15.01.2014 Çarşamba 09:06
Eski ABD Savunma Bakanı Robert Gates'in ABD Başkanı Barack Obama ve yakın ekibine sert eleştiriler yönelttiği, Amerikan kamuoyunda geniş yankı uyandıran kitabında Türkiye'yle ilgili ayrıntılar da yer alıyor. Gates, anılarını kaleme aldığı, piyasaya yeni çıkan "Görev" adlı kitabında Türkiye'den, terör örgütü PKK ile mücadele, İran'la nükleer mesele, İsrail'in Mavi Marmara gemisine saldırısı ve Türkiye-İsrail ilişkileri bağlamında söz ediyor. Kitabın 2007 yılında geçen bir bölümünde, PKK ile mücadele ve Türk ordusunun Irak'ın kuzeyine hava operasyonları düzenlemesine değinen Gates, burada şunları kaydediyor: "Kuzey Irak'ta sınırı geçerek Türk yetkilileri, askerleri ve polisini öldüren Kürt teröristler meselesiyle de uğraşmalıydık. Türkler, Irak hükümetinin bu sızmaları durdurmasını istese de Bağdat, Irak Kürdistanı'nın aktif işbirliği olmadıkça bu konuda çaresizdi. Türkler, sınır ötesinde bir dizi kara ve hava operasyonu düzenledi ve durum kontrolden çıkmaya çok yakındı. (O dönemde Irak'taki çok uluslu gücün komutanı) David Petraeus, Türklerin bize en azından önceden haber vermesini sağlamak için çok uğraştı ki böylece Türk ve ABD güçlerinin kazara karşı karşıya gelmemesinden emin olabilirdik ancak Türkler gelişigüzel ve çoğu zaman sonradan haber veriyordu. Türklerin hava operasyonlarının bazıları İran sınırına çok yakındı. Birden fazla seferde İranlılar savaş uçaklarını harekete geçirdi ve endişelerimizden biri, Türk ve ABD uçaklarını ayırt edemeyebilecekleri ihtimaliydi. Bu operasyonlar birkaç ay sürdü ve Ankara'yı ziyaretimin hemen öncesinde başlayan, 2008 Şubatı'nın sonundaki büyük bir sınır ötesi askeri operasyonu da içerdi. Türk hükümeti, daha fazla agresif olmadığı gerekçesiyle içeride şiddetli eleştirilere maruz kalıyordu. Yine de benim mesajım, riskler barındıran mevcut operasyonun durdurulması ve Türk askerlerinin tekrar sınırın öte tarafına çekilmesi gerektiği yönündeydi. Benimle seyahat eden Amerikalı gazeteciler, Türklerin bu mesajı alıp almadığına dair düşüncemi sorduklarında onlara yanıtım, 'evet, çünkü bunu 4 kez duydular' şeklinde oldu. Türklere, Kürt teröristlerle mücadelelerinde yeterli oranda yardım edemeyişimiz ve diğer bazı ikili konular yüzünden gerçek anlamda gerilemeye uğrayan ilişkilerimiz, onlara sınırı izlemeleri ve bu teröristleri çok daha keskinlikle hedef almalarında yardımcı olmak için bazı yeni istihbarat, izleme ve keşif kapasitelerini sağlamamız, Kürdistan'daki yönetimi Türklerle daha iyi işbirliği yapmaya ikna etmemiz ve (o dönemki ABD Başkanı) Başkan Bush'un Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'la daha geniş işbirliği için bir plan üretmesiyle gelişmeye başladı." BAŞBAKAN ERDOĞAN'LA İRAN DİYALOĞU Gates kitabında, İran konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile girdiği bir diyaloğun ayrıntılarına da yer veriyor. 2010 yılı Şubatı'nda Türkiye'yi ziyareti sırasında Başbakan Erdoğan'la görüşmesinden bahseden Gates, bu görüşmesine dair detayları şöyle aktarıyor: "İran konusunda uzun bir sohbetimiz oldu. Bu sohbet sırasında, (Başbakan Erdoğan) hiçbir ülkenin barışçıl amaçlarla nükleer teknolojiye sahip olma hakkından mahrum bırakılmaması gerektiğini söyledi. İranlıları daha şeffaf olmaya ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ile işbirliği yapmaya teşvik ettiğini belirtti. Daha fazla yaptırımların değerine dair şüpheciydi ve Tahran Araştırma Reaktörü teklifinin hala olası bir hareket planı olduğunu düşünüyordu. Ben de 'düzgünce korunduğu takdirde' nükleer teknolojinin barışçıl kullanılması hakkı noktasına katıldığımı ifade ettim ancak her zamanki ince ve diplomatik tarzımla, onu (Başbakan Erdoğan'ı) , İranlıların nükleer silah heveslerini sürdürmeleri halinde bölgede nükleer silahların yayılmasının kaçınılmaz olacağı, İsrail'in askeri eyleminin muhtemel hale geleceği ve bölgesinde bir savaş çıkabileceği yönünde uyardım. Ona, İran'ı müzakere masasına geri döndürmek için yaptırımlara devam etmenin gerekli olduğunu söyledim. Erdoğan, Türkiye'ye koruma sağlayacak füze savunma sistemine ilgiliydi ancak herhangi bir girişimin, İran gibi spesifik bir tehdide dayandırılarak değil, müttefikler arasında 'ortak güvenlik' bağlamında şekillendirildiğinden emin olmak istiyordu. Erdoğan'la çok az ilerleme sağladığımı hissettim, İranlıları provoke edebilecek her türlü şeye karşı çok ihtiyatlıydı." MAVİ MARMARA SALDIRISI Kitabında İsrail'in bölge ülkeleriyle yaşadığı sorunlar ve bu bağlamda Mavi Marmara saldırısı ve Türkiye-İsrail ilişkilerine de değinen Gates, İsrail'in Mavi Marmara gemisine saldırısı ve sonrasındaki "uzlaşmaz" tepkisinin, İsrail ile "sessizce iyi bir askeri ilişki geliştiren" Türkiye ile ilişkilerin kopmasıyla sonuçlandığını hatırlatarak, şöyle devam ediyor: "Bu olaylar ve buna benzer diğerleri, taktiksel açıdan arzu edilmiş, hatta gerekli olmuş olabilir ancak olumsuz stratejik sonuçları olmuştur. İsrail'in komşuları her zamankinden sofistike silahlar edinirken ve kamuoyları her zamankinden fazla şekilde (İsrail'e karşı) düşmanca hale gelirken, ben, İsrail'in çok güçlü bir dostu ve destekçisi olarak, İsrail'in stratejik çevresi hakkında yeniden düşünmeye ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Bu, müttefikler olmasa da İran'la ilgili ve Arap Baharı sonrasında İslamcıların artan siyasi etkisine dair kaygılar dahil, bölgede İsrail'in kaygılarını paylaşan hükümetlerle daha güçlü ilişkiler geliştirmeyi gerektirir." Gates, bu bölümün sonunda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, Mavi Marmara saldırısından dolayı 2013 yılında nihayet özür dilediğini ve Türkiye ile ilişkilerin onarılmasının yolunu açtığını belirtiyor.