28.06.2014 Cumartesi 08:37
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu "Bölgesel Örgütlerin Arabuluculukta Artan Rolü" temalı III. İstanbul Arabuluculuk Konferansı'nda gazetecilere yaptığı açıklamada, Ertuğrul Apakan'ın Ukrayna AGİT Gözlem Misyonu Başkanı olduğunu ve bütün tarafların mutabakatıyla görevi yürüttüğünü dile getirerek, "Bu da tabii gerek kendisine şahsen duyulan güvenin gerekse Türkiye'nin bütün bu kriz noktalarında üstlendiği misyona duyulan güvenin bir yansıması" ifadelerini kullandı. AGİT Büyükelçisi Tacan İldem'in de bu dönemde Ukrayna'da kriz bağlamında ciddi katkılar sağladığına değinen Davutoğlu, Apakan başkanlığında görev yürütülürken, birçok ülkenin gözlemci gönderdiğini, Türkiye'den de Mehmet Kılıç'ın gözlemci olarak bulunduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti: "32 gün önce üzücü bir haber almıştık. Birçok gözlemciyle birlikte o da kaçırılmıştı. Çok yakın bir takip yürüttük, diğer ülkeler ki bugün itibariyle gözlemcileri serbest bırakılan Danimarka, Estonya, İsviçre dışişleri bakanlarıyla sürekli temas halindeydik. Sayın Apakan alanda çok ciddi bir çaba sarf etti. Bizler gerek Rusya gerekse Ukrayna nezdinde konuyu sürekli takip ettik ve bütün taraflardan katkı bekledik. Alanda ciddi bir çalışma yürütüldü. Dün gece saat 02.00'de çok güzel bir haber aldık. Zaten bugünlerde bütün gece ve gündüz kulaklarımız bir taraftan Ukrayna'da, bir taraftan Irak'ta veya herhangi bir kriz noktası varsa orada. Gece 02.00'de İsviçre Dışişleri Bakanı ve diğer dışışleri bakanlarıyla temaslar kurduk. Sayın Apakan'dan güzel bir mesaj aldık. Gece gündüz çalışıyoruz Türkiye'nin bölgesinde birçok ülkede ciddi siyasi, güvenlik sıkıntıları yaşandığını anımsatan Davutoğlu, "Ne bu ülkeleri yalnız bırakacağız ne de oradaki vatandaşlarımızı sahipsiz bırakacağız. Elimizden geldiğince bütün imkanlarımızla çalışma yürüteceğiz. İnşallah böyle güzel bir haberi de Irak'ta alıkonulan diplomatlarımız, şoförlerimiz için almayı ümit ediyoruz. Gece gündüz çalışıyoruz, bütün imkanlarımızı değerlendiriyoruz ama tabii belli zorluklar olduğu da herkesin dikkatinde olmalıdır. Bunlar kolay mücadeleler, kolay çabalar değil. İnşallah en kısa zamanda da güzel bir haberi Irak'tan almayı ümit ediyoruz" diye konuştu. Davutoğlu, Mehmet Kılıç'a ve ailesine "geçmiş olsun" dileğinde bulunarak, "Allah bir daha onları ayırmasın. İnşallah şu anda ayrı bulunan aileleri de en kısa zamanda buluştursun. Bizim gece gündüz çabamız, dileğimiz, duamız budur" dedi. "Arabuluculuk faaliyeti" Davutoğlu, "Bölgesel Örgütlerin Arabuluculukta Artan Rolü" temalı III. İstanbul Arabuluculuk Konferansı'nın basına açık üst düzeyli oturumunda yaptığı konuşmada da 4 AGİT gözlemcisinin kurtarılmasıyla ilgili haber almanın kendisi için çok olumlu bir gelişme olduğunu ifade ederek, "Bu tip başarıları, Beyaz Saray veya Kremlin'le konuşarak gerçekleştirmek mümkün değil. Orada, yerindeki insanlarla konuşmak gerekiyor. Dolayısıyla gerçekten işlerin doğası değişiyor. Bu, bir operasyon değil aslında ara buluculuk faaliyeti" diye konuştu. "Büyük kriz kapımızda" Irak'taki krizden dolayı çok üzgün olduğunu ve hayal kırıklığına uğradığını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti: "2006'da kimse bizden talep etmemesine rağmen İstanbul'da tüm Sünni direnç gruplarını bir araya getirmek amacıyla bir inisiyatif üstlendik. 4 ay boyunca ben kişisel olarak, başdanışman olarak müdahildim ve Sünnilerin tüm liderleri, siyasi arenadan dışlanmış olan bütün paydaşlar, o dönemde dışlanmış olanlar 4 ay boyunca bu toplantılara dahil edildi ve tüm Sünni menşeli direnç gruplarının temsilcilerini bir araya getirdik. Seçim sürecine dahil oldular bu inisiyatif sayesinde. Sünnilerin aşırı radikal grupları, bu süreçten çekildi. Şiiler, Sünniler, İranlılar ve Amerikalılar çok mutluydu. Bizler gerçekten geleceğe dönük olarak çok umutluyduk. 2009'da yeniden aynısını yaptık. Geçen 4 yıl içinde bütün Sünni liderler, ılımlı Sünni siyasetçiler sistemden izole edildi ve politik hayatın dışında bırakıldı. Sünnilerin topluluk kimliği, ulusal kimliğinden daha önemli hale geldi. Kriz yönetimi, Bağdat'taki liderlerin elinden çıkmıştı artık. Eğer Sünni liderlerin, Sünni kitleler nezdinde bir güvenilirliği olsaydı ve siyasi hayatın dışında bırakılmasalardı, kriz Bağdat'ta kendi aralarında akılcı bir müzakereyle sonuçlanabilirdi. Bir diğer taraftan Şii topluluğu artık devletin sahibi gibi hissetti, kendilerine öz güveni geldi. Kürtler tabii öz güvenliydi ve Sünniler yalnız bırakıldıklarını düşündü. Sonra toplumun en alt seviyesinde yeni bir ivme ortaya çıktı maalesef ve o ivme de şu anda yaşadığımız krizin sebebidir." Davutoğlu, kriz öncesi inisiyatifin ulusal seviyede ve uluslararası aktörler tarafından desteklenmediğini belirterek, "Şu anda büyük bir kriz kapımızda ve biz komşular olarak bundan etkileniyoruz" dedi. Suriye Dışışleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'deki duruma değinirken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2011'de Halep'te Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile yaptığı toplantıda "Bir fırtınanın geldiğine" ilişkin uyarıda bulunduğunu ve "Artık siyasi sistemi eskisi gibi devam ettirmenin mümkün olmadığını, seçimlere gidilmesi gerektiğini" söylediğini hatırlattı. Kriz esnasında devlet içi, toplum içi ara buluculuk faaliyetlerinin işe yaramadığını görünce, bölgesel inisiyatiflerle çalışmaya başladıklarını ve daha sonra "Suriye'nin Dostları"nı oluşturduklarını anlatan Davutoğlu, "Bütün bu süreçlerde Suriye rejimini destekleyen ülkeler sessiz kaldı. Çünkü Esed'in kolaylıkla bu süreci kontrol edebileceğine ve halkını bastırabileceğine inanıyorlardı" dedi. Davutoğlu, Suriye'deki gerilimin artışını BM Güvenlik Konseyi'nin sona erdirebileceğini ancak şu ana kadar BM Güvenlik Konseyi nezdinde tek bir karar alınmadığını söyledi. Davutoğlu, "7. fasıla atıfta bulunan, güç kullanımından bahseden bir karar asla çıkmadı. Bu çıksaydı eğer sahadaki durum kontrol edilebilirdi. İnsani yardımlar konusunda da herhangi bir destek görmedik" diye konuştu. Ukrayna Davutoğlu, Türkiye'nin hem Ukrayna'ya hem Rusya'ya komşu ve Kırım'a doğrudan erişimi olan tek ülke olduğuna değinirken, şöyle devam etti: "Bu kriz en ön aşamalarında, Kiev'de AGİT zirvesi düzenlendiğinde, ki hepimiz oradaydık, Ukrayna'daki parlamento içinde bile bir anlayış, bir mutabakat olsaydı böyle bir kriz olmazdı. Fakat tüm paydaşlar çok acar davranışlar içine girdiler ve Ukraynalı partilerin bir seçim yapmaya zorlandığını gördük. Ukrayna halkı AB ya da Rusya arasında bir seçime zorlandı. Böyle bir kutuplaşmışlıkla böyle bir sorunu çözemezsiniz. Artık Soğuk Savaş döneminde değilsiniz."