Akademik yapılanmada "Bank Asya" ve "ByLock" gerçeği

FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz darbe girişiminin ardından YTÜ'de açığa alınan aralarında 7 profesörün de bulunduğu 21'i tutuklu 83 şüphelinin tamamının Bank Asya'da hesapları olduğu ve örgütün talimatıyla hesaplarına para aktardıkları belirtilen iddianamede, 33 şüphelinin FETÖ'nün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandığı belirlendi.

03.02.2017 Cuma 11:03

MURAT KAYA - ENES CAN - Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Yıldız Teknik Üniversitesinde (YTÜ) açığa alınan aralarında 7 profesörün de bulunduğu 21'i tutuklu 83 şüpheli hakkında, "terör örgütüne üye olma" suçundan 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianamede, "Üniversiteler eğitim, araştırma ve bilim yuvası olarak değil, örgüte yetişmiş elaman kazandıran hücre evi, ekonomik girdi sağlayan ticarethane, ülke siyasetinde rol alan, yönetime baskı kuran siyasi partiler gibi kullanılmıştır." denildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Mehmet Şenay Baygın tarafından hazırlanan iddianamede, diğer FETÖ/PDY iddianamelerinde olduğu gibi, örgütün mali, kültürel, yargı, askeri ve emniyet yapılanması ile Türkiye'deki eylemleri anlatıldı. - Rektörlükten savcılığa "darbe kalkışması" yazısı İddianamede, YTÜ Rektörlüğü tarafından darbe girişiminin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 26 Temmuz 2016 tarihli yazıda, "15 Temmuz 2016'da FETÖ tarafından darbe kalkışması başlatıldığı, halen devlet imkanları kullanılarak çeşitli fiili saldırı ve tehdit yöntemleriyle kaos ortamı yaratılarak sürdürülmeye çalışıldığı" bilgisinin yer aldığı belirtildi. İddianameye göre yazıda şunlar kaydedildi: "Süregelen açık tehditleri dikkate alarak üniversitemizde görevli olup, bu örgüt ile bağı kuvvetle muhtemel olan ve üniversite imkanlarını bu amaç için kullanma şüphesi bulunan ve listede isimleri belirtilen personelimizin, kurumumuz ve devletimizin güvenliğini korumak amacıyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 137 ve 140. maddeleri gereğince açığa alınmaları rektörlüğümüzce uygun bulunmuş ve YÖK'e bildirilmiştir. Cezai soruşturma açısından değerlendirilmek üzere liste tarafınıza gönderilmektedir." Rektörlük tarafından yürütülen çalışmalar sonucunda, FETÖ/PDY ile aidiyeti, iltisakı veya irtibatı ya da örgüte destek veya müzahereti bulunduğu şüphesi olan personele ait listenin de yazıyla beraber başsavcılığa gönderildiği aktarılan iddianamede, şüpheliler hakkında "FETÖ/PDY'ye üye olmak" suçundan soruşturma başlatıldığı hatırlatıldı. - "Örgütün bizzat kurduğu 17 üniversite kapatıldı" "FETÖ/PDY'nin, amacına ulaşabilmek için üniversitelerde en katı şekilde örgütlenme içine girdiği" vurgulanan iddianamede, örgütün Türkiye'de 17 üniversiteyi bizzat kurup faaliyete geçirdiği, bu üniversitelerin daha sonra 23 Temmuz 2016'da 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldığı anımsatıldı. Yurt dışında faaliyet gösteren ABD'deki Amerikan İslam ve Uluslararası Virginia, Arnavutluk'taki Bedir, 2014'te Socar şirketine devredilen Azerbaycan'daki Kafkas, Gürcistan'daki Uluslararası Karadeniz, Kazakistan'daki Süleyman Demirel, Kırgızistan'daki Atatürk Alatoo, Türkmenistan'daki Halkara Türkmen-Türk, Romanya'daki Güneydoğu Avrupa Lumina, Bosna-Hersek'teki Burç ve Irak'taki Işık üniversitelerinin FETÖ/ PDY'ye müzahir olarak faaliyet gösterdikleri aktarılan iddianamede, örgütün kapatılan üniversiteleri dışında, örgüt liderinin talimatıyla tüm kamu üniversitelerini ele geçirmek için örgütlendiği bilgisi verildi. Üniversitelerde okuyan öğrencilere örgüt tarafından ev ve yurtlar tahsis edildiği, öğrencilerin buralarda "abi" ve "ablalar" tarafından örgütsel eğitime, denetime tabi tutulduğu, ışık evlerinden, dershanelerden yetiştirilen öğrencilerin, örgütün istediği bölümler için üniversiteye hazırlandığı ve üniversite sınavlarında bu bölümlere girebilmeleri için her türlü sınav yolsuzluğunun yapıldığı anlatılan iddianamede, şu değerlendirmelerde bulunuldu: "Üniversiteye giren bu öğrenciler, örgütün üniversite imamları tarafından korunmuş ve örgüt hiyerarşisi içerisinde ileride tayin edilecek görevler için özel olarak yetiştirilmiştir. Üniversite sonrası yüksek lisans, doktora, yurt dışı eğitimleri almak için her türlü hukuk dışı yollar kullanılmıştır. Örgüt, akademik kadrolara kendi üyelerini yerleştirmek için Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) sorularını ele geçirerek örgüt üyelerine sızdırmıştır. Yüksek lisans, doktora ve ALES sınavlarında çaldığı sorular sayesinde üniversitelere 2002-2013 yılları arasında 8 bin 500 civarında akademisyen yerleştirildiği tahmin edilmektedir." - "FETÖ neredeyse bütün sınavlarda hırsızlık yaptı" İddianamede, örgütün akademik yapılanmasına ilişkin, yüksek lisans ve doktora yapacak öğrencileri belirleyen ALES'te elde edilen şüpheli başarılarla ilgili şu çarpıcı bilgiler sunuldu: "ÖSYM verilerine göre 2005'te ALES'e 226 bine yakın adayın girdiği, bu adayların yüzde 0,1'inin soruları tam ya da 2 eksik ile tamamladığı, 2005'te ALES'te tam yapanların sayısı 100 iken, bu rakamın 2009'da 200 kat arttığı, 2009'da sınava giren 226 bine yakın adayın yüzde 9'unun tam puan aldığı, FETÖ/PDY'nin neredeyse bütün sınavlarda hırsızlık yaptığı, 2009'da ALES'te yalnızca 2 yanlışı olan aday sayısının 20 bin 290 olduğu belirlenmiştir. ALES, yüksek lisans ve doktora sınavlarında sonuçtan farklı soruları üniversite bölümlerinde kullanıldığı için tam yapan kişiler bireysel olarak değerlendirdiğinde, soruları tam yapanların dikkati çekmediği ve kuşku uyandırmadığı, sınavın bu özelliğinden faydalanan örgütün, soruları binlerce adaya sızdırarak üniversitelerde kendi akademik kadrosunu oluşturduğu anlaşılmıştır. Örgütün özellikle 2002 ve 2013 yılları arasında tüm ÖSYM sorularını ele geçirdiği tahmin edilmektedir. 2005'te ALES'te yüzde 95 başarıyla üniversitelerde istihdam edilen akademisyen sayısı 49 iken, 2008'de 2 bin 480'e, 2009'da 4 bin 236'ya yükselmiştir. Uzmanlar sınavda yüksek başarıyla istihdam edilecek akademisyenlerin 2005 ve 2013 yılları arasında en fazla bin civarında olacağını değerlendirmiştir. Dolayısıyla bu dönemde yüksek başarı elde eden 9 bin 550 adayın en az 8 bin 500'ünün sınav sonucunda şaibe şüphesi bulunmaktadır." - "Rektörlük seçimlerinde her türlü yöntemi kullandılar" Örgütün hakimiyetinin etkin olduğu taşra üniversitelerinde akademik kadrolar açıldığı, bu kadrolara yerleştirilen örgüt üyelerinin daha sonra büyük üniversitelere geçişinin sağlandığı ve bütün kamu üniversitelerinin adeta örgütçe kuşatıldığına dikkati çekilen iddianamede, örgütün, rektörlük seçimlerinde her üniversitede ya örgüt üyesi rektör adayını ya da örgüte yakın rektör adayını desteklediği, seçimlerde her türlü yöntemi kullanarak kazanmayı amaçladığı vurgulandı. Üniversite yönetiminin örgüt için çok önemli olduğu, akademik kadro yanında idari kadroları da elinde tutmak istediği, üniversite bütçelerinin örgütün amaçları doğrultusunda kullanılmasının hedeflendiği belirtilen iddianamede, "Üniversitelerde mal ve hizmet alımları için yapılan ihaleleri örgüt üyelerinin kazanması sağlanmıştır. Üniversiteler eğitim, araştırma ve bilim yuvası olarak değil, örgüte yetişmiş elaman kazandıran hücre evi, ekonomik girdi sağlayan ticarethane, ülke siyasetinde rol alan, yönetime baskı kuran siyasi partiler gibi kullanılmıştır. Bu nedenledir ki üniversitelerdeki örgüt üyeleri yasalar çerçevesinde eğitim ve öğretim hizmeti vermekten öte örgüt talimatlarını yerine getiren, örgütün amaçlarına hizmet eden birer militan gibi hareket etmişlerdir." denildi. - "Örgüt mensuplarına eğitim ve talimat veren abiler" Akademisyenlerin örgüt mensuplarını eğittiği anlatılan iddianamede, "Üniversitelerde değişik kariyerlerde akademik olarak görev yapan örgüt mensuplarının, örgüt tarafından mahrem yapılar sayılan askeri ve polis okullarında, akademilerinde, orduda görev yapan subay ve astsubaya, polis ve polis amirlerine, hakim ve savcılara, MİT görevlilerine, örgüt hiyerarşisi içerisinde, hücre tipi dikey bir yapılanma ve gizlilik içerisinde, örgütsel eğitim ve talimat veren abiler oldukları bilinmektedir." ifadesi kullanıldı. İddianamede, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra "iyot" gibi ortaya çıkan bu örgüt mensuplarına yönelik ülke genelinde bütün kamu üniversitelerinde soruşturmalar başlatıldığı hatırlatıldı. Bu soruşturmalarda örgütün üniversite yapılanmalarının deşifre edilerek, çok sayıda örgüt mensubunun tutuklandığı ve haklarında dava açıldığı anlatılan iddianamede, "Bir casusluk örgütü gibi yapılandığı için örgüt mensuplarının örgüt hiyerarşisi içerisinde bulundukları konum her zaman tespit edilememiş ancak genel olarak örgüt üyesi olarak faaliyet gösterdiklerine ilişkin çok sayıda delil elde edilmiştir." ifadeleri kullanıldı. - "Bank Asya'ya 5 bin akademisyen üzerinden 5 milyarlık himmet" Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerinin FETÖ'nün akademideki yapılanmasını bir kez daha gözler önüne serdiği vurgulanan iddianamede, şu değerlendirme yapıldı: "Bank Asya'nın mevduat varlığının, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) 24 Aralık 2014'te el koymadan önce 15 milyar liradan 6,9 milyar liraya gerilediği belirtilmişti. BDDK verilerine göre, bu mevduatın yüzde 20'sinin akademisyenlere ait olduğu, aynı tarihte Bank Asya'da 168 akademisyen ve eşlerine ait toplam 1 milyar 132 milyon lira bulunduğu tespit edilmiştir. Bank Asya'yı kurtarmak için FETÖ'nün, akademisyenlerini de harekete geçirdiğinin ortaya çıktığı, Fetullah Gülen'in talimatıyla bankayı kurtarmak için harekete geçen FETÖ'nün, himmet paralarını 5 bin akademisyen üzerinden bankaya yönlendirdiği, bankaya 5 milyar lira yatırıldığı, örgütün Bank Asya'yı kurtarmak için 'himmet akademisi'ni kullandığının ortaya çıktığı, 17-25 Aralık darbe girişiminden sonra bankaya, 5 bin akademisyen üzerinden yaklaşık 5 milyar lira fon yönlendirildiği, bir araştırma görevlisinin hesabından 42,5 milyon lira çıktığının tespit edildiği, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) uzmanlarının 17-25 Aralık darbe girişimi sonrasında Bank Asya hesaplarına yönelik incelemelerinin, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nda (DDK) raporlaştırıldığı görülmüştür." - 161 liralık para aktarımında "Bank Asya batırılamaz" notu Tüm şüphelilerin Bank Asya'da hesapları olduğu ve örgüt talimatı sonrası bu hesaplarına para aktardıklarının tespit edildiği belirtilen iddianamede, tutuklu 14, adli kontrol uygulanarak serbest bırakılan 6 ve hakkında yakalama emri bulunan 13 olmak üzere toplam 33 şüphelinin FETÖ'nün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandığının anlaşıldığı bildirildi. İddianamede, 7'si profesör akademisyenle memur olarak görev yapan şüphelilerin Bank Asya'daki hesap hareketliliği de detaylandırıldı. Şüphelilerin bu bankaya hangi tarihlerde para yatırdıkları ve bu paraların nasıl kullanıldığının anlatıldığı iddianamede, çoğu hesap hareketinin şüpheli olduğu ve bankanın TMSF'nin denetimine tabi tutulduğu tarihlerde, FETÖ'nün talimatı sonrası çok sayıda para aktarımı yapıldığının görüldüğü değerlendirmesi yapıldı. Tutuklu şüphelilerden Kadir Kahveci'nin Bank Asya hesaplarında örgüt talimatı sonrasında yoğun hesap hareketlerinin yaşandığı kaydedilen iddianamede, Kahveci'nin başka bir banka hesabı üzerinden Bank Asya'daki hesabına, TMSF denetimcilerinin bu bankaya gittiği tarih olan 4 Şubat 2015'te, "Bank Asya batırılamaz" açıklaması olan 161 lira gönderdiğinin görüldüğü ifade edildi. - MİT'in ByLock analiz raporu İddianamede, FETÖ'nün şifreli haberleşme programı ByLock ile ilgili Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) hazırladığı analiz raporuna da yer verildi. Bu raporda, programın nasıl kurulduğu, özellikleri ve hangi amaçla kullanıldığının anlatıldığı aktarılan iddianamede, rapordaki şu ifadeler yer buldu: "Diğer uygulamalardan farklı olarak ByLock'ta daha fazla kullanıcıya ulaşmak ve ticari bir değer haline gelmek yerine, 'anonimlik' temelinde belirli bir kullanıcı sayısını aşmamanın istendiği, anlık mesajlaşma uygulamalarında kişilerin sosyal çevresiyle günlük ve çoğunlukla rutine dair iletişime geçmelerine karşılık, ByLock uygulamasında örgütsel amaç ve temalı bir kullanımın görüldüğü, uygulamanın her bir mesajın farklı bir kripto anahtarı ile şifrelenerek iletilmesine dayanan bir tasarıma sahip olduğu, Litvanya'da sunucu kiralanmak suretiyle kullanıma sunulduğu, kiralama bedellerinin 'Paysera' adlı anonimlik sağlayan ödeme sistemiyle gerçekleştirildiği, kurumsal ve ticari niteliğinin olmadığı, 200 bini aşkın kullanıcısı olan uygulama içeriklerinin tamamının Türkçe olduğu, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde ne Türk kamuoyu ne de yabancılar tarafından bilindiği, çözümü tamamlanan parolaların yarısından fazlasının 9 hane ve 98 üzerinde karakter içerdiği ve uygulamanın global bir uygulama maskesi altında FETÖ/PDY üyelerinin kullanımına sunulduğunun değerlendirildiği anlaşılmıştır." İddianame, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından onaylanmasının ardından İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.