22.05.2009 Cuma 15:01
Bir tarafta Vakit Gazetesi, diğer tarafta Cumhuriyet Gazetesi... Yani iki ayrı mahalle... İki ayrı kamp...32. Gün'de karşı karşıya gelen Vakit Gazetesi Ankara temsilcisi Serdar Arseven ve Cumhuriyet Gazetesi yazarları Ümit Zileli ve Mehmet Faraş arasında öyle bir tartışma yaşandı ki, karşılıklı ağır hakaretler edildi. Sonunda program yarıda kesildi...32. Gün Genel Yayın Yönetmeni Rıdvan Akar'ın yönettiği programda "şerefsiz, alçak" havada uçuştu. Sinirler gerildi. Zileli programı terketmek üzere ayağa kalktı. Rıdvan Akar, programa ara verdi.ARADA BARDAKLAR HAVADA UÇUŞTUPrograma verilen arada tansiyon daha da yükseldi. Kulisteki tartışma, karşılıklı hakaretlerle daha da tırmandı. Serdar Erseven, ceketini çıkartıp gömleğinin kollarını sıvayarak, kozlarını paylaşmaya dışarı davet etti. Bunun üzerine Mehmet Faraş, Ersever'in üzerine iki bardak fırlattı. Kargaşa da Rıdvan Akar'ın da parmağı yaralandı. Kavga güçlüle yatıştırıldı. İşte tartışmada konuşulanlar: Serdar Arvesen: "Şunu kabul edemiyorum. Efendim, ben başörtülülere burs vermem. Şimdi şöyle düşünün, bir başkası da diyor ki , bizim kesimden diyelim, ben başını örtmeyenlere burs vermem. Buna tepki gösterilmeyecek mi? Yani bunun bölücülük olduğu, bunun gayri ahlaki bir tutum olduğu, bunun kamplaştırmaya yönelik bir tutum olduğu söylenmeyecek mi? Bırakın onu, biz Vakit gazetesine mütedeyyin personel ilanı verdiğimiz için hedef haline getirildik... Türkan Saylan'ın beyanı; 'Sayın Gül, Milli Görüşçü geçmişi, eşinin ve kızlarının başörtülü oluşu dikkate alınmaksızın Dışişleri Bakanlığı'na getirilmiştir.' Yani bir insanın dışişleri bakanı olup olamayacağını, bir insanın cumhurbaşkanı olup olamayacağını siz eşinin başörtülü olmasına bağlıyorsanız kriteriniz buysa bu resmen bölücülüktür. Bu kin ve nefret tohumları ekmektir. Şimdi böyle bir insanı benden sevmem bekleniyor...Sağlığında başkalarının temsilcisi olacak, 'ben başörtülülere burs vermem' diyecek öldüğü zaman bizim ölümüz olacak sonra da bize dönülecek niye hakkınızı helal etmiyorsunuz, niye böyle yapıyorsunuz? Bir kişinin cenazesi kişiyi üç aşağı beş yukarı tarif eder değil mi? Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun cenazesini gördük, bambaşka bir tablo vardı. Düşünebiliyor musunuz, caminin avlusunda AKP'nin itleri yıldıramaz bizleri diye slogan atıldı... Güven Erkaya vefat ettiğinde de biz 'hakkımızı helal etmiyoruz' dedik. Ve dayandırdık, dedik ki '28 Şubat operasyonunu yapanlar, Batı Çalışma Gruplarını kuranlar daha sonra bu milletin sırtına milyar dolarlık banka vurgunlarını yüklediler.' Niye helal edeyim? Benim başörtülü olarak okula gitmeye hakkım yok, çocuğumu Kuran kursuna göndermeye hakkım yok..." Konuşmanın bu bölümünde araya giren Cumhuriyet yazarı Mehmet Faraç, Arseven'e 'Erbakan öldüğünde hakkınızı helal edecek misiniz, 1 trilyonluk hazine vurgunundan ceza aldıktan sonra' şeklinde bir soru yöneltti. Arseven'in bu soruya yanıtı tansiyonun bir anda yükselmesine neden oldu. Arseven, Faraç'ın sorusuna 'Ben sana başka bir şey sorarım. Sen uyuşturucu kaçakçısı kayınbiraderini kendi torpilinle Diyarbakır Barosu'na aldırdın mı aldırmadın mı? PKK ile ilişkili bir uyuşturucu kaçakçılığı değil miydi?" şeklinde karşılık verince ortalık bir anda karıştı. 32. Gün tarihinde bir ilkİki gazetecinin şiddetli tartışması nedeniyle program yarıda kesildi... 32. Gün'de bu gece, yıllardır pek çok konuda karşı karşıya gelen ve birbirlerine çok ağır ithamlarda bulunan iki gazetenin yazarları aynı masa etrafında toplandı. Programda, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr.Türkan Saylan’ın vefatının öncesinde ve sonrasında yaşanan tartışmalar masaya yatırılacaktı. Ancak, Vakit Gazetesi Ankara temsilcisi Serdar Arseven ile Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mehmet Faraç arasındaki şiddetli tartışma nedeniyle program yarıda kesildi. Programın ilk bölümünde yaşanan büyük gerilimin ardından verilen mecburi reklam arasından sonra izleyicilerin karşısına çıkan 32. Gün'ün Genel Yayın Yönetmeni Rıdvan Akar konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:Sevgili seyirciler bu gece 32. Gün tarihinde bir ilk yaşandı. Programın ilk bölümünde iki gazeteci arasındaki şiddetli tartışmayı sonlandırmak için mecburi bir reklam arası vermiştik. Ancak maalesef tartışma reklam arasında da daha da artarak devam etti. Biz 32. Gün olarak demokratik ve yapıcı programlarla 23 yılı geride bıraktık. Ancak bu gece programa devam etseydik programın demokratik yapısına zarar geleceğini düşündük. Ve bu nedenle de programımızı sonlandırmaya karar verdik. Hepinizden özür diliyoruz.