AYM, Balyoz'un gerekçesini açıkladı

AYM, Balyoz davasındaki "ihlal" kararının gerekçesini açıkladı

04.07.2014 Cuma 23:52

Anayasa Mahkemesinin, Balyoz Davası'nda 230 başvurucu hakkında verdiği ihlal kararıyla ilgili gerekçesi internet sitesine konuldu. Gerekçede, tanık dinlenmesi talepleri yönünden yapılan incelemede de başvurucuların, ilk derece mahkemesi tarafından mahkumiyetlerine karar verilen suçun tamamlanmasına engel oldukları kabul edilen dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın tanıklıklarına ilişkin talebin reddi nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürdükleri belirtildi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde "adil yargılanma hakkı"na ilişkin maddesinde, sanığın iddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme hakkının güvence altına alındığı vurgulanan gerekçede, kovuşturma sırasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için, kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konulması gerektiği vurgulandı. Gerekçede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre, mahkemelerin, somut davadaki maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olmayacağını değerlendirdiği savunma tanıklarının dinlenmesi talebini reddedebileceğini işaret edildi. Tanıkların dinlenmek üzere çağrılmasının uygun olup olmadığının değerlendirilmesinin kural olarak derece mahkemelerinin takdir yetkisi dahilinde olduğu belirtilen gerekçede, "Dolayısıyla bir sanığın bazı tanıkları dinletemediğinden şikayet etmesi yeterli olmayıp, ayrıca bu tanıkların dinlenmesinin niçin önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkması için niçin gerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebini desteklemelidir" denildi. Adil yargılanma hakkının, bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkanı verdiğine işaret edilen gerekçede, şu ifadelere yer verildi: "Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikayetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde iddia makamının sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe ilişkin bir iddianın dayanaklarıyla ileri sürülmüş olması gerekir." -"Mahkemenin takdir yetkisinde" Yargılama makamlarının, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorunda olduklarına işaret edilen gerekçede, bununla birlikte, belirli bir davaya ilişkin delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisinin derece mahkemelerine ait olduğu vurgulandı. Mevcut yargılamada geçerli delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını denetlemenin Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmadığı ifade edilen gerekçede, Mahkemenin, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirdiği aktarıldı. Gerekçede, genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için "silahların eşitliği" ve "çelişmeli yargılama" ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanmasının şart olduğuna değinildi. Taraflara, tanık delili de dahil kanıtlarını sunma ve inceletme noktasında uygun imkanların tanınması gerektiği vurgulanan gerekçede, bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerektiği belirtildi. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında, "Çetin Doğan liderliğindeki cunta yapılanmasının icra hareketlerini gerçekleştirmeye başladığı ancak Çetin Doğan'ın kalp ameliyatı olması ve ardından Ağustos 2003'te emekliye sevk edilmesi, bazı sanıkların görev yerlerinin değişmesi ve Genelkurmay Karargahının öncelikle muhtemel darbeye karşı çıkması, sonrasında da günün şartlarının elverdiği ölçüde engellemek için çaba göstermesi sebebiyle cunta yapılanmasının darbe suçunu işleme elverişliliğini kaybettiği ve icra hareketlerinin tamamlanamadığı"nın belirtildiği aktarıldı. -"Beyanları önemsiz kabul edilemez" Söz konusu dönemde görevde olan Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın tanık olarak dinlenmesi taleplerinin de "sonuca etkili olmadığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle" reddedildiği hatırlatılan gerekçede, şunlar kaydedildi: "Sanıklara isnat edilen suç fiillerinin esaslı biçimde bilgisayar programlarıyla oluşturulmuş belgelere dayandığı, bu belgelerin içeriklerinin maddi olay ve olguları yansıttığı ve gerçek olduklarının kabul edildiği, bilirkişi raporlarında/uzman görüşlerinde belirtildiği üzere bu verilerin müdahale edilebilir nitelikte olduğu ve bu verilerin teknik bilgileri ile içeriklerinin uyumsuzluğu dikkate alındığında, tanık olarak dinlenmesi talep edilen bu kişilerin beyanları maddi gerçeğe ulaşma bakımından önemsiz kabul edilemez. Ayrıca 1. Ordu Komutanlığı merkezli bir yapılanmanın darbe amacına yönelik faaliyetlerinin Genelkurmay Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığınca öğrenildiği ve teşebbüs edilen suça engel olunduğu kabul edildiğine göre, toplanan kanıtlara göre tanık olarak dinlenmesi talep edilen anılan görevdeki kişilerin beyanlarının karara etkisi bulunmadığı gerekçesi makul değildir." Tanık dinlenilmesine ilişkin taleplerin, "mahkeme üzerinde kamuoyu nezdinde baskı oluşturmak amacıyla yapıldığı" ek gerekçesiyle de yerel mahkemece reddedildiği hatırlatılan gerekçede, şu değerlendirmelerde bulunuldu: "Başka bir amaçla yapıldığı ve karara etkisi bulunmadığı kabul edilen bu talepler, yalnızca objektif olarak yargılamaya etkisi dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Başvurucuların tanık olarak çağrılmalarını istedikleri kişilerin, gösterdikleri tutum ve görevleri kapsamında yaptıkları işlemlerle suçun işlenmesini engellediklerinin kabul edilmesi karşısında, bu kişilerin beyanları sadece sanıklar lehine sonuç doğuracak tanık beyanı olmanın ötesinde bir delil niteliği taşımaktadır. Bu nitelikteki bir delilin yargılama bakımından belirleyici özelliği dikkate alındığında aleni bir duruşmada ve sanıkların huzurunda ortaya konulması gerekir." -"Adil yargılanma hakkı ihlal" Belirli bir davaya ilişkin delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisinin kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye ait olduğu kaydedilen gerekçede, şöyle denildi: "Somut olayda yargılama konusu suç, sanıkların durumu, isnat edilen suçun işleniş biçimi, suç eylemleri, tanıkların konumu ve diğer delillerin niteliği dikkate alındığında, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın tanık olarak dinlenmeleri taleplerinin reddi yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder niteliktedir. İsnat edilen suçun sübutu bakımından objektif olarak esaslı olduğu mahkemenin gerekçesinde de ifade edilen dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın tanıklıklarının reddi 'çelişmeli yargılama ilkesine' ve 'savunma tanıklarının davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanması hakkına' uygun olmaması nedeniyle adil yargılanma hakkını ihlal etmiştir." (Son)