların yanında olacağını bildirdi. Dövizle askerlik konusunda vatandaşların fiyatın 6 bin avroya indirilmesini istediğini hatırlatan Erdoğan, "Yaptık mı? Yaptık. 6 bin avroya indirdik mi? 6 bin avroya indirdik. Siz öyle dediniz, biz öyle yaptık. Mavi Kart uygulamasını daha da yaygınlaştırdık" diye konuştu. Asimilasyona hayır, entegrasyona evet Başbakan Erdoğan, Av yükselen ırkçı ve ayrımcı eylemlere özellikle de islamafobiaya karşı muhataplarına uyarılarını yaptıklarını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Sizlerin de burada birlik içinde, dayanışma içerisinde bunu devam ettirmesini istiyorum. Kardeşlerim, şimdi bir şeyi söylüyorum asimilasyona hayır, entegrasyona evet, tamam. Almancayı gayet iyi öğreneceksiniz ve Avusturya toplumuyla münasebetlerinizi çok iyi bir noktaya taşıyacaksınız ama asimile olmayacaksınız. Çok kısa bir süre önce sizin demokratik bir hakkınızı hamdolsun sizlere teslim etme başarısını biz gösterdik. Demokratik hakkınızdı bu, şimdi ilk defa inşallah 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri için oyunuzu kullanacaksınız. Uzun bir mücadelenin sonunda bu hakkı teslim ettik. Unutmayın yurt dışında cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu ne zaman? 31 Temmuz-3 Ağustos arasında yapılacak, sizler oyunuzu kullanacaksınız. Eğer seçimler ikinci tura kalırsa bu da yurt dışında 17 ila 20 Ağustos tarihleri arasında yapılacak. Belirlenen yerlerde, istenilen evrakla mutlaka ama mutlaka sandık başına gitmenizi rica ediyorum. Sadece siz yetmezsiniz bütün dost, ahbap akraba, bütün yakınlarınıza gerçekleri anlatmanızı istiyorum. Türkiye'nin geleceği hakkında artık sizler de söz sahibisiniz. Sandıkta sözünüzü söylemenizi sizlerden rica ediyorum." Cumhurbaşkanlığı seçimi için adaylarını ay sonunda açıklayacaklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, "Adayımıza Avusturya'daki kardeşlerimizden çok çok yüksek oranda bir destek geleceğine inanıyorum" ifadesini kullandı. Salonu dolduranlara teşekkürlerini ileten Erdoğan, "Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinde asla yerinde saymadığını, kararlılıkla bu yola devam ettiğini de bilmenizi istiyorum" diye konuştu. Salon dışında kalanlara da hitap etti Konuşmasını tamamlayan Başbakan Erdoğan, salona sığmadıkları için dev ekranlardan kendisini dinleyenleri de selamlamak üzere salon dışına çıktı. Erdoğan, dışarıda bekleyenleri selamlarken, "Bizi biz yapan işte budur, bizi yücelten işte budur. Bu tablo diyorum ya, uzun ince bir yoldayız gidiyoruz gündüz gece. Gideceğiz gündüz gece. Çok sabrettiniz, çok güvendiniz ve üstün geldiniz. Çünkü biz biliyoruz ki inanıyorsak muhakkak üstünüz" ifadesini kullandı. "Kardeşlerim kolay değil 50 yıldır bu topraklardasınız. Üçüncü kuşak ve yine buradasınız ama her geçen gün daha iyi oldu değil mi. Bundan sonra daha iyi olacak" diye konuşan Erdoğan, "Artık şunu bilin: Dünyada yeni bir Türkiye var, günden belirleyen bir Türkiye var" dedi. Erdoğan, 10 Ağustos’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde neticeyi milletin belirleyeceğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Hazırlıklarımız tamam mı? Fazla günümüz kalmadı. İşte şu anda görüyorsunuz, bugünü de bir kenara koyarsak Haziran ayından 10 günümüz var. Temmuz, ağustos, toplamda 50 gün var. 50 gün sonra cumhurbaşkanımızı belirliyoruz ama artık millet belirleyecek, millet, siz belirleyeceksiniz. Artık vekiller değil asıllar konuşacak, ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletin’ diyoruz. Millet, egemenlik hakkını kullanacak." Erdoğan, alandakilere birlik ve beraberliklerini korumalarını söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı: "Biz Türkiye’de Kürt'üyle Laz'ıyla Çerkez'iyle Gürcü'süyle Roman'ıyla Arnavut'uyla Boşnak'ıyla herkesi Yaradan'dan ötürü seviyoruz. Bizde ayrımcılık yok, bizde mezhepçilik yok, bizde ırkçılık yok, yaradılanı Yaradan'dan ötürü sevmek var işte. Bu tablo bunun ifadesi. Kardeşlerim, az önce içeride de söyledim bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Şunu unutmayın, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bizi kimse bölemeyecek." Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından sahneye çıkan gurbetçi gençlerden Oya İçten ve Muhammet Koçman'ın nişan yüzüklerini taktı.